RİYA

338 32 42
                                    

Öncelikle hepinize iyi Bayram'lar canım okurimou'lar . 3K'ya yakın benim için çok özel ve hâlâ inanılmaz gelen Kocaman bir aile olduk. Hepinize çok ama çok teşekkür ederim.
İkinci olarak şu an bu bölümü köyden-ki telefon bile çekmiyor- yazıyorum. Nerede biter, Nasıl olur bilemiyorum. Anlayacağınız dağda, bayırda, yolda fırsat bulduğum her yerde bölümü yazmaya çalışacağım. Fakat sonda sizden bir ricam olacak. Sonuna göz atmayı unutmayın.

Geçen iki günde her şey eski rutinine geçici de olsa dönmüştü. Hilal ve Azize hastahanede hemşireliğe devam ederken, Hilal aynı zamanda hazırlıklarla uğraşıyordu.
Azize'nin hamile olduğunu ailesine açıklamasından sonra iki genç kızı da ona iş yaptırmıyorlardı.
Yıldız genellikle ev işleriyle ilgileniyor, evdeki iki kadınla beraber kalmayı tercih ediyordu.
Ali Kemal yine aynı şekilde meyhaneyi işletiyordu. Ancak şimdilik yanında bu konularda beceriksiz Leonidas ile.
Halk onu başta yadırgadı, teğmenin gelip onlara servis yapması olağan şey değildi.
Leon içinde durum farksızdı. Birkaç kere Ali Kemal ile bunun tartışmasını yapmışlardı.
Açıkçası Leon servisten çok içmekte iyiydi.
Birkaç gündür ne çalgıcılar ortadaydı ne de Mehmet. Ali Kemal bir işler karıştırdıklarını tahmin ediyordu ancak bir şeyler maalesef yapamıyordu.
En azından Lütfü buralarda olsa diye düşündü. O korkardı gürültülü, kavgalı olayları. O da ortalıkta yoksa büyük bir iş veya bela başlarına aldıkları belliydi.
Ali Kemal bunları düşünürken aynı şeyleri Hilal'de düşünüyordu hastahanede.
Koridorda gürültü koptu. İnsanlar etrafta yardım alabilmek için bağırıyorlardı. Hızla odadan çıktı Hilal.
Türk halkı yaralı şekilde geliyordu. Hiç kimse nedenini bilmiyor, sadece yaraları sarmaya çalışıyordu.
3. Koğuşa girdi Hilal. Küçük çocukların pansumanlarını yaptı.
İki kişinin koluna dikiş attılar. O sırada Osman girdi içeri ağzı yüzü kan içinde. Hilal'in yanına zor attı kendini.
Hilal onu gördüğü arka taraftaki sakin alana götürdü. Elinde pansuman malzemelerinin bulunduğu tepsinin olduğuna şükretti.
Osman'ın bir kaşı patlamış, alnı hafifte olsa açılmış, yüzü ve vücudunun birçok yerinde morluklar ve dudağı patlamış halde yıkılmamak için direniyordu.
Arkadaşının haline içi gitti Hilal'in. İnsanları böyle görmeye dayanamıyordu artık. Osman'ın pansumanını yaptı ve onu sedyeye yatırdı.

"Cezmi Abi ile Lütfü neredeler?"

Sorulacak çok şey vardı fakat şimdi ne yeri ne de zamanıydı.
"Hepimiz dağıldık etrafa. İyiler mi kötüler mi bilmiyorum."

Cümleyi bile zor kurmuştu Osman. Canının yandığı belliydi, Hilal daha fazla üstelemedi.

"Şimdi hekimi çağırırım bakar sana. Ayrıca merak etme eğer bizimkilerden haber gelirse ilk iş sana haber edeceğim. Hadi şimdi dinlen biraz."

Buruk bir gülümseme ile odadan çıktı Hilal. Kime üzüleceğini şaşırmıştı artık.
Diğer hemşirelerden öğrendiğine göre Manisa'da Kuvvacılar ayaklanmış ve bu ayaklanma İzmir'e kendini duyurmuştu. Çarşıdaki bir kesim Kuvva karşıtı da bu habere sevinen gençlere saldırmış, arbede çıkmıştı.
Mirliva'nın ölümünden sonra nasıl böyle insanlar kalabiliyordu vatan toprağında anlamış değildi Hilal. Hangi vatan evladı yaban elden kurtulmak için, muzaffer olmak için bu kadar çaba sarf ederken böyle şeyler yapabilirdi?

Düşünceler içinde kaybolduğunu hissetti Hilal. Kendini tekrar yaralılarla ilgilenmeye verdi.

#

Ayaklanma elbette Yunan tarafından da duyuldu fakat nedenini öğrenemediler. Birbirine giren halk gariptir ki niçin ayaklandıklarını söylemiyorlardı.
Yunan bunun üzerine göz boyamalık birkaç kişiyi hücreye attı. Son bir haftadır heyet onları çok zorlamıştı. Veronika'nın evde olmayışı, yakılan oba, yapılan haksızlıklar.
Ve herkese sızdırılmayan iç nedenler. Vasili Hamilton ile yaptığı anlaşmada kârlı çıkacağını düşünürken, "Çok Gizli" plan yapılan denetlenme sırasında ortaya çıkmış ve Atina'yı kızdırmıştı.
Fakat yapılan görüşmeler işlemin durdurulmasına değil, Atina ve heyete bağlı kalarak devam kararını vermişti.
Ordu toplanacak fakat taarruz hemen yapılmayacaktı. Daha doğrusu Yunan başbakanlıktan gelen emir telgrafının öyle olduğunu düşünüyorlardı.
Albay Cevdet görüşmeleri bizzat takip etmiş, çıkabilecek karar devam olacağı için telgrafın başına Yakup geçmiş ve tarihi daha ileri bir zaman olarak bildirmişti.
En azından artık hazırlanmak için kısa da olsa süremiz vardı.
Cevdet bir hafta gibi kısa bir sürede Azizelerin hastahane işini halletmiş, kalacakları evi ayarlamıştı. Yola çıkmaları ve onca yıl sonra tekrar hasret çekecek olmalarına sadece 2 gün vardı.

AVTÍOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin