İyi okumalar...3. Bölüm: TANIDIK
Attığım her adım verimli toprağı balçığa dönüştürüyor. Üstelik içine de kendimi çekiyordum.
Kuşun ağzından bataklığa düşmüş, boşuna çırpınan bir balık hareket etmezse de Azrail'in orağına adı karalanmıştı. Yaşayacağı suya, toprak karışıp suyu bulandırmıştı bir kere. Yaşayamazdı.
Bende öyleydim. Bir kere batağa saplanmıştım, yalnızca acısız bir ölüm olmasını diliyordum.
Newyork'ta olmamın sebebi de buydu. Beni içine çeken bataklık ailem, geçmişte ki yaşantımdı. Hiçbir zaman peşimi bırakmıyor, onlardan her ne kadar uzakt olsam da başıma bela açıyorlardı.
Gördüğüm rüya olmasaydı, ne Cara suçluluk hissedecekti, ne de Jess benden sorumlu olduğunu düşünecekti.
Emniyettin merdivenlerini ikişer ikişer çıkarken, Cara bana yetişmeye çalışıyordu. Jess'te bizi emniyetin önünde bırakıp araba için uygun bir yer bulduktan sonra geleceğini söylemişti. Onlara buraya kadar gelmelerine gerek olmadığı söylememe rağmen ısrar etmişler, zorla da olsa beni buraya kadar getirmişlerdi. Benden sorumlu olduklarını düşünmelerini istemiyordum. Çünkü değillerdi. Neden anlamıyorlardı ki sanki?
On üç yaşımdan beri, iyi ya da kötü kendi işlerimi kendim hallediyordum. İtiraf etmesi ne kadar zor olsa da onlara ihtiyacım yoktu ve birine muhtaç kalırsam altı sene öncesine tekrar dönmekten, yine aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordum. Bunu kendimden saklamanın bir anlamı yoktu. Aksine belki de özellik bugünlerde kendime bunu hatırlatmalıydım.
Yüksek basamakları hızlı adımlarla çıkıp üçüncü kata ulaştığımda elinde dosyayla, masanın önünde beni bekleyen Tom amcayı gördüm. Yüzü düşündüğümün aksine ne sertti, ne de sinirli. Bu dudaklarımın kenarlarının havalanmasına sebep olurken, onun bu kadar sakin durmasına sevinmeli miydim, yoksa korkmalı mıydım bilmiyordum.
Aslında adama o kadar sert vurmamıştım. Ben bir Muhammed Ali, Rocky Balboa değildim. Burnu nasıl kırılmış olabilirdi?
Siktir. Yoksa o kadar güçlü mü vurmuştum? Bu iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.
Cara nefes nefese kalmış bir şekilde yanımıza gelip, elini omzuma koydu.
"Baba dur!.." bileklerinin içini dizlerini koyup birkaç saniye soluklandı. "Her şeyin sorumlusu benim. Ona göz kulak olmam gerekiyordu. Ama yapamadım." Yosun yeşili gözlerinden, suçluluk duyduğunu görebiliyordum. Bu saçmalıktı. Adama vuran bendim, o değil.
"Saçmalama Cara. Seninle alakası bile yok."
"Hayır, sana sahip çıkmam gerekiyordu. Ve ben bunu yapamadım. Özür dilerim."
"Özür dileyecek bir şey yapmadın sen. Bana sahip çıkman da gere..." cümlemi tamamlayamadan aramızda ki sorunu tenis maçı gibi izleyen Tom amca, konuşmaya dahil oldu.
"Durun bir dakika. Ne saçmalıyorsunuz siz?" İşaret parmağıyla ikimizi gösterdi. "Siz ikiniz bir şey mi yaptınız yoksa?" Siktir. Bilmiyor muydu? Bu, bugün başıma gelen en güzel şeydi.
Cara'yla birbirimize baktıktan sonra ikimiz de hızla başımızı salladık. Burada neler dönüyordu böyle?
"Bakın kızlar. Barda bir olay çıkmış ve sizi tanık olarak yazmışlar. Sizin adınızın geçtiğini görünce, ne olduğunu bilmeden haber verdim. Gerçi gerekte kalmadı zaten. Adam davayı geri çekti ." Önüne düşen, içine beyazlarının karıştığı gür, siyah saçlarını geriye çekti. "Çocuk yüzü kan içinde geldi buraya. Ona vuran çocuğun ailesi de hatrı sayılır, saygın insanlar. Çocuk adlarını bile vermedi gerçi, soyadından bulduk. "
Bu çok garipti. Kimdi o çocuk?
Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Peki, nasıl kapandı dava?"
"Adam buraya geldikten beş dakika sonra davayı geri çekti. Artık döven çocuk ona ne dediyse adam korkudan titriyordu."
Biz bardan çıktıktan sonra, o çocuğu biri daha mı dövmüştü yani? Demek ki gerçekten haketmişti piç kurusu.
İkimiz de şaşkınlıkla Tom Amca'ya bakıyorken ikimizin de aklında ki soruyu sordum.
"Peki kim o çocuk?"
"Hazar!" Jess'in bağırmasıyla arkamıza doğru döndük merdivenlerin başında soluk soluğa kalmış bir şekilde, sol tarafa bakıyordu. Bakışlarını takip ettiğim de barda ki adamı dövdüğünü tahmin ettiğim o çocuğu gördüm.
Siktir. Bu yabancı neden bu kadar tanıdıktı?
🌻
İyi yada kötü yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
Teen FictionVenüs'ün ayaklarının altında ufalanan diri toprak hiç olmadığı kadar ölü kokuyordu. Özelikle yağmur damlaları, soğuk mermerin altındaki iliklere karışınca bu tuhaf kokuyu genzine çekti genç kız. Parmak uçlarından damlayan yağmur suyu bataklık yarat...