Benimki: Uyandın! Gerçekten uyandın. Ben inanmıyorum. Gitmedin Chanyeol. Beni bırakmadın.
Benimki: Ağlıyorum ama bu sefer mutluluktan. Hâlâ gördüğüm rüyaların birinde miyim yoksa gerçek mi ayırt edemiyorum.
Benimki: Teşekkür ederim Chanyeol. Cidden teşekkür ederim. Seni seviyorum.
~~~~~
1 hafta sonra
Baekhyun.2 aya yakındır her günümü geçirdiğim hastanenin kantinine doğru ilerliyordum. Midemin isyan çığlıklarından sonra bir şey yeme kararı almıştım. Son zamanlar doğru düzgün yemek yediğim söylenemezdi ama bu şu an umursayacağım bir konu da değildi. Umursadığım tek şey Chanyeol'un biran önce iyileşmesiydi.
Aslında 3 gün önce gözlerini açmıştı ama tam olarak ayılmış sayılmazdı. Doktorlar bunun bu durum için oldukça normal olduğunu söylüyorlardı. Fakat küçük bir sorun vardı. Chanyeol 1-2 ay tam olarak konuşamayacak ve rahat yürüyemeyecekti. Geçici bir şeydi ve endişelenecek bir şey değildi ama yine de korkuyordum. Chanyeol gibi konuşkan, neşeli ve hareketli biri bunu nasıl karşılardı bilmiyordum.
~~~~~~~
Karşımdaki hamburgeri bitirdikten sonra meyve suyumdan bir yudum daha almıştım. Aslında bu büyük bir ziyafetiydi benim için. Kaç zamandır tam bir ruh gibiydim ve yemek yemiyor, uyumuyor, genellikle geceleri ağlıyordum. Tek tükettiğim şey acı kahveydi ki onu da ayakta kalabilmek için içiyordum.Ve hâliyle zayıflamış, çirkinleşmiştim. Gözaltı halkalarım metrelerce öteden farkedilecek gibiydi. Saçlarım bakımsızlıktan yıpranmış ve boya zamanı geçtiğinden rengi solmuştu. Dudaklarım ağlamamı bastırmak için ısırılmaktan yara yaraydı. Kısacası güzel Baekhyun çirkin bir Baekhyun'a dönüşmüştü.
Ben düşüncelere dalmışken yanıma doğru koşan hemşireyle birlikte tüm endişe bedenimi esir aldı. Neler oluyordu? Chanyeol'a bir şey mi olmuştu?
"Bay Byun sevgiliniz uyandı." Nefes nefeseyken söylemişti genç kız.
Cevap verme gereği duymadan gülümsemiş ardından hızlıca Chanyeol'un kaldığı odaya koşmaya başlamıştım. Şu an o kadar mutluydum ki! Sonunda uyanmıştı! Hiç kimsenin uyanacağından umudu olmayan Chanyeol beni bırakmamıştı.
Kapının önüne geldiğimde bir saniye bile beklemeden resmen odaya daldım. Odada olan birkaç doktor ve hemşire hemen bana dönmüş ve ayıplayıcı bakışlar atmaya başlamıştı. Ne? Onları umursadığımı falan düşünmemiştirler umarım.
"Pekala Chanyeol sana gereken açıklamaları yaptık ve durumun da iyi. Şimdilik sizi yalnız bırakalım biz. Akşam yeniden kontrole geliriz"
Kaç zamandır burada olduğum için beni tanıyan ve hatta son zamanlar arkadaş olmaya başladığım genç ama başarılı doktor Minseok gülümseyerek söylemiş, ardından odadan yanındakilerle beraber çıkmıştı.
Sonunda kafamı sağ tarafa çevirip yatakta uzanan sevgilime yönelmiştim bakışlarımı. Yorgun ve çökmüş gözüküyordu. Yanına gitmeye çekiniyordum açıkçası. O benim yüzümden orada yatarken ve bana kırgınken ne yapmam gerektiğini bilemiyordum çünkü.
Öylece dikildiğim yerde gözlerim dolmaya başlarken hafifçe tebessüm etmişti. Ve benim için bu yeterdi.
Daha fazla beklemeden yavaş ama sabırsız adımlarla yatağına doğru ilerleyip, onu incitmeyecek bir şekilde sarıldım. Ben şimdi bir kez daha onu ne kadar özlediğimi farkediyordum. Onun sıcaklığına ne kadar muhtaç kaldığımı anlıyordum. Hiçbir şeyin ondan önemli olmadığını ve onun sahip olduğum en değerli kişi olduğunu hatırlatıyordum kendime.
Ne kadar ağlamamak için büyük bir çaba sarfetsem de becerememiştim. Gözyaşlarım bana inat firar ediyordu gözlerimden.
"Beni ne kadar korkuttun biliyor musun Chanyeol? Sen ölümle yüz yüzeyken ne kadar yandı canım tahmin edemezsin bile. Bir daha uyanmayacağını söylediklerinde canımdan can gitti resmen. Sana bir daha böyle sarılamayacağım düşüncesi mahvetti beni. Ama önemli değil. Şimdi yanımdasın ya, gitmedin ya, ölümle benim için savaşıp yaşamayı seçtin ya gerçekten hiçbir şey bunlardan daha önemli değil."
Hafif geriye doğru çekilip gözlerinin içine baktığımda bir çok duyguyu gördüğüme yemin edebilirdim size. Konuşamaması bir şey farketmiyordu, gözleriyle anlatabiliyordu her şeyi bana.
"Seni seviyorum." demiştim yanındaki boşluğa oturduğum zaman.
Yine gülümsemişti. Tanrım! Gülümsemesini ne kadar özlediğimi bir kez daha iliklerime kadar hissediyordum. Elini tuttuğumda hafifçe sıkmıştı elimi. Uzun süredir haraket etmediği için kasları zayıflamıştı ve kıpırdamak, haraket etmek onun için zordu.
"Ben özür dilerim Chanyeol. Bir daha ne olursa olsun seni bırakmayacağım. Her zaman yanında olacağım."
Elini elimde çektiğinde şaşırmıştım. Neden böyle yapmıştı diye düşünmeye bile süre vermemiş yüzündeki solunum cihazını çıkarıp, ardından elini dudağına götürdüğünde ne yapmam gerektiğini anlamıştım sonunda.
Oturduğum yerden hafifçe doğrulup dudaklarıyla buluşturmuştum dudaklarımı. Ve 57 günün sonunda nihayet yeniden tadabilmiştim dudaklarını, hissetmiştim aşkını.
Taşınıyoruz diye eşyalarımı falan toparlamak baya bir vaktimi alıyor. O yüzden bu bölüm geç geldi. Üzgünüm.
Sizi bekletmemek için alelacele yazdığım bir bölüm bu. Umarım beklentilerinizi karşılamıştır.
Sizi seviyorum ve teşekkür ederim.💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hey, I'm back!/chanbaek
Short StoryBaekhyun sonunda 22 yaşında çocukluk hayalini gerçekleştirmiş, Formula 1 yarışçısı olmuştu. 2 yıl gibi çok uzun sayılmayacak bir süre zarfında ard arda kazandığı başarılarıyla "Hız Tanrısı" olarak anılmaya başlayan yarışçımızın hayatı geçirdiği ka...