MAKUS

338 32 24
                                    

Yunanistan'dan gelen heyet için resepsiyon hazırlıkları tam gaz sürüyordu. Vasili kasıntı bir gurur içinde, her şey mükemmelmiş gibi göstermeye çalışıyordu. Türklerin geri gelmesi, ayrıca Rum evlerine yerleştirilmeleri büyük yankı uyandırdı.
Dünya basınında bu Yunanlılara artı bir izlenim yaratırken heyetin dikkatini daha önceden gönderilmiş olmaları çekti.
Büyük gemi limana yaklaştığında coşkulu kalabalık yine doldurmuştu alanı. Fakat bu durumdan Türk'ler kadar biri daha hoşnut değildi. Hamilton ve pektabii İngiltere hükümetinin bu heyetten haberi yoktu. Bu heyetin gelmesi demek onların yetkilerinin sınırlandırılması demekti.
Bu durum karşısında son zamanlarda planlanan büyük kalkışma emrini veremezlerdi.
Vasili heyeti taktim ettikten sonra ilk önce karargaha geçildi. Cevdet her şeyi planlamıştı. Yakup'un ayarladığı çakma Yunan Askeri toplantıyı bölüp yanlışlıkla yakılan obayı ağzından kaçıracak ve ortadan kaybolacaktı.
Ki planı istediği tepkiyi aldı. Heyetin gözünde pekte iyi bir konumda olmayan Vasili iyice şüpheli duruma düştü.
Akşam çöktüğünde konakta ihtişam kendini belli ediyordu. Leon ilk defa askeri bir resepsiyona sivil olarak katıldı. Takım elbise giyiyor olmak her ne kadar daha iyi hissettirse de, az sonra yaşanması muhtemel olaylar canını sıkmaya yetiyordu.
Ortamda naif bir vals şarkısı çaldığında Leon Hilal'le vals yaptıkları o ana gitti. Peri gibiydi Hilal. Masallardan çıkıp gelmiş ve onu da prens yapmıştı. Şu an Hilal'in yanında kitap okuyor olmalıydım diye düşündü. Oraya ait hissetmiyordu.
Veronika sıkıldığı her halinden belli olan oğlunun yanına ilerledi. Elindeki kadehlerden birini ona uzattı. Leon minnetle gülümseyerek kadehi alarak yudumladı. Bu acı tadı seviyordu.
Salonun girişinde Vasili, Cevdet ve pek saygılı heyet üyeleri göründü. Vasili ile göz göze gelen Leon, o gözlerdeki kasırgayı iliklerine kadar hissetti. Heyet üyeleri Leon'u derhal tanıdılar ve haklı olarak Vasili'ye durumu izah etmesi için yöneldiler. O anda Leon müdahale etti.
"Saygıdeğer Heyet Üyeleri, öncelikle Smyrna'ya hoşgeldiniz! Bugün bu özel gece de haklı olarak beni sivil görmeyi beklemiyordunuz. Fakat bu kararı sorgulamadan önce nedenini açıklamak isterim. Biliyorsunuz ki ben General Vasili'nin oğluyum. Ve rütbem çok yüksek olmamakla birlikte, güç ve otoriteye kendi hudutları içerisinde müsait. Biz de sayın General Vasili ile düşündük ki eğer ben Ordu'dan ayrılırsam, Türk halkı Yunan idealleri arasında asla kendi kanından ve canından birini kayırma gibi bir durumun söz konusu bile olmadığını, üstün adalet anlayışımızı görür ve kavrarlar. Umarım bu karar ile Helen medeniyetine bir zararda bulunmamışızdır. "
Leon gösterdiği performansa hayret etti. O bile inanmıştı bir ara dediklerine. Fakat şu an Vasilinin nefretini çekmemek için heyeti ikna etmek zorundaydı. Beklenti ile heyete bakmaya devam ederken heyet başkanı Vasili'ye gülümsedi ve onu "bu onurlu davranış" ından dolayı tebrik etti. Tabii Leon'da ufak bir aferin almıştı. Ne lazım ya diye düşünmeden edemedi Leon.
Leon gibi Veronika'da aynı durumdaydı. Ali Kemal'i Vasili'ye bilhassa söylememişlerdi. Veronika doğru zamanı bekliyordu, Vasili'ye nefretini kusacağı özel bir an elbet olacaktı.
Anne oğul tüm geceyi ruh gibi yüzlerinde zoraki bir gülümseme ile geçirdiler. Resepsiyon bittiğinde Vasili sessizce Leon'a nefretini kusmuş ve konaktan çekip gitmesini söylemişti.
Leon gitmek için bir bahane ararken Vasili'nin onu kovması ile rahatladı. Artık babasını umursamıyordu. Hızlı adımlarla Hilal'ine ilerledi.
Ali'lerin evine vardığında içeriden kahkaha sesleri geliyordu. Gecenin köründe neyin eğlencesiydi bu!
Salona girdiğinde gördüğü manzara içini ısıttı Leon'un. Gülçehre ile Hilal yan komşuların ikiz bebeklerine bir geceliğine bakıyorlardı. Bebekler kızları çok sevmişler, konuşmalarına garip sesler çıkararak tepki veriyorlardı. Bu sesler kızları daha da keyiflendiriyordu. Elinde süt dolu kaplarla Ali fark etti Leon'u.
"Birader gel kurtar gözünü seveyim beni bu hâlden. Sabahtan beri getir götür işi yapıyorum. Karargahta bu kadar yorulmuyorum ben."
Ali'nin sitemine güldü Leon. Elindeki bir sütü alıp Hilal'in yanına ilerledi. 6 aylık biri kız biri erkekti. Mustafa ve Ayşe. Mustafa Hilal'i gördüğü gibi kucağına atlamış, onu çok sevmişti.
Mustafa kucağında onu zaptetmeye çalışan Hilal Leon'a sarıldı olabildiğince. Ardından elindeki sütü alıp Mustafa'yı sedire oturttu. Leon'da Mustafa'nın yanına geçerek düşmesini engellemek amaçlı kollarını küçük bedene doladı. Hilal hem ona gecenin nasıl geçtiğini soruyor hem de Mustafa'ya sütü içiriyordu.
Karşısındaki tabloya hayran hayran baktı Leon. Hilal melekti adeta. İyiliğini herkese bulaştırıyordu. Kalbi iyi ki onu seçmişti.
"Leon, sana diyorum. Mendili uzatır Mısın? Masanın üstünde olacaktı."
Hilal'in sesiyle ayrıldı düşüncelerinden. Masadaki mendili yerinden kalkmadan aldı. Yavaşça sildi Mustafa'nın ağzını. Mustafa sütün bittiğini anlamış kollarını Hilal'e uzatmış ona ulaşmaya çalışıyordu. Hilal mutfağa gidip süt kabını bırakmaya yeltendiğinde direk ağlamaya başlamıştı. Hilal'in telaşla içeri geri gelmesine gıpta etti Leon. Küçük Mustafa'yı pışpışlasa da minik oğlan bir türlü susmamıştı. Hilal onu kucağına aldığı gibi kafasını omzuna koydu minik. Hilal onun sırtını sıvazlarken bir yandan da oda da dolaşıyordu. Ayşe çoktan uyumuş, Gülçehre ve Ali onu da alarak odalarına çıkmışlardı bile.
Mustafa uyumamakta inatçı olunca onlar da odalarına çıktılar. Hilal Mustafa'yı yatağın ortasına bıraktı, yastıkları da etrafına çevreledi.
"Ne boğuyorsun çocuğu yastıklarla. Ben yanındayım işte. Hiçbir şey olmaz ona, ben buradayken. "
Leon hem Mustafa'yı seviyor hem de söyleniyordu. Arada Mustafa ile konuşuyor, küçücük çocuk anlıyormuş gibi ona cevap veriyordu. Leon sonunda küçük bir kahkaha attı. Bu arada Hilal kendi üstünü değiştirmiş, Mustafa'nın da üstünü değiştirmek için kıyafetlerini getirmişti. Kıyafetleri çıkan Mustafa daha bir hareketli, daha bir Mutlu oldu. Leon minik Ada'mın kollarını ısırır gibi yapıyor, minik göbeğini gıdıklıyordu. Hilal sonunda Mustafa'yı giydirebildiğinde ortalarına yatırdı onu. Leon üçününde üstünü örttü. Hilal yavaşça Mustafa'nın karnını okşayarak ninni söylemeye başladı.
Mustafa uykuya dalmaya yakın Hilal'in göğsüne iyice sokuldu, küçük eliyle de kızın baş parmağını sıkı sıkı kavradı. Leon ve Hilal gülmeden edemediler.
"Bu beyfendi kaptı yerimizi iyi mi? Şuna bak nasıl sarıldı da uyuyor! Minik kedi. "
"Leon daha minicik Bebek o, sevmiş işte beni ne yapsın. Zaten annesinden ayrı. Ayrıca burada bir kedi varsa o da sensin."
Hilal'in sözleri üzerine onunla uğraşmaya karar verdi Leon.
"Sana çok yakışacak."
"Ne çok yakışacak ki?"
"Ne olacak agapimou, ileri de çok güzel bir Mitera olacaksın çocuklarımıza."
Hilal duyduklarıyla kızardığını hissetti. Yanakları tıpkı bir domatese benziyordu. Leon yanaklarını sıkmamak için zor tuttu kendini. Hilal'in boşta kalan elini öptü usulca. Yavaşça yattılar minik bedenin yanına. Uykuya dalacaklarına yakın yanındaki iki bedene bakarak fısıldadı Leon.
"Bu savaşı durdururuz demiştim, agapimou! Seni çok ama çok seviyorum."
********
Sabah konakta telaşlı bir Veronika vardı. Eşyalarını hızlıca toplayarak konağı terk etti. Gece Vasili'nin Leon'u kovması üzerine sabrının taştığını hissetmiş, bir bomba gibi patlamıştı. Konu yakılan obaya geldiğinde ise resmen kin kustu kadın. Aşık olduğu, evlat acısı çeken Ada'm olamazdı karşısındaki. Karşılıklı restler çekilmiş, büyük laflar edilmişti. Veronika dayanamadı daha fazla orada kalmaya.
Aziz'lerin evinin önüne geldiğinde tereddüt etti kadın. Nasıl olacaktı şimdi? Kabul edecekler miydi onu? Vasili'nin yaptıklarından bir kez daha utandı. Yavaşça kapıyı çaldı. Çantasını sıkı sıkı tutuyordu.
Yıldız Veronika'yı elinde çantayla görünce şaşırdı. Ne işi olurdu ki bu kadının burada?
Arkasından Ali Kemal geldi kapıya. Veronika'yı gördüğünde aynı şaşkınlıkla "Ana" dedi.
Sarıldılar ikisi. Çantadan anlamıştı ters giden bir şeyler olduğunu. İçeri geçtiklerinde Azize ve Hasibe Hanım onu kucakladılar. Ali Kemal durumdan az çok bahsetmişti.
"Ben rahatsızlık vermek istemem fakat gidecek başka bir yer bilemedim. Burada da beni anlayan bir tek siz vardınız. Kusura bakmayın böyle yük oldum size."
Mahçup hissediyordu kadın kendini. Sanki bir ton yük vardı omuzlarının üstünde.
"Asıl buraya gelmeseydin darılırdım, darılırdık Veronika Hanım. Sen benim oğlumun annesisin. Nasıl olur da seni yanıma yoldaş, aşıma ortak etmem. Duymamış olayım bir daha böyle sözler, lütfen."
Azize destek olurcasına elini sıktı kadının. Anlıyordu hâlinden onun. Hem Ali Kemal'i vardı ortada. En azından onun için bile yardım edeceklerdi Veronika'ya.
Ali Kemal iki kadının ortasına oturdu. Kollarını sardı ikisine de. Keyifle gülüyordu.
"Kimin iki anası var şu dünyada? Bak Hasibe Sultan birdiler iki oldular başıma."
Üç kadında kahkaha ile gülerken sahte bir sinirle saçlarını karıştı Azize oğlunun. Ali Kemal ise öptü ikisini de doya doya. Azize ise Yıldız'a Ali'lerin evine haber yollatmasını, Leon ile Hilal'in derhal eve gelmelerini söyledi.
Akşam olduğunda masanın etrafında hepsi birlikte yemek yiyorlardı.
Yüzlerinde hepsinin uzun zamandır hasret kaldıkları gülümseme vardı.
Savaş çok can alıyordu fakat Azize'nin o dört kişilik ailesine 2 can daha katmıştı.

Veronika ve Leon'da taraflarını belli ettiler böylece. Şimdi Cevvas daha doğrusu Vasili düşünsün. 😈😈
Evet Can'ım okurimou'lar Nasıl bakalım beğendiniz mi? Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın. Sizi seviyore.
Ayrıca Allah dualarımızı kabul etsin. Kadir Gecemiz mübarek olsun. İyi geceler 😻😻😻

AVTÍOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin