BÖLÜM 16

834 94 29
                                    

Merhaba :) iyi okumalar olsun.

Seviyor musunuz siz Bulut ve Semih'i? Yeni bölüm uzun olacak, bölmek istemedim :)


İyi gidiyordu, sakin bazen, bazen deli dolu ama genel olarak mutlu. Arada elbette kavgalar da çıkıyordu. İkimiz de bazen iki keçi kadar oluyorduk ve bu da kavgaya sürüklüyordu. Ama neyse ki düzeliyordu hemen işler. Çok sevince...

Yine bir kavga sonrası, Semih kapıma geldi ve bir sürü güzel şey söyleyip aldı gönlümü. Sonra film izlerken uyuyakaldık birlikte.

Gözümü açmama sebep olan telefonun sesiydi. Semih'in belime dolanmış kolundan sıyrılıp kalktım ve telefonumu aldım elime. Ekrandaki ismi görünce bütün hücrelerim gerildi, ellerim titremeye başladı ama açtım, mecburen...

Konuşurken ne kadar ter döktüm hiç bilmiyorum, hatta nefesimi bile doğru alabildiğimi sanmıyorum. Gitmem gerekiyordu, beni çağırıyordu arayan kişi. Gerginlik içinde 'Tamam' deyip kapadım telefonu. Tam arkamı dönünce Semih'le burun buruna geldim ve küçük bir çığlık attım. Telefon elimden düştü, onu alayım derken kafamı vurdum ve Semih beni tutarak durdurdu.

"Ne oluyor hatun? Sakin..." dedi ve yere düşen telefonumu alıp elime verdi. Titreyen ellerimi görünce şaşırdı, sonra yüzüme bakıp:

"İyi misin sevgilim?" dedi. 'İyiyim' desem yalan söylediğimi bilecekti, daha çok üstüme gelecekti. Bu yüzden:

"Pek değil, annem hastaymış da..." dedim ve aynı anda gözlerim doldu. Semih sarıldı bana, sonra salona götürüp koltuğa oturttu ve yanıma oturdu.

"Ciddi bir şey mi hayatım?" diye sorunca, işleri batırmayayım diye:

"Tam olarak bilmiyorum, babam aradı. Benim gitmem lazım, gel dedi çünkü" dedim.

"Tamam, hazırlan hemen ben seni götürürüm" deyince paniğim arttı ama sakin davrandım.

"Olmaz, senin götürmen uygun olmaz. Bizimkiler... Yani çok açık değiller bu konulara da ondan. Otobüsle giderim" deyince şaşırdı ama tepki vermedi.

"Olur, biletini alalım. Ben bakayım biletlere, sen de eşyalarını toparla. Ha, izin de alalım sana"

"Tamam, ben arar izin alırım şimdi. Birkaç parça eşya alacağım zaten" dedim ve odama geçip müdürümü aradım. İzin istedim, sağ olsun hiç kırmadı ve izin verdi. Bir sürü destek sözü de sıraladıktan sonra kapadı telefonu. Ben de sırt çantama birkaç parça eşya koydum ve Semih'in yanına geçtim.

"Bir saat sonra otobüsün var hayatım, az otur da çıkarız birazdan" deyince oturdum. Semih moral vermek için kendini paraladı. Vicdanım sızlıyordu onu böyle görünce. Bilseydi, yani gidişimin gerçek nedenini bilseydi yine böyle iyilikle bakar mıydı bana... Düşündüm ve cevap bulamadım bu soruya.

Toparlanıp çıktık, beni otogara bıraktı. Otobüs ayrılana kadar bekledi, el salladı ve gözden kayboldu. Önümdeki 6 saatlik zehir yolculuğuyla baş başa bıraktı beni. Yanımda olmasına çok ihtiyacım vardı ama imkânsızdı bu, en azından şimdilik...

Gözlerimi kapadım, biraz uyumak niyetindeydim. Uyumak, bazen içinden çıkamadığımız durumları geçiştirmenin en yardımcı yoluydu, onu tercih ettim ben de...

Semih

Otobüse bindirdim Bulut'u, vedalaştık ve gitti...

Hakkında detaylı hiçbir şey bilmiyordum, ailesini, arkadaşlarını, geldiği yeri, neden geldiğini... Son zamanlarda kurduğu cümleler beni bunları düşünmeye sevk ediyordu biraz ama onun anlatmasını bekliyordum. Öyle demişti çünkü, 'Anlatırım uzun uzun' demişti.

Dünyanın En...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin