KARABORAN

1.9K 54 65
                                    

Tek bir dakika bile beklemeden çıktı genç kız bulunduğu mekandan.
Leon yoktu ve bu içten içe duyduğu şüpheyi arttırıyordu. Nereye gidebileceğine dair en ufak bir tahmin bile yürütemiyordu. Mehmet'in haklı olmasından belli etmese de korkuyordu.

Kaçıp kurtulmasını elbette çok istemişti sevdiğinin fakat onların yanına geçmesi... İşte buna anlam veremiyordu. Hilal ondan Türklere katılmasını değil, sadece o bataklıktan kaçsın istemişti. Fakat oynadığı iyi bakan rolünü artık taşıyamıyordu.

O da biliyordu ki Leon'un karargahtan kaçması o kadar da kolay olamazdı. Biri ona yardım etmiş olmalıydı. Abisinin bir şey yapmayacağını adı gibi biliyordu. Hele ki sevdalarını temelli öğrendikten sonra.

Ve bir yandan herkesten sakladığı o yük sırtına ağır gelmeye başlamıştı. Başlar da her şey kolaydı. Kalbinde bir sevda olmadan önce sadece ailesine yaşatacağı şeyleri düşünürdü. Kahırlanmaları hep bu yüzden olurdu. Ama şimdi yarısını bırakacaktı sanki. Canından can alacaklarmış gibi hissetmesi normal miydi?

Yunan'a bir kez daha beddua etti Hilal. Elinden kendini ifade etme ve rahatlatma aracı olan kalemini almışlar, kırmakla kalmayıp üstüne üstlük yakmışlardı. Halit İkbal olabilmek için can atıyordu ama sevdiğine verdiği sözü vardı ve Leon haklıydı. Onu bir daha ipten kurtaramazdı. Ki kaldı ki o zamanlar bir teğmendi şimdi böyle bir işe kalkışsa Hilal'le beraber Leon'u da sallandırırlardı o ipte.

Dalgın düşüncelerinden biri tarafından sakin bir sokağa çekilmesi ile sıyrıldı. Ağzına kapanan el çığlık atmasını engelliyordu. Daha ne olduğunu anlayamadan gözleri karanlığa teslim olmuştu.

LEON'DAN

Sevdiğinden farklı değildi genç adam. Ona ihanet etmenin derin vicdan azabını çekiyordu. Ama yapmak zorundaydı işte. '' Benim için yaşamalısın.'' demişti Hilal ona. Ve yaşayabilmesinin tek yolu buydu. Vasili ya Hilal ya da vazife koşulunu çoktan sunmuştu önüne. 

Yaslandığı ağaçta gökyüzünü izledi uzun uzun. Aklına gelen düşünce gülümsetti onu. Hiçbir mavi Hilal'in mavilerine benzemiyordu. Doğru benzemiyor, çünkü o maviliklere Leon'un kahveleri karışıyor.

Vakit nasıl geçti anlamadı. Hava çoktan kararmıştı.'' Hilal'' dedi  endişeyle. Ne kadar çok endişelenmiştir şimdi kim bilir? Ne kadar korkmuştur başına bir şey geldi diye. 

Kızdı kendine. Sevdiği kızı bir kez daha üzecek olduğunun farkındaydı. Ve bu en can acıtan farkındalığıydı. Vasili'nin sevgiden uzak hallerinin bilinci bile bu kadar daraltmamıştı nefesini.

Şehre döndüğünde Ali Kemal bekliyordu onu. Önünde iki büyük testi vardı. Belli ki içeceklerdi bu gece. Hiçbir şey söylemeden masanın diğer ucundaki yerini aldı.

Ali Kemal onu görünce bardakları ortaya koymuş, şarapları doldurmuştu. Bardağı ona uzatırken konuşmaya başladı.

'' Sana nerede olduğunu sormayacağım. Tüm gün ne halt yediğini de. Bugün bambaşka bir şey konuşacağız seninle. Rahat olabilir misin bilmem ama en azından dürüst olmalısın Teğmen.''

Teğmen'e vurgu yaparak bitirmişti cümlesini. Leon derin bir nefes çekti içine. Bu gece zorlu  olacaktı besbelli.

'' Ne hususta konuşacağız o vakit? ''

''İmkansız nedir bilir misin Teğmen? Yasak olanın ne menem bir cazibesi olduğunu. Ama onu güzel kılanın ulaşılmazlığı olduğunu? ''

'' Bana Teğmen demeyi kes. Artık bir teğmen olmadığımı ikimiz de gayet iyi biliyoruz. Sualine gelince, bilirim hem de çok ama çok iyi bilirim.''

Bilirdi ya. Bilirdi elbet. Ne zaman onu görse can verecekmiş gibi atan şu kalbin sahibi. Gökyüzü gözlü kızı. Hilal'i öğretmişti bunu ona.

'' Sana bu duyguyu öğreteni de ben çok ama çok iyi bilirim. Masmavi gözleri vardır mesela, buğday rengi saçları, bembeyaz teni. Dağları yıkacakmış gibi görünen ama narin bir ceylan misali gönlü vardır. Kırılmaz inadı, bir de dönülmez gülüşü vardır. Tanıdık geldi mi Leon? Anımsattı mı sana birilerini?''

Kaçınılmaz son gelmişti işte. Ali Kemal öğrenmişti her şeyi. O ilk kıvılcım düştüğünden beri kalbine, hazırlıyordu kendini buna. Fakat hiç beklemediği bir anda ve en savunmasız halinde denk gelmişti bu soru.

'' Gökyüzü Gözlü Kız o. Hilal. Senin kardeşin, benim sevdam. Bak buradayım, tam karşında. Al hıncını. Gıkım çıkmayacak sana yeminim olsun.''

Ali Kemal ise güldü karşısındaki sevdalıya. Açık sözlü olmasını sevmişti. Gerçekten onu döveceğini mi düşünüyordu? Canından çok sevdiği kardeşinin kalbine girebilmiş ilk ve tek adama bunu elbette yapmayacaktı. Kardeşinin canını yakamazdı. 

'' Bu gece dövüş yok Leon, bu gece kavga yok. Bu gece senin bana kendini ispatlama gecen. Sana güvenebilmem için, kardeşime köstek değil destek olabilmek için. Onu sana emanet edebilmek için. ''

Ali Kemal' den bunları duymayı asla ama asla beklemiyordu Leon. Ali Kemal'in nefretten uzak ve samimi ses tonu içini rahatlatmıştı. Tüm taşlar dökülecek, gizli saklı kalmayacaktı bu gece. İkinci kadehi de çoktan bitirmişti genç. Yavaş yavaş açıldığını hissetti. 

''Başta sevmek istemedim onu. O düşmandı ve bunu her hareketinde, söyleminde ama en çokta hayran kaldığım o gözlerinde belli ediyordu. Mehmet'le o ıssız depoda yakaladığım zaman onları işte o sefer düşmanlık tam anlamıyla yoktu gözlerinde. Ve o zaman saf mavilikleri tattım ben. Tutuklanmasına neden olurken, kurtulmasını en çok ben istedim. Asi, inatçı, dik başlıydı her zamanki gibi o kara hücrede. Bir gece uyuduğunu düşünüp yanına indim. Hücreye yaklaştım. O billur sesini işitti kulaklarım. Çocukluğumun en masum yanı olan ninniyi o söylüyordu. Saniyeler de sürse ben çocuk oldum sayesinde. Arındım tüm günahlarımdan. Ben onunla masumlaştım.''

Hatırladığı o naif ses ve melodiyle gülümsedi. Ama mutluluktan uzak bir gülümsemeydi bu. Özlemişti. Saf özlem vardı içinde. Durgunlaştı git gide.

'' Şu an yerimde sen olsan kendi halini bir görsen. Sana kızmam gerekiyor Leon. Sana kan kusmam gerekiyor. Ama yapamıyorum. Aşkınızın karşısında hiçim. Ve sadece tek bir şey söyleyeceğim Leon. Onu sakın ama sakın üzme. Onun gözünden akan bir damla yaşın sebebi sakın sen olma. Velev ki oldun, keserim soluğunu. Yakarım canını. Benimki sadece bedenine işlese de en kötüsünü Hilal yaşatır sana. Sakın Teğmen sakın. Haklı çıkarma beni.''

Sessizce terk etti mekanı Ali Kemal. İşte şimdi nefes alamıyordu Leon. Buna verebilecek bir cevabı yoktu. Ve ne yazık ki üzecekti Gökyüzü gözlü kızını. Ama biliyordu ki asıl o zaman ölecekti...

HERKESE MERHABA! ANİ BİR KARAR İLE, BİRAZ DESTEK BİRAZ İSTEK BURADAYIM... ANLAYACAĞINIZ ÜZERE HİKAYEMİZ 27. BÖLÜMDEN İTİBAREN OLANLARI ANLATIYOR. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. HER TÜRLÜ GÖRÜŞÜNÜZÜ LÜTFEN BANA BİLDİRİN. SİZİ BEKLİYOR OLACAĞIM. 

SEVGİLERİMLE...

AVTÍOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin