Bölüm 1

2.8K 133 21
                                    

Merhaba :)

Yeni bir hikâye ile geldim. Ben buna hayata dönüş dedim, umarım seversiniz dönüşümü.

Bu hikâye yaşanmış bir aşktan, bir kalbin gerçek duyguları ve sancılarından...

Hadi Bismillah :)

Yaşadığım onca ıstırap dolu zamandan sonra, yeni bir başlangıç yapmak için çıkmıştım yola. Bambaşka bir şehir, bambaşka bir hayat ve bambaşka insanlar...

İşin ilk günü, hep aynı tedirginlik olur ya insanda. Kimseyi tanımazsın, ilk ne diyeceğini bilemezsin, şaşkınsındır, biraz korkarsın hatta... İşte tam böyle bir zamanda, gülümseyen yüzüyle bana bakarken gördüm onu. İçimde kötü olan ne varsa bir anda gitti, her şey birden aydınlandı sanki. Bütün soru işaretleri, o karmaşa ve endişe bulutu bir anda silindi gitti. Selamlaştık, tanıştık ve kulağımın duyduğu en güzel melodiler eşliğinde ismini söyledi bana

"Hoş geldin, ben Özgün"

"Hoş bulduk, Bulut ben de" dedim ve gülümsedim.

"Bulut, güzel isim" dedi yine gülümseyerek.

"Babam koymuş adımı, çok bulutlu bir günde doğmuşum" diye yanıtladım. Sıcacıktı, sımsıcak...

Bana şirketi tanıtan arkadaş, biraz ondan bahsetti ve o sonra yanımızdan ayrılıp gitti. O gün, onun peşinden benim kalbimin kanatları da ona takılıp gitmişti...

Birkaç hafta boyunca, denk geldiğimiz yerde konuştuk, öyle selamlaştık, bazen hiç bakmadı bana, bazen de gözlerimin içinde ateşler yakarcasına baktı. O belki de sıradan bir selam verdi ama ben sanki çiçek buketleri vermişçesine mutlu oldum her defasında.

Günler günleri, haftalar haftaları kovaladı derken, nihayet tamamen adapte oldum yeni işime ve yeni şehrime. Arkadaşlarım oldu, güzel vakitler geçirmeye başladım ve onu daha yakından tanımaya.

Kimsesi yoktu Özgün'ün, yaşlı bir annesinden başka. Zor şeyler yaşamıştı o da benim gibi ama her şeye kafa tutan bir gülüşü vardı yüzüne mıhlanmış gibi duran. O hiç anlatmadı, başkalarından duydum aslında ben. Çok az bir kısmını öğrensem de, ona olan, onun güçlü duruşuna olan hayranlığım artmasına yetti. Yarası saklıydı ve kimse anlamazdı derdi olduğunu ona bakınca. Yüzündeki umut ve aydınlık bile, ona âşık olmaya yeterdi...

***

Neredeyse bir yıl boyunca, hep arkadaş olarak kaldık onunla. Ne ben içimde olup bitenleri anlattım ya da anlamasını sağladım, ne de ondan bir ışık gördüm bana ufacık bir cesaret verecek. Bazen vazgeçer gibi oldum, bazen en yüksek noktasını yaşadım sevda denen o zor duygunun. Zor duygu diyorum, çünkü benimki hakikaten zordu. Ümidim yoktu, çok cılızdı içimin umutlu sesi. Arkadaş olarak kabullendim ben de. Israr etmedim, inat etmedim, diretmedim. Kabul ettim onu öyle ve sakince devam ettim sıradan ve normal iletişime.

Sonra birden bir şey oldu, birlikte geçirdiğimiz zamanlar arttı. Avanak kalbimin aldanmasına yetecek kadar iyiydi bana karşı. Başka hallere çekmem için önüme yeterince umut tozu serpti ve bende sakince devam eden bütün o asi duygular şahlandı birden. Kalbim birden koşmaya karar verdi ve durmaksızın devam etti buna. Bir hafta, hatta iki günlük sıcaklığı, beni kocaman alevlerin içinde yanmaya bıraktı. O görmedi ama ben yandım. Hem de arşa yükselecek kadar büyük bir sevdanın alevinin içinde kavruldum. Başkalaştım, gözlerimin rengi değişti sanki ve bambaşka bakmaya başladım her şeye. Ona? Ona dair taşıdığım renkler, dünyanın hiçbir yerinde olamayacak kadar güzeldi...

Adım gibi, bulutların üzerinde attım adımlarımı, gökyüzünde dolandım. İnsanın kalbinde rengârenk çiçekler açtıran bir bahar yaşadım, birkaç gün de olsa. Ilık yağmurlar ıslattı içimi, yüzümde güller açtı, gülücükler açtı. Dünya başka döndü benim için, başka aldım nefesimi, derin ve huzurlu. Âşık oldum, çok hem de...

Ama her baharın sonu vardır ya, her çiçek solar hani sonunda, yağmurlar kurağa döner, ayaz tutar tomurcuklar, bulutlar kararır, gökyüzü mavisini yitirir... İşte öyle, kaybettim renklerimi de çiçeklerimi de. Biri girdi bizim aramıza, ben elimi ona uzatamadan başka biri uzanıverdi âşık olduğum adama...

Şirketimize destek için gelen biriydi Özgün'le aramıza giren. Sessizce, gölgesini soktu aramıza ve benim yeşeren bütün umut dallarımı kırdı. İlk önceleri anlamadım, fark ettiğimdeyse kalbimin ortasına bir meteor düştü, en büyüğünden. Dikkatimi çekmeye başladı sonra, sürekli birlikte, sürekli sohbet halindelerdi. Özgün hep kızın yakınında dolanıyor, bir şekilde bir araya geliyorlardı. Bir anda anladım, bir anda hissetti kalbim. Özgün'ün bakışlarından, gülüşlerinden, onunlayken yüzünün aldığı şekilden anladım, anladım da öldüm orada. Hani en mutlu gününde bir cenaze haberi alır insan, en sevdiklerinden birinin haberini. İşte öyle kor düşürdü içime, öldüğümü hissettim. Canım çıksa en azından acımazdı ama ben öldüm ve acım bitmedi. Kıskanmanın en şiddetli halini yaşarken, kaybetme korkusuyla ilk kez böyle çıplak tanıştım. Başkasını sevme olasılığını düşününce, boğuldum kendi kendime. Boğuldum da tek kelime edemedim ona.

Denk geldik inatlaşır gibi. Nefes almak için kaçtığım zamanlarda nefesimi tıkamak ister gibi geldiler birlikte. İnsan böyle zamanlarda, bu kadar büyükken içindeki duygular, kendine hükmedemiyor. Yapmak için çabaladım ama yapamadığım zamanlar oldu. Bazen kızdım, tavır aldım, anlayamadı ne olduğunu. Yüzüne bakmadım, çünkü baktığımda gözlerinde gördüklerim kalbime bıçak saplıyordu. Fark etti elbette, sorduğundaysa gidip sarıldım ve bütün acımı saklayarak her şeyin iyi olduğunu söyledim ona. İnandı bana, zaten üzerinde duramayacak kadar meşguldü, aklı da kalbi de...

Neyim olduğunu sorması, o zaman dilimi içinde bana en yakın davrandığı zamandı aslında. Bizim gibi sürekli konuşan, sürekli birlikte gülen, yakın olan iki insan bir anda uzaklaştı. Özgün'e bir şey sorduğumda beni görmezden geldiği bile oldu. Gülmedik birlikte, hep onunla gülmeye başladı. Beraberken ettiğimiz o keyifli sohbetlere kepenk vurdu ve başka birine ayırdı bütün cümlelerini. Yanı başımdayken beni fark etmediği oldu, gelip gittiğimi görmediği ve bana tek bir cümle kurmadan geçirdiği günleri oldu. Canımın acısını tarif edebilmek için kelime bile bulamadım. Kendi kendime yandım, dumanım bile tütmedi, o bile içimde kaldı...

Dünyanın En...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin