48. Bölüm "Bebek"

13K 1.5K 136
                                    




Öncelikle beni bu hikayede yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ederim. Büyük ihtimalle bir sonraki bölüm final olacaktır. Ama hemen üzülmeyin. Macera Gökçe ve Vedat'ın hikayesi "YÜREĞİMİN YANGINI" hikayesi ile devam edecek. beklemede kalın. Son olarak yapılan yorumlarınıza cevap yazamıyorum ama hepsini okuyorum. O yüzden lütfen yorum yapmaktan vazgeçmeyin. Siz okumaktan mutlu olurken biz de yapılan yorumları okurken mutlu oluyoruz. Çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar.

***

Sabah uyandığında hissettiği boşlukla hemen yatağın diğer tarafına dönmüştü. Kaşları çatılan genç adam karısını göremeyince yüzünü astı. Birkaç gündür Melek ondan önce kalkıp konaktan ayrılıyordu. Mahsulleri hastalık vurmuştu ve yayılmayı önlemek için ilaçlama yapılıyordu. Melek onların başında durmak için direttiğinden Asaf artık itiraz etmekten vazgeçmişti. Gözleri tavana ulaştığında düşünmeye başladı. Son günlerde yaşadığı mutluluğu ve huzuru düşündü. Melek bir aydınlanma yaşamasına neden olmuştu sanki. İçindeki kara bulutları dağıtarak tüm dünyasını aydınlatmıştı. Karısını düşünmek bile yüzünün gülümsemesine neden oluyordu.

"Neye sırıtıyorsun öyle pişmiş kelle gibi?" Asaf duyduğu sesle hızla başını kaldırıp kapıda elinde tepsi ile kendisine bakan karısını gördü. Melek yüzünde kocaman bir gülümseme ile kapıyı kapatıp ona doğru yürümeye başladı.

"Sen gitmemiş miydin?"

"Anladım, sen ben gittim diye mutlusun!" Melek yüzünü asarken Asaf şaşkınlıkla ona bakmıştı. Yerinden ağır bir şekilde kalkarak karısının elinde ki tepsiyi alarak odada ki masanın üzerine bıraktı. Melek inatla kocasına bakmazken Asaf onu döndürerek arkasından sarılıp ellerini karnının üzerine birleştirmişti.

"Senin bu kadar alıngan olduğunu bilmiyordum. Sadece seni düşünüyordum. Beni yine yatakta yalnız bırakıp gittiğin için sadece seni düşündüm." Melek omzunu silkelerken Asaf şalının açıkta bıraktığı boynuna dudaklarını bastırarak kokusunu içine çekmişti.

"Hadi kahvaltı yapalım sonra da çıkalım. Kaç gündür birlikte kahvaltı yapamıyoruz."

"Acaba neden yapamıyoruz?" Asaf sitemkar bir şekilde konuşurken Melek onun kollarının arasında dönerek Asaf'la göz göze geldi.

"Tarlada durumlar iyi değil biliyorsun. İlaçlama işe yaramaya başladı ama başka yere salgının atlayıp atlamadığını anlamamız gerek."

"Bunu senin yapman şart mı? İşçiler halletsin."

"Asaf onlar bu konuda eğitimli değil. Başlarında onları yönlendirecek biri gerekiyor. Birkaç gün daha dayansan?" Melek masum masum genç adamın yüzüne bakarken Asaf onun bakışlarına dayanamayarak isteğini kabul etmişti. Gözlerini kısarak kendisini elinde oyuncak etmeye başlayan karısına baktı. İçinde büyüttüğü mutluluk arttıkça Melek'e daha çok bağlandığını hissediyordu. Düğünden sonra bir bütün olmuşlardı. Kendini hiç olmadığı kadar dolu hissederken yalnızlığının giderilme hissi her şeye bedeldi.

"Tamam ama kendine dikkat et. İlaçlarla uğraşıyorsun ve sana bir şey olmasını istemiyorum." Melek başını sallayarak çelik gibi kollardan sıyrılarak kahvaltı masasına doğru ilerledi. Asaf ona kısa bir bakış attıktan sonra banyoya girerek hazırlandı ve bekletmeden hemen karısının yanına geldi. Birlikte yapılan kahvaltıdan sonra Melek elindekileri mutfağa bırakırken çalışanların yeni kalkmış olduğunu görünce duraksamıştı. Melek'i gören kızlar tedirgin olsa da genç kızın onlara ayar verecek zamanı olmadığından "Akşama bu geç kalma işini konuşmamız gerekecek!" diyerek hızla mutfaktan çıkmıştı. Asaf merdivenlerden aşağıya inerken elindeki çantasını kontrol ediyordu. Melek duyduğu sesle duraksarken gülümsedi. Asaf karısının merdiven altında gözleri kapalı bir şekilde beklediğini görünce şaşırmıştı. Yanına giderek önünde durunca Melek yüzüne düşen gölge ile gözlerini aralamıştı.

KARA DUVAK (Yeniden)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin