BÖLÜM 12

840 102 10
                                    

Merhaba :) 

İyi okumalar olsun :)

instagram: essralinka

İyi geceler:)

"Ne o Bulut, yüzünden tebessüm eksik olmuyor bugün?" diyen müdürümün sesiyle kendine geldim biraz utanarak.

"Kendimi iyi hissediyorum sanırım" diye verdiğim cevaba mutlu olduğunu gözlerinden anladım.

"Hep böyle olmanı temenni ederim, mutluluk giysisi sana yakışıyor" deyip gitti yanımdan. Dünyanın en iyi müdürü olabilirdi gerçekten. Neşeme neşe katmıştı bu sözleri.

Gerçekten de çok keyifliydim, Semih'le artık birlikteydik resmi olarak, sevgilimdi yani. O gün, bana duygularını itiraf ettiğinde ne yapacağımı bilmeden kendimi kalbimden geçenlerin eline bıraktım. Kalbim bana Semih'e inanmamı, güvenmemi ve ona karşı içinde güzel duygular beslediğini söylemişti. Ben de bütün bunların peşinden gittim ve kalbimi ona açtım sonuna kadar. Hissettiğim şeylerin konulmuş bir adı yoktu ama mutluydum. Semih'in yanında dünyanın en huzurlu insanı olduğumu hissediyordum. Kalbim kanatlanmıştı, mutluydu, iyiydi onunla. Aşk mıydı bilmiyordum, gerekli miydi adının aşk olması, onu hiç düşünmüyordum. Elini tuttuğumda bütün hücrelerimin mutlu olması yeterliydi ve adının ne olduğunun da çok önemi yoktu zaten.

Semih'le, aramızdaki durumu kimseye söylememe kararı aldık bir süre. İnsanlar zaten çok fazla meraklıydı ve bu da yeni bir konuşma gündemi olacaktı. İkimiz de sıkıntılı bir süreçten geçtiğimiz için biraz sükûnete ihtiyacımı vardı. Birbirimizi sakince yaşamak için...

Levent Bey gittikten sonra Semih'e mesaj gönderdim

"Sigara içmek sanki seni görmek için iyi bir mazeret gibi..." yazdım. Kısa sürdü ağzımı daha da kulaklarıma vardıran gülümsemeyi daha da arttırdı.

"Seni görmek için dünyanın bütün mazeretlerini sıraya dizer, ölene kadar hepsinin üzerine basa basa gelirim sana"

Kalktım yerimden, dışarı çıktım. O da hemen geldi peşimden.

"Naber bakalım hatun" dedi yüzünde çapkın bir gülümsemeyle. Oldum olası hatun lafını hep çok sevdim. Semih'in bana böyle seslenmesi inanılmaz hoşuma gitti.

"İyidir ne olsun, sen ne yapıyorsun?"

"Koşup koşup yanına gelmek istiyorum, ama tutuyorum kendimi. Bir ara bilgisayarımı alıp yanında çalışsam mı dedim ama sonra konsantre olamayacağımı düşündüm ve vazgeçtim"

"Evet, ben de odaklanamam işime sen yanımda olunca. Dünya kadar işim var zaten, iyice ipin ucu kaçmasın"

"Neyle uğraşıyorsun" diye sorunca ona üzerinde çalıştığım işi anlattım. İşlerimiz birbiriyle bağlantılıydı, hemen ilgisini verdi ve bana birkaç öneride bulundu. O benden daha tecrübeliydi, birkaç iş değiştirmişti ve bazı konularda çok daha pratik çözümler bulabiliyordu.

Biz öyle gülerek eğlenerek işten güçten konuşurken Özgün'ün görünmesiyle olan bütün neşemiz gitti. Semih bana göz kırptı 'sakin ol' der gibi ama kendisi benden daha gergindi. Özgün alelade bir selam verip köşede durdu. İçeri gitmeyi kaş göz işaretiyle teklif ettim ama Semih oralı olmadı ve bir sigara daha yaktı. Sonra normal bir tavırla konuşmaya devam etti. Özgün bizimle hiç ilgilenmiyor gibiydi, sigarasını içip bir yandan da telefonuyla uğraşıyordu. O arada rüzgâr esince saçlarım yüzüme uçuştu. Semih hemen elini yüzüme götürüp saçlarımı toparladı, kulağımın arkasına yerleştirdi ve Özgün'ün telefondan başını kaldırıp bakmasına neden olan o cümleyi kurdu:

Dünyanın En...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin