MEFTUN VE MAHKUM

415 33 17
                                    


İzmir'in havası bir başka güzeldi o sabah. Ayrılık günü olmasına rağmen kimse üzgün görünmüyordu. Herkes bu kararın onların iyiliği için olduğunu biliyordu. 

Leon ve Ali Kemal'in şakalaşmalarıyla, kızların atışmalarıyla geçti kahvaltı. Büyüklere tasalarını unutturmak istiyorlardı sanki. Eşyaları sararken Hilal ablasına işaret yaparak Ali Kemal ve Leon'u gösterdi ve göz kırptı. 

Yavaşça Ali Kemal'a yaklaştı. 

'' Ağabey! Ben sana bir şey soracağım.''

Ali Kemal biraz olsun kardeşini tanıyorsa bu soru pekte hayra alamet değildi. Sorgulayan tavırla Hilal'e döndü. Leon ise Hilal'in bu küçük kardeş halini ilk defa görüyordu ve pek hoşuna gitmişti.

''Ben bu ses tonunu biliyorsam ağzından iyi bir şey çıkmayacak Hilal. Bakma bana öyle süt dökmüş kedi gibi. Tamam, tamam sor hadi.''

Hilal sinsice sırıtarak sorusunu daha doğrusu sorularını saydırmaya başladı. 

''Şimdi ben senin gelinin mi oluyorum, baldızın mı yoksa kardeşin mi? İleri de Leon'la evlenirsem çocuğum sana dayı mı diyecek amca mı? Bir de sen ablamı seviyorsun ya, siz evlenirseniz sen benim eniştem mi olacaksın yoksa ben onun görümcesi mi olacağım yoksa o benim kocamın ağabeyinin karısı olduğu için biz onunla elti mi olacağız?''

Hilal cümlesini bitirdiğinde derin bir nefes aldı. Ali Kemal ona o kadar komik bakıyordu ki. Sorusuna ne Ali Kemal ne Yıldız ne de Leon cevap verebilmişti. Sonunda bir kahkaha patlattığında rahatladılar. Hepsi birden gülerken Veronika ve Azize onları kapıdan izliyordu.

'' Baksana Azize Tanrı onları birbirine yazmış belli. Çehreleri de gönülleri de bir evlatlarımızın. Onları böyle görmek içimi ısıtıyor.''

Başını Veronika'nın omzuna yasladı Azize. 

''Onlar bu savaşın en masum yanı Veronika. Onlar bu dünyaya barışı getirebilmenin en güzel örneği. Hadi geçelim içeri.''

Eşyalar toplandı, anılar sandıklandı birer. Elbiseler özenle katlandı, valizler doldu. Burukça baktılar evlerine. Ardından Leon  Veronika'yı konağa bıraktı. Bu ana-oğul için veda demekti. Ve süresi yoktu bu ayrılığın. Sonu belli değildi. 

Sıkıca sarıldı annesine Leon. Kokusunu içine çekti. Bırakın 20 yaşı küçücük bir çocuktu şimdi o. Annesinin himayesinden çıkmak istemeyen, ona muhtaç. Oğlunun göğsüne gömdü kafasını kadın. Dinledi kalp atışlarını.Bu atışlar yıllardır yaşama sebebiydi onun. 

Tek evlatlı geldiği bu vatana iki oğul bırakıyordu şimdi. Ali Kemal ona bir mektup bırakmıştı veda etmek yerine. Onlar şehri terk ettiğinde okumasını istemişti. 

Yavaşça sarıldılar tekrar. Veronika ağır adımlarla konağa ilerledi. Vasili ilk geldiği gün gibi camdan izliyordu onu. Derin bir nefesle girdi hapishanesine. 

Leon içi buruk döndü Hilallerin yanına. Hilal'i ince belinden kavrayıp küçük bedenine sığındı adeta. Onda avuttu kendini. Saçlarını okşadı Hilal. İçi parçalanıyordu fakat bu durum geçiciydi. Yakında yeniden kavuşacaklardı. Ne olursa olsun kavuşturacaktı onları Hilal. 

Ali Kemal bir ağabey şefkati ile sardı ikisini de. Tüm ailesini kolları altında toparlayan baba gibi hissetti kendini. Yıldız da katıldı onlara çok geçmeden. Onlar çoktan aile olmuşlardı. 

Önce kan bağına gerek kalmadan kardeş, sonra sevdalı kalp olmuşlardı. Taşlar zamanla yerine oturuyor, kader ağlarını örüyordu. 

Görünmez bir tepeden İzmir'i seyrettiler uzun uzun. Dilleri suskundu. Mecburiyetler onları yıpratıyordu. Birbirlerine dayanak olmasalar hepsi teker teker yıkılacaktı.

AVTÍOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin