BÖLÜM 6

1K 100 9
                                    

Merhaba canlar, selamlar olsun :) Ah bu Esra, arayı yine açtı değil mi? Ama bu ilk ve son, bundan sonra bu kadar açılmayacak bu ara hiç merak etmeyin. Çünkü, üstümdeki sis perdesini attım ve asıl mutluluk kaynağım olan yazmaya verdim yeniden kendimi. Biraz yoğundu bu aralar, hep bir telâşe vardı ama şükür yoluna koyduk.

bu arada, bu hikaye yaşanmış bir hikaye ama ben yaşamadım onu ekleyeyim :) Hikayeleştirilmiş bir gerçek aşk hikayesi bu, ama benlik değil :)

Benim kalbim bakalım ne zaman bulacak masalsı bir aşkı, dua edin bana :):)

Hadi bakalım, iyi okumalar olsun. Sevgiyle kucaklıyorum sizi :)

"Hadi eve bırak beni" deyince yüzü düştü Semih'in.

"Zaten sus pus oturuyorsun iki saattir, bir de gitmek mi istiyorsun?" diye isyan etti hemen

"İyi hissetmiyorum Semih, eve gidip yatacağım"

"Burada da yatabilirsin, sana yatma diyen mi var?"

"Lütfen ya"

"Tamam anasını satayım, tamam! Kalk hadi" deyince toparlandım. Üzerimde eşofmanları vardı Semih'in.

"Üzerimi değiştireyim" deyince yine çatıldı kaşları.

"Ya yürü, böyle git işte bir şey olmaz. Getirirsin sonra, zaten senin gibi bir şey oldular" dedi, ben de itiraz etmedim. Eşyalarımı toplayıp çantama attım. Beraber çıktık, arabasına binip yola koyulduk. Yolda pek konuşmadı, bozulmuştu sanırım kalmamama. Ama evime gidip kendimle kalmak istiyordum ben.

Semih beni bırakıp gitti, ben de yatağıma yattım öylece. Ne biçim bir geceydi, ne kadar karmaşıktı her şey. Düşündüm, düşünürken de aklıma Özgün düştü. Ona ceza vermeye çalışıyorduk Semih'le beraber ama cezayı hak edip etmediğini sorguladım kendi içimde. Tamam, bana arabada yaptığı çok çirkindi, yaşadıklarımı unutacak ya da bu konuda onu affedecek değildim ama en azından daha düzgün iletişim kurabilirdik. Ya da ben salaktım, ciddi boyutta.

Gecenin verdiği melankoli, olanların verdiği duygusallıkla mesaj attım ona:

"İyiyim ben Özgün, aradığın için teşekkür ederim. Eve geldim şimdi, umarım uyuyacağım. İyi geceler" yazıp gönderdim. Bir şey deyip demeyeceğini deli gibi merak ediyordum ve mesajı okuyup okumadığına dâhi bakamıyordum. Bekledim, bekledim, bekledim ama yanıt gelmedi. Sanırım epey kızmıştı. Kızmakta haklı olup olmadığından bir türlü emin olamadığım için, kalbimi tırtıklıyordu bir şey sürekli. Kendime kızdım, neden bu kadar aptal olduğumu düşünüp kendimle kavga ettim derken sızıp kalmışım.

Gözümü açtığımda öğle vaktiydi, açlıktan ve susuzluktan uyanmıştım. Telefona bakınca mesajlar gördüm, Semih, Özgün ve birkaç arkadaşımdan gelmişti. En çok ilgimi çeken Özgün'ün mesajıydı, sabahın erken saatlerinde gelmişti.

"Günaydın, akşam görmedim mesajını. İyi olmana sevindim ama evde tek kalmasaydın o kadar şeyden sonra. Dikkat et kendine, bir şeye ihtiyacın olursa haber ver" yazmıştı. Samimiyetsiz bir mesajdı, baştan aşağı samimiyetsiz.

Semih'in yazdıklarına da cevap verdim. O da kalmadım orada diye sitem etmişti ama sonra yumuşacık bir günaydın mesajı atmıştı.

Yerimden kalkıp yüzümü yıkadım ve mutfağa geçtim. Su içip çay koydum ve ne yapacağımı düşünmeye başladım. Yumurtaları dolaptan çıkarıp haşlamaya koymuştum ki kapı çaldı. Kim olduğunu sorunca Semih'in kalın sesini duydum:

Dünyanın En...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin