-Kural-

66 26 22
                                    

Merhaba, vote sayımız oldukça çok ve bunun için size teşekkür etmeyi unuttuğumu farkettim. Sizleri sahiden çok seviyorum ve herzaman yanınızdayım. Bunu öylesine söylemiyorum. Yalnız olduğunuzu hissettiğiniz de dahi sizinle yalnızlığınızı paylaşacak bir yazarcığınız olduğunu bilmenizi istiyorum. Bu arada bu bölüm kısa olduğu için üzgünüm. 15. Bölümde bunu telafi edeceğim. Uzun bir bölüm bizi bekliyor. Sonda ki kesitti de okursanız minik bir spoil öğrenmiş olacaksınız. İyi ki varsınız.💛
İyi okumalar...

15. Bölüm: KURAL

Bir kuzgun düşünün. Evi, barkı yıkılmış, tüm tüyleri yolunup keskin pençelerine verilmiş. Buna rağmen asil, buna rağmen güçlü...

Zarar vermeye, insanların köylerini yakmaya and içmiş, kendine bunun için söz vermiş sivri gagalı bu kuş. Ve yapmıştı da.

İntikamını mı almıştı? Hayır, pek sanmam. İntikamdan daha keskin bir duygu vardı onun için. Daha çok acı veren bir his.

Nefret.

Ben o kuzgundum. Ölümün pençeleri karşılıklı göğüs kafesimi birbirine mıhlarken, ben geçmişime nefret kusuyor, yapacağım hatalardan korkuyordum.

Hazar'dan uzak durmalıydım.

Uzun tırnaklarımı, tahta masada sırayla takırdatıp, tuttuğum ritmi izlerken, bir el saçlarımı daldı ve onları karıştırdı.

İstemsizce irkilip bakışlarımı elin sahibine çevirdim."Ne düşünüyorsun yine bakalım, kızıl?"

Elimi onu kışkışlamak ister gibi savurdum." Bir şey düşünmüyorum Cam. Siktir git."

"Venüs gelgitlere mi başladı yine? Dengesiz. Ne bu sinir? Yoksa şu seksi çocuğa mı takıldın? Adı Hazar'dı, değil mi?" Ona sanki ben aslında dört çocuk babasıyım demiş gibi bir bakış attım.

Nereden biliyor olabilirdi ki o Hazar'ı? Onu yalnızca bir kere barda görmüş olduğunu hatırladığımda kaşlarımı çattım.

"Ne saçmalıyorsun sen Cam?" Cameron'un kısık sesine karşılık, sesimi kesinlikle alçaltmam gerekiyordu. Birkaç gözün bana döndüğünü hissettim ama umrumda olmadan konuşmaya devam ettim.

"Bunu da nereden çıkarttın?"

"Çünkü onunla ilgileniyorsun ve bu saçma değil. Onun sıkı, kaslı vücudu ve gözleri...siktir. O sahiden çok ateşli."

"Hey!" Koluna, benim bile elimi acıtacak kadar sert bir şekilde vurduğumda, yüzünü buruşturup kolunu sıvazladı. "Eşcinsel hormonlarını benden uzak tut Cam. onun gibi bela tiplerle ilgenmiyorum. Ona ayıracak vaktim yok."

Dudaklarının arasından tuhaf bir gülme sesi çıkardı.
"O bu yüzden dikkatini çekiyor zaten bebeğim. Tehlike yüzünden. Ve sen duygularından kaçıyorsun..." ritmik bir fısıltıyla bar taburesinin üzerinden bana doğru eğildi. "Çok cesur olduğunu düşünürdüm hep, ama bu konuda korkaksın. Ona nasıl baktığını gördüm. Gözlerin parlıyordu."

Taburemde asılı duran sırt çantamı tek koluma taktım bir yandan önümdeki ders kitaplarını toplarken diğer yandan Cameron'a bakmadan ona laf yetiştiriyordum.

"Duygularımdan kaçtığım yok, sadece mazoşist değilim. Beni üzecek olan insanlardan uzak durmaya çalışıyorum." Ama lanet olsun ki yapamıyordum.

Çantamı toparlayıp bar taburesinden kalktım.

"Sana bunu anlatmaya uğraşmayacağım." Arkamı döndüm ve çıkışa doğru ilerlerken telefonumu açıp saate baktım. Saat dördü biraz geçmişti. Yani henüz havanın kararması için çok erken bir saatti ve aklımdaki şeyi gerçekleştirirsem bu iş, bugün bitecekti.

Hazar'a onun emirlerine ait olmadığımı göstermem gerekiyordu. Tunnel'e gidecektim ve Hazar'a kendimi gösterip geri dönecektim.

O ukala piçin emirlerinin benim için bir değeri olmadığını artık anlamlıydı.

15. Bölümden kısa bir kesit:

Bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdim. Bunların hepsi Hazar'ın beni gördüğünde ki yüz ifadesini görmeye değer miydi acaba? Evet, kesinlikle değerdi.

O gece burada bulunan insanların, yarısı bile burada olmadığından boşluklardan rahatlıkla geçtim ve bardakları elindeki bezle kurulayan barmenin önüne, bir ayağı diğeriniden hafif kısa olan, tahta bar taburesine oturdum.

Gürültülü bir şekilde oturup bana bakmasını sağladım. Kolsuz siyah bir tişört giydiği için kolu boyunca uzanan mandala dövmesi gözler önüne serilmişti. kaşı, dudağı, ve burnu olmak üzere yüzünde birkaç tane piercing vardı. Genç görünüyordu. Belki de henüz onlu yaşlarının sonundaydı.

"Hey! Hazar'ı tanıyor musun?"

"Hangi Hazar ?"

Gözlerimi devirdim."Kaç tane Hazar tanıyorsun?"

"Şu Meriç'lerin torunu olan Hazar Abiden bahsediyorsun. Neden arıyorsun ki onu? " bu çocukla neredeyse yaşıt gibi görünmemize karşın Hazar'a abi demesine şaşırmıştım. Demek ki sandığımdan daha küçüktü. Çocuk işçi...

"Bak Meriçler'i tanımıyorum. Hazar'ı bulmak istiyorum sadece. O'dur herhalde. Şimdi Hazar'ı nerede bulabileceğimi söyle artık."

Dazlak kafasını birkaç kez düşünür gibi ovaladı. Piercinginin ışıltısı gözümü alıyordu.

"Ringtedir o. Sıkı Celal'in yanında. Bugün büyük gün. Maç var. "

"Ne?"

Aniden yüz ifadesi değişti. Suratı bir anlığına kaskatı kesildi. "Buraya ait değilsin değil mi?"

...

BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin