Bir hafta sonra
Geçen süre zarfında Hilal Leon'dan köşe bucak kaçmıştı. Yakup'la çalışmaları başlamıştı ve yoğun bir şekilde devam ediyordu. Silah kullanmayı öğrenmişti ve buna içten içe seviniyordu.
Biliyorum garip geliyor size. Asıl silahı kalem olan bir kız eline neden silah yakıştırır dersiniz. Fakat Halit İkbal'in yanında vatan haini olmadığını ispatlaması gerekiyordu birilerine. Sevda onu vatan haini yapmazdı, yapamazdı.
Ve artık ortalık sadece yazıyla düzelecek durumda değildi. Yazılanlar elbette beğeniliyordu fakat etkisi okumanın bittiği anda geçiyordu. Azize bile katılmıştı bu mücadeleye. O bile müsaade etmişti buna. Durum ciddiydi, çok ciddi.
Mehmet ve Ali Kemal hala Leon'dan şüpheleniyorlar o yüzden mücadele ile ilgili hiçbir havadisi onun yanında konuşmuyorlardı. Zira Yakup'ta her şeyin farkındaydı. Hilal'le Leon'un aşkının bile.
Leon bir hafta boyunca işe yarar bir şey öğrenememiş, bir de üstüne Vasili'den azar işitmişti. Kolay bir vazifeymiş gibi görüyor olması Leon'u delirtiyordu. Hilal ile kaç gündür görüşmemişti ve eksikliğini her bir hücresinde hissediyordu.
Öğlen olduğunda elinde takım elbiseyle çıkageldi Hilal. Anlamaz gözlerle onu izleyen sevgilisinin haline gülerek ona sarıldı. Leon zamanın durduğunu hissetti. Zaman tam şu an durmalıydı. Bir tablo gibi öylece sarılmalıydılar. Bu tatlı hayali Hilal bozdu.
'' Akşama hazırlan, baloya gideceğiz.''
'' Yunanların arasına beni sokmak beni geç senin gitmen tehlikeli değil mi? ''
Güldü Hilal. Şartlar değişiyordu ve üniformasını atan kaçkın sevgilisi maalesef tüm bu değişimleri kaçırıyordu. Aslında kaçırması iyiydi çünkü Yunan'a yararı yoktu pek.
'' Ne o balolar Yunan'a mı özel sadece? Biz düzenliyoruz baloyu. Üsteğmen aynı zamanda benim Selanik'ten arkadaşım Ali evleniyor. Sana da iyi gelir diye düşündüm. Düğüne gidiyoruz yani.''
Hilal çocuksu bir mutlulukla konuşuyordu. Selanik'teki tek arkadaşıydı Ali. Onu bahçelerindeki erik ağacından erikleri çalarken yakalamıştı. Arkadaş olmaları karşılığında Hasibe Ana'ya söylemeyeceğine söz vermişti. Aklına doluşan anılarla tekrar güldü kız.
Leon ise bir düğüne gideceğine mi şaşırsın yoksa Hilal'in arkadaşının üsteğmen olmasına mı yansın bilemedi. Kendisi teğmenliğini Hilal için yakmıştı ama böyle anlarda gövde gösterisi için arıyordu o kumaş parçalarını.
'' Öyle mi küçük hanım? Çocukluk arkadaşınız demek. Pekala davetinize icabet edeceğim. ''
'' Evet çocukluk arkadaşım. Hem sen bak bakalım beğenecek misin takımı? Bir dene üstüne olmazsa başka getireceğim. Hadi çabuk dene. ''
'' Hilaaal! Denemesem olmaz mı? Olur işte bu bana. ''
'' Hadi nazlanma lütfen. Hem dene gel sana bir havadisim var. Ama denemezsen söylemeyeceğim. ''
Aslında söyleyecekti fakat sevdiğini takım elbise içinde çok merak ediyordu. Bedenini özellikle dikkat ederek almıştı. Olacağını biliyordu ama gözü gönlü bayram etmesin miydi?
O düşündüklerine utanırken Leon siyah takımla görüş alanına girdi. Çok yakışmıştı. Hilal hafif bir gülüşle bakıyordu sevdiğine.
'' Çok beğendiniz beni galiba hanımefendi. Fakat maalesef benim kalbim başkasına ait.''
Son zamanlardaki sıkkınlığını unutmak istiyordu Leon. Tüm bunlara bunun için katlanıyor, Hilal'in gülüşüne sığınıp biraz olsun rahatlamak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVTÍO
FanfictionDayanacak gücüm kalmadığını hissettiğimde yerle buluşmam uzun sürmedi. O gitmişti, ben bitmiştim. Peki ya bizim hikayemiz?