Peşlerinden koşmaya başladım. Belimde silah kim olduklarını bilmediğim iki insanı kovalıyorum. Benim mahaleme girdiler. Peşlerini bırakmam gerekiyordu ama yapamazdım. Onları fark ettiğimi anlamışlardı. İçimde kötü bir his vardı. Koşuyorum hala peşlerinden iki ye ayrıldılar biri sağ tarafa diğeri sağ tarafa ayrıldılar sağ taraf benim evime gittiği için ben sol taraftakinin peşinden koşmaya devam ettim. Epeyi yaklaşmıştım nefes nefeseydim sokağı döndüğümde. Nazan Ablam, Gülçin ve ecem vardı Gülçin rehin almıştı belimdeki silahı çıkarıp adama doğru doğrultum. Ablam Ecem Gülçin bağırıyolardı korkudan beni görünce biraz korkuları gitmiş gibiydi ama meraklı bakışlar vardı.
-At silağını yoksa kızın kafasına sıkarım!.
-Burdan çıkamayacaksın.
-Orası belli olmaz at silağını dedim.Bense hiç bir şey demeden Gülçinin gözlerine bakıyordum. Aniden telefon çaldı Gülçini rehin olan adam
(aç telefonu belki önemlidir) ben şaşkınlık içindeydim telefonum çalmaya devam ediyordu hala (özel numara)-Efendim
-Recep Kardaş ablan arkadaşın ve rehin aldığımız kızın zarar görmesini istemiyon silahını bırak!
-Tanımıyorum burdakileri..
-Sence adamlarımızın senin mahalene girmesi aileni rehin alması tesadüfmü? At silağını teslim ol onlara zarar gelmicek.Diyerek telefonu kapattı. Sinirli ve öfke doluydum çaresizce silağımı bırakmak zorunda kaldım. Karşıdan hızla gelen siyah minibüs yanımızda durdu. Kapı açıldığında içinden maskeli 6 kişi indi. Ellerinde keleş vardı...
-Çök çök çök
Ben çaresizce dediklerini yapmak zorunda kaldım ailem zarar görmesin diye hepsi korkudan tir tir titriyorlardı. Bir şey yapmayın onlara demekten başka elimden hiç bir şey gelmiyordu. Beni minibüs'e bindirdiklerinde karşı sokaktan zaza muratın koşarak üzerimize geldiğini gördüm. Aileme zarar vermiyeceklerini söylemişlerdi. Beni minibüse bindirdiklerin de Gülçinide bindirdiler. Hızla uzaklaştık ordan bana doğru üç keleş doğrultulmuştu. Gülçinin kafasına ise bir tabanca doğrultulmuştu. Ellerimizi ayaklarımızı ağzımızı bağladılar. Yeşil gözlerinden akan göz yaşı benim üzerime atılan toprak gibiydi. Korkudan tir tir titremesi çaresizce bana bakışı o yeşil gözlerinin içinde hapsoldum adamlardan birisi enseme tabancayla vurdu gözlerim yavaş yavaş kapandı. Son gördüğüm tek şey Gülçinin çaresizce bakışı. Gözlerimi yavaş yavaş açıyorum hala odadayım bağırmaya başladım gülçin. Gülçin nerdesin ses ver. İçeriye yine esmer kadın girdi.
-Gülçin nerde ne yaptınız ona?
-Merak etme o iyi.
-Nerde sesini duymak istiyorum lütfen..
-Hala genel evine geldiğinimi düşünüyosun?
-Özür dilerim her şey için Gülçini gösterin bana lütfen.Dışardaki adamlara seslenerek kızı buraya getirin dedi. Elleri önden bağlı bir şekilde odaya getirildi gözleri ağlamaktan kan toplamıştı. Onu gördüğümde boğazım düğümlenmişti sesim zor çıkıyordu. Gözlerim dolmuştu...
Recep:Gülçin iyimisin?
Gülçin:değilim ne istiyorlar bizden bıraksınlar bizi...
Esmer kadın: seni bırakmamız recep'e bağlı oturtun kızı buraya...Diyerek odadan çıktılar.
-Sakin ol. Dokundularmı sana?
-Hayır ama çok korkuyorum babam da kalp rahatsızlığı var. Kim bilir ne halde şuan...
- Tamam sakin ol sen en kısa zaman da evine döneceksin söz...Ayak sesleri duymaya başladım sanki biri adımlarını yavaş yavaş atmaya çalışıyor gibi. Seslerin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordum ve kapının dibinde biri durdu.
(Ertelemek yaşamın mayasını kaçırır. Kızdıysan bağır, sevindiysen söyle, özlediysen arkasından koş.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yavaş yavaş ölüyorum
General FictionOnu gördüğümde garip bir his kapladı içimi~arkadaşlar kitabım töre yada terör kitabı değil dir...