Harry
Jonathan her ne kadar Bozukluk'u yanımızda götüremeyeceğimi söylese de onu dinlemedim, dinleyemezdim. O yanımda olmazsa başıma kötü şeyler gelmesinden korkuyordum. Benim incelemelerime göre yaptığım tablonun orijinalinden hiçbir farkı yoktu ve inanın bana tüm gece iki tablonun başından ayrlmamış, bir büyüteçle her bir santimlerini kontrol etmiştim. Hiçbir fark bulamamıştım, bulsaydım ne yapacağımı da bilmiyordum.
Yine o at ahırına gittik ve teslimatı gerçekleştirdik, eğer yanımda Bozukluk da olmasaydı o anın heyecanıyla konuşamazdım bile. Adamlar bana ödeme yaparken, yani elime bir çek tutuştururken bunun da sebebinin Bozukluk olduğunu biliyordum. Yoksa bana ödeme filan yapılmazdı, adamların önceki seferde ne kadar öfkeli olduklarını görmüştüm.
Yolda dönerken hala üzerinde yetmişbeş bin pound yazan çekten gözlerimi alamamıştım. Jon çeke bir göz atarken yüksek sesle küfretmiş ardınan birkaç saniyeliğine direksiyon hakimiyetini de kaybetmişti. Söylediğine göre bu defa ödemeleri gerekenin iki katını ödemişler, yani toplamda bana elli bin pound fazladan vermişlerdi. Jon'un söylediğne göre bu onların yapabileceği bir hata değildi, ne kadar ödediklerinin gayet farkındaydılar. Tabloyu çok beğendiklerini tahmin ettiğini söylediğinde dikiz aynasından Bozukluk'la göz göze geldim. Birbirimize gülümsedik, artık hayatımı mahvettiği için ona o kadar kızgın değildim.
İlk iş olarak Gemma'yla birlikte şu büyük patronun yanına gittik. Sebastian özellikle beni gördüğüne hiç sevinmemişti. Mekanının arkasındaki gizli striptiz kulübünü de gördüğüme memnun olmamıştı tabii. Burada yasa dışı işler yaptığını bilmemi, bunları Olivia'ya yetiştirmemi istemiyordu. Parasını ödediğimizde yaşadığı şaşkınlığı görmek her şeye değerdi. Olivia'nın da burada olmasını ve o surat ifadesini görmesini deli gibi istemiştim. Fakat onu buraya sürükleyemezdim.
Sebastian bizi aşağılamak için parayı nereden bulduğumu, nereden çaldığımızı bile sormuştu ama sonunda onu kabul de etmişti.
Oradan çıktığımızda Gemma'da bu kadar parayı bulduğuma şaşırdığını belirtmişti. Bana ücretin yarısını zaten çoktan vermişlerdi ve onu iç etmiştim. Şimdi bana toplam miktarı tekrar ödemişlerdi. Öylece.
Buna inanması biraz sürdü, hatta belki tamamen inanmadı ama borcu ödediğimize göre önemi yoktu değil mi? Bozukluk olmasaydı o Sebastian denen şerefsize hala açığımız olacaktı, bunu düşündükçe ona yeterince teşekkür edemediğim hissine kapılıyordum.
O haftanın tümünde Gemma'yla vakit geçirdim. William'ı çok sevdi. Sanırım adamda şeytan tüyü vardı, her tanıştığıyla bir anda sıkı fıkı oluveriyordu. Yine de zamanın çoğunu ona evde verdiğimiz odada iş arayarak geçirdi. Bunu benim de düşünmem gerekecekti ama önceliğim gitmeden Gemma'yla biraz arayı kapatabilmekti.
Bu sırada Olivia ile de görüşememiştim. Sadece bir kez, tabloyu teslim ettiğim gün merak edip aramıştı ve bir iki dakikacık konuşabilmiştik. Ona da Gemma'yla biraz yalnız kalmak istediğimi söylediğim de biraz bozulmuştu. Bir önceki gece yaptığımız konuşmadan sonra, mesajlaşmamızdan bahsediyorum, biraz alınmış görünüyordu. Ona Gemma gittikten sonra bir yemek sözü vermiştim.
Gemma, Olivia'yla konuştuğumu, dahası onunla arkadaşlık ettiğimi duyduğunda ağzı bir karış açık kaldı.
"Şu kitapçı moruğun torunu Olivia? Çalı süpürgesi Olivia?" demişti hayretle. Başımı sallarken Olivia'yı tarif ediş şekline gülüyordum.
"Ne var bunda?"
"Sen cidden hiçbir şey hatırlamıyor olmalısın." Bir an duraksamadan sonra bana hatırlamadıklarımı hatırlatmamasını istediğimi fark ettim. Onunla arkadaş oluşum bu kadar imkansız bir şeyse nedenini öğrenmek istemiyordum. Zaten onunla dost kalabilmek benim için çok zorken ilişkimiz daha da zorlaşsın istemiyordum. Buna rağmen Gemma'yı susturamadım ve onu hep sinir bozucu bulduğumu söylediğinde biraz olsun rahatladım. Nedenini sorduğumda bana doğru dürüst bir cevap veremedi. Sadece öyle düşünüyormuşum, öyle dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lucky Coin | Styles
FanfictionBir dilek tutmuştu. Gerçekleşecekti belki Ama olmayacak mıydı bir bedeli? Çaldıysa bir başkasının dileğini.. * © o-ophelia 2016