Gece çoktan çökmüştü şehre. Tüm gün dört duvar arasında sıkışmıştı Hilal. Leon erken dönmeyince telaşlandı. Uyumayı denemiş fakat başaramamıştı. Camın önündeki küçük masaya oturdu. Camı açtı önce. Esen rüzgarın yüzüne sirayet etmesine izin verdi. Yavaşça okşadı hafif meltem başak saçlarını.
Eline kalemi alıp bir süre düşündü. İstikbali düşledi. Hayallerinde çok bir şey olmasa da onu mutlu edecek bir hayat vardı. Düşmansız, savaşsız aksine adalet ve hukukun tam anlamıyla sağlandığı bir vatan. Yanında Leon ve aileleri.
Vasili her ne kadar düşman olsa da, cana kıymış olsa da cezasını çektikten sonra yanlarında olabilirdi. Sonuçta sevdiği adamın babası, hayalinde ise kayınpederi idi. Ve ölüm en ağır düşman için bile eceliyle olmadıktan sonra haksızlıktı.
İki katlı bir ev, kocaman bir bahçe. Etraf ağaçlarla dolu. Mis kokan çiçekler. İki de çocuk. Biri kız, biri erkek. Biri gök, biri toprak. Aynı Hilal ve Leon gibi. Farkında olmadan gülümsedi Hilal. Kalbinden ruhuna sıcacık bir şeyler akıyordu. Nabzı hızlanıyor, tarif edemediği duygulara yer açıyordu yüreği.
Odanın küçük balkonuna çıktı. Ay hiç olmadığı kadar parlaktı o gece. Yüzündeki tebessümü soldurmadan aya bakmaya başladı. Ne kadar orada bekledi bilemedi genç kadın. Aşağıdan bir yerden ıslık sesi duydu. Etrafına bakındığında kimseyi göremedi. Kendinden tereddüt etti.
Evin yan tarafındaki ağaçlık alandan hışırtılar gelmeye başladı bu seferde. Kaygıyla içeri girdi Hilal. Onu bulabilirlerdi. Ya göründüysem diye düşünmeden edemedi. Ne diye çıkardı ki balkona. Hızla yatağa ilerledi. Camdan gelen soğuk havayla kapatmak için masaya döndü. Dönmesiyle çığlık atması bir oldu.
Leon masaya yaslanmış sırıtarak Hilal'e bakıyordu. Kızın çığlığını son anda engelledi Leon. Minik bir kahkahayı kaçırdı dudaklarında Hilal'i sararken. Hilal ise şoka girmişti adeta. Korkudan kalbi deli gibi atıyor, titremesini durdurmaya çalışıyordu.
'' Ne yapıyorsun Allah aşkına Leon? Ödümü kopardın. Ne diye haydut gibi girersin odaya? ''
'' Yolda geliyordum, bir parlaklık çekti dikkatimi. Balkonda dupduru güzellikte genç bir kadın. Ne yapıp edip tanışmalı, gönlünü çalmalıyım dedim kendime. Bir baktım masanın yanındayım. Ben bile anlamadım nasıl oldu. ''
Sesi oldukça keyifli, bir o kadar hafif çıkıyordu. Eğlendiği her halinden belliydi.
'' Alabildiniz mi bari bu duru güzellikteki kadının gönlünü? ''
Hilal'in çoktan titremesi durmuş, eğlenceye katılmıştı. Gülüşünü saklayamıyordu.
'' Bilmem alabilmiş miyim acaba? ''
Cümlesini Hilal'e yaklaşarak söylemişti Leon. Yavaşça eğildi boylarını eşitleyebilmek için. Yavaşça değdirdi dudaklarını Hilal'in dudaklarına. Ayrıldıklarında konuştu Hilal.
'' Bence fazlası ile almışsınız Teğmen. '' Teğmen kısmını gülerek söylemişti. Leon her ne kadar ordudan ayrılsa da bu hitap aralarında hep kalacaktı. Bunu çok iyi biliyorlardı.
'' Demek Teğmen. Öyle mi Küçük Hanım '' sorudan çok uzak bir serzenişti bu. Çevik bir hareketle kızın belindeki ellerini karnına getirdi ve gıdıklamaya başladı. Hilal'in naif kahkahaları doldurdu küçük odayı. Nefessiz kaldığını fark ettiğinde durdu Leon.
Hilal gözlerini Leon'a dikip izlemeye başladı. Leon'da ona bakmaya başladı. Hilal bir anda sarıldı genç adama.
'' Sana sarılmayı çok seviyorum biliyor musun? Başımı göğsüne yasladığımda kalp atışlarını duyabiliyorum. Boylarımız ayarlanmış gibi. '' küçük bir çocuğun masumiyeti vardı sesinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVTÍO
FanfictionDayanacak gücüm kalmadığını hissettiğimde yerle buluşmam uzun sürmedi. O gitmişti, ben bitmiştim. Peki ya bizim hikayemiz?