eiunundzwanzig

737 81 97
                                    

Luke, annesinin posta kutusunda sakladığı yedek anahtarı alırken Liz'in evde olmamasını umuyordu. Jack gürültü olduğunda uyanmazdı ama Liz Hemmings her zaman tetikteydi. Luke'un korkulu rüyasıydı, birkaç yıl önce Jack ve Ben'in olduğu gibi.

Luke anahtarı yerleştirip fazla ses çıkmamasını umarak çevirdi, kapıyı itti ve yavaşça içeri girdikten sonra kapıyı arkasından kapattı. Derin bir nefes alacakken kanepedeki Calum'ı gördü ve anlık korkuyla kapıyı hızla açmaya çalıştı. Durdu, çıkan gürültüye ve Calum'a lanet etti, annesinin odasının kapısına baktı.

"Liz gitti" dedi Calum. Luke ona döndüğünde göz altlarındaki morluklara ve dağılmış saçlarına göz gezdirdi. Tüm gece uyumamış olmalıydı.

Luke kafasını yavaşça salladı ve tek elini saçları arasından geçirirken mutfağa yöneldi, henüz konuşma yapmaya hazır hissetmiyordu ve açıkçası Calum'ın dün gece eve geldiğini bile unutmuştu. Kesinlikle bir tartışma yaşamak istemiyordu.

Ama Calum, haklı olarak, bir açıklama bekliyordu ve Luke ona bunu vermek zorundaydı. Bu yüzden sarışın oğlanı takip ederek mutfağa geçti, Luke arıtmadan kendisine su doldururken sandalyeye oturup onu izledi. Luke susamamıştı bile, konuşmamak için oyalanıyordu sadece.

"Luke" dedi Calum, sevgilisi üçüncü bardağı doldururken. Yumuşak sesi ardındaki yorgun ton hissediliyordu. Luke bardaktaki suyu içmek zorunda kalmadığı için şükretti; midesinde dün yediği iki sandviç ve sadece yarısına gelebildiği patlamış mısırdan başka bir şey yoktu ve sabah sabah iki bardak su içmek onu yaşlı gibi hissettiriyordu.

Calum'a döndü. Esmer oğlanın yüzünün yarısı, günün ilk ışıklarının düşmesi ile parlıyor ve kahverengi gözlerini daha açık bir tona bürüyordu. Luke için en güzel renk tonlarından biriydi. "Evet?"

"Neden çocuk gibi kaçıyorsun?" diye sordu Calum gözlerini ona dikerek. Luke onun gözlerindeki sert tavrı görebiliyordu, çoğu zaman gözlerinde bu olurdu ve etrafındakileri kendinden uzaklaştırırdı.

Calum Hood, herkesle arkadaş olmamayı uzun zaman önce öğrenmişti; gözlerinde bunun izlerini görebilirdiniz, onu tanıyorsanız. Her zaman ciddi olur ve karşısındakinden de ciddilik beklerdi. Luke ise Michael yüzünden ciddiyetini kaybediyordu.

"Kaçmıyorum" dedi omuz silkerek. Calum gözlerini kısarak ona baktığında Luke onun zayıfladığını fark etti. Eskiden bu hareketi yaptığında gözleri tombul yanaklarından ötürü kaybolurdu, şimdi ise açıkça görülüyordu.

"O yüzden mi dün banyo penceresinden kaçtın?"

Calum bir cevap bekliyordu ve, bildiğiniz üzere, Luke'un yalan söylemekten başka çaresi yoktu. Sürekli yalan söylemeye başladığını fark etti, bunu belli etmemek amacıyla omuz silkti. "Gitmem gerekiyordu. Michael evinde sorun çıktı ve Ashton ile onu almaya gittik."

"Neden banyo penceresi?"

"Annem şu sıralar gece çıkmama izin vermiyor" dedi Luke, bir kez daha omuz silktikten sonra. Belki bir sorun olduğunu belli etmediğini sanıyordu ama Calum iyi bir izleyiciydi. Luke, umursamıyormuş havası vermek için uğraştığını sürekli omzunu silkerek belli ediyordu. Ayrıca farkında olmadan dudağını ısırıyor ve genellikle Calum dışındaki her yere bakıyordu. Bunlar belirgin işaretlerdi.

Esmer oğlan üstelemeyerek ayağa kalktı. "Sadece bir ay sonra taşınacağını söylemek için bekliyordum."

Luke başta kafasını salladı, uyumak istediği için geçiştirmişti ama saniyeler sonra Calum'ın dediklerini algıladı ve sesini biraz yükselterek "Ne?" dedi, sonrasında ne yaptığını fark etti ve boğazını temizleyerek eski ses tonuna döndü. "Anlamadım."

Calum ona bakarak konuştu. "Ben üniversiteye gideceğim zaman gelmek istemiştin ama Liz izin vermemişti, hatırlıyor musun?"

Luke hatırlıyordu, unutmamak mümkün değildi. Bir hafta boyunca annesiyle iletişim kurmamış ve sabahları mısır gevreği, akşam yemeği olarak da iki tane sandviçle idare atmıştı. Hafta boyunca da öfkeliydi. Calum ile sık konuştuğu zamanlardan bir anı.

Sarışın oğlan kafasını salladığında Calum devam etti. "Liz bana telefonda artık büyüdüğünü söyledi; sanırım bir gece bira içerken ona yakalanmışsın ve bu, onu etkilemiş. Gelip gelemeyeceğimi sordu, ben de bir aylık rapor aldım ve geldim. Bir ay sonra benim yanıma taşınacaksın."

Açıkça konuşmak gerekirse, Luke şaşkınlıktan konuşamadı bile.

Beyni durdu, nefesi hiçbir şey olmamış gibi akmaya devam etti ama ciğerlerine dolan havayı hissedemiyordu. Şaşkınlığı geçtiğinde bile aynı durumdaydı ve ilk düşündüğü şey Michael oldu. Onun gülümseyen yüzü gözleri önüne geldi, anında tebessüm etme isteğiyle dolan bedeni onu bir daha göremeyeceğini anımsayarak çöküşe geçti, dudaklarının aşağı doğru kıvrıldığını hissetti. Parmakları titremeye başlamışken Calum ayrıntıları Liz ile konuşmasını, gitmesi gerektiğini söyleyerek hızla dışarı çıkmıştı. Eskiden olsa Luke, onun bu acelesinden şüphelenebilirdi ama o an tek düşünebildiği gidecek olduğuydu.

Kilometrelerce uzağa; evinden, ailesinden, arkadaşlarından ve Michael'dan uzağa.

"Sikeyim."
    

ne diyon asyalı

rainy day || muke/cake (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin