En korktuğum şey karanlık ve sessizlik. Yanlız kalma hissi veriyordu bana. Bu da benim içimde derin bir hüzne kapılmama sebeb oluyordu. Her gün aynı şeyler macera yok. Heyecan yok. Aşk desen bir var bir yok. Bu da hayattan soğumama sebep oluyordu. Bugün altı nisan Perşembe akşam on bir suları gibi eve gitmek için metro istasyonuna gittim. Hava serin esiyordu her rüzgar estiğinde içim kıpır kıpır oluyordu. Metronun gelmesine on dakika vardı. O an sert bir rüzgar esti rüzgarın esmesiyle sağ tarafımda peçeli bir bayan vardı. Sert rüzgarın gelişiyle ellerini açtı ve kendini adeta rüzgara teslim etmiş gibiydi. O an birden bire şiddetli yağmur yağmaya başladı. Her yağmur tanesi toprağa deydiğinde etrafa toprak kokusu geliyordu. Gözüm hala peçeli bayandaydı Bütün dikkatimi ona vermiştim. Sanki ilk defa yağmur ile tanışmış gibiydi. Tuhaf çünkü herkes yağmurdan kaçıyordu oysa o elleri açık bir şekilde yağmurun ona değmesini istiyordu. Hayatımın en güzel dakikalarıydı taki yaşlı bir adam ona seslenene kadar, ne dediğini anlayamamıştım. O an kafamı diyer tarafa çevirdim. Beni fark ettiğini sanmıştım. Metro gelmişti. yaşlı adamla beraber yanında bir tane daha bayan vardı. Metroya bindiler O ayrı vagonda ben ayrı vagonda. Hala onun yeşil gözleri aklımda acaba kimdi? Nerede yaşıyordu? Yaşlı adamın ne söylediğini bir türlü hatırlayamadım. Her metro durduğunda inenlere bakıyordum. İndiler mi diye? Ama inmediler son iki durak kalmıştı. Ben ilk durakta inecektim. Onlarda son durakta iner diye düşünmüştüm. Ama benim indiğim durakta indiler. Onu görünce adımlarımı yavaş yavaş atmaya başladım merdivende benim tam önümdeydi. Yanındaki bayanla sesizce bir şeyler konuşuyordu yaşlı adam onlara sinirli bakınca ikiside birden sustu. Minibüs durağına gelmiştik. Benim ona baktığımı fark etmişti sanırım arada bir arkasını dönüp bana bakıyordu. Tedirgin olamasın diye minibüs'e binmeyip bir kilometrelik yolu yürüyerek gitmeye karar vermiştim hızlı adımlarla ilerlerken eski mahalle arkadaşım da duraktaydı beni görünce arkamdan seslenmeye başladı. Arkamı döndüğümde el işareti yaparak yanına çağırdı beni. Oda bana bakıyordu yavaş adımlarla yanına gittim ayaklarım titriyordu. Çünkü onun tam önünde durmuştuk sohbet edecekken minibüs geldi sadece dört koltuk boştu yaşlı adam ve mahalle arkadaşım aynı koltuğa oturdu arka koltuğa ise peceli bayan ve yanında ki bayan oturdu arada bir çaktırmadan ona bakıyordum her baktığımda kafasını başka yere doğru çeviriyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Rahatsız olmasın diye minibüsten inmek istemiştim çünkü gözlerime engel olamıyordum. Büyülenmiş gibi ona bakıp duruyordum yeşil gözleri beni benden almıştı ellerinde bavullar vardı misafirliğe gelmişlerdi sanırım çarşıda camii'nin orda inmek için ayağa kalktılar o an yakın mesafeden göz göze geldik ikimizde ne yapacağımızı şaşırdık bir an. Bavulu ağır olduğu için ben minibüsten indirdim kısık bir sesle teşekkür etti ben ise hiç birşey diyemedim sadece başımı sallamakla yetinmiştim...
Merhaba arkadaşlar umarım beğenmişsinizdir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yavaş yavaş ölüyorum
General FictionOnu gördüğümde garip bir his kapladı içimi~arkadaşlar kitabım töre yada terör kitabı değil dir...