-Sırlar-

58 19 41
                                    


Oldukça uzun bir bölüm ile yine buralardayım! Siz güzel okuyucularımdan tek istediğim çok daha büyük bir aile olabilmemiz için bana yardım etmeniz.♡ Arkadaşlarınıza kitabımı önerirsiniz o kadar sevinirim ki. Vote ve her türlü yorumlarınız benim için oldukça önemli.
İYİ OKUMALAR...

〰🌆

16. Bölüm: SIRLAR

Ellerimi duvarın bitimine doğru kaydırırken arkamdan birinin gelip gelmediğini kontrol ettim.

Neredeyse baştan aşağı siyahtım. Ruhumun derinlikleri genelde olduğu gibi, tenim için de puslu havanın habercisiydi. Siyah kazağımın kollarını, deri ceketimin altından ellerimi kapatacak kadar çektim. Üstüme giydiğim deri ceketin önünü de göğüslerime kadar çektikten sonra yoluma devam ettim.

Tünel'e gittiğimiz yol uzundu. Oldukça uzun. Üstelik buraya ilk geldiğimizde hava karanlık olduğundan yollar da zihnim de silikleşmişti. Göğsümde bir şeylerin kasıldığını hissetim. Adrenalin dinç tutardı. Korksuzluk göğüs kafesimin kemiklerini kırmaya çabalayan, azimli bir katran gibiydi şuan. Aptallıkla cesaret arasında ki ince pamuk ipliğinde sallanan, amatör bir akrobat gibiydim. Oldukça vurgun yemiş olabilirdim. Ama şans her zaman yüzde elliydi. İyi yada kötü, ben o ince iplikte şuan dans etmeye çalışıyordum.

Bir süre daha yürüdükten sonra doğru yönde olduğumu yanında bir süre saklandığımız çöp konteynerından anladım.

Tamam, her yerde konteyner olabilirdi ama çöpler konteyner dışında her yere dağıldığından burada sadece tek bir tane görebilmiştim yada atıklardan artık görünmüyor da olabilirdi.

Yani geçtiğim her ara sokakta yalnızca tek bir konteynera rastlamıştım, oda buydu. Ayrıca üstüne neon renk sprey bir boyayla anarşizmin sembolü yazılmıştı. Bunu üstünde daha önce gördüğüme yemin edebilirdim. Kesinlikle Hazar'a bana hükmedemeyeceğini gösterebilmek için doğru yerdeydim. İstediğim zaman istediğimi yapabilirdim. Hazar hayatım da figüran bile değilken bana asla karışamazdı. Ona laflarını yedirecektim.

Derin bir nefes alıp devam ettim. Hava henüz kararmamıştı ama saat yedi civarlarındaydı, birazdan kararırdı.

Sola döndükten sonra, işte Tunnel'i bulmuştum. Gülümsedim.

Sırt çantamın deri kulplarına, biraz daha parmaklarımı geçirip üstünde 'Tunnel' yazan neon renkli tabelanın altından, yer altına uzanan basamakları adımladım. Dönemeçli koridorların sırasını unutmamak için elimi duvarın sol tarafına koyup hareket ediyordum. Birkaç kez yön değiştirdim ve işte buradaydım. Büyük, gri ve çelik kapı. İçeriden gelen müzik sesini şimdiden duyabiliyordum.

Tanrı aşkına! Henüz gece bile değildi. Buradaki insanların yüzde doksanının gecenin sonunu kadar alkol komasına girmeden geçirmesi imkansızdı.

Kapının üzerindeki küçük dümene benzer kilidi çevirdiğimde kapı aralandı. Araladığım küçük boşluktan, hiç düşünmeden içeri girdim.

Burada olmak benim için utanç vericiydi. Burası ne gece klübu, ne de bir bardı.

Daha kuralsız ve farklıydı ve bu benim kanımı donduruyordu.

Geçen gecenin aksine oldukça az insan vardı. Bu iyiydi, az insan, az birbirlerine yapışan çift demekti. Birilerine önümden çekilmesi için yumruk atmak zorunda kalmayacaktım..

Bir kaç insan 'Nirvana- Smells like teen sprit' şarkısıyla fütursuzca dans ediyor, birkaç çift ise alan olduğu halde tek beden haline gelmişti.

Bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdim. Bunların hepsi Hazar'ın beni gördüğünde ki yüz ifadesini görmeye değer miydi acaba? Evet kesinlikle değerdi.

BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin