Olivia
Tüm gece yatağımda dönüp durmuştum.
Aslında beni uyutmayan şeyin heyecan olması gerekirdi; gözüme uyku girmemesinin sebebinin Sebastian'la olan randevum olması gerekirdi.
Ama Harry Styles denen herifle olan karşılaşmam gözlerimi ne zaman kapatsam zihnimde tekrar tekrar oynuyordu.
Benimle çok fena kafa buluyorlardı, söylediklerine inanmam mümkün değildi. Beni tüm bu saçmalığa inanacak kadar saf mı görüyordu gerçekten? Ayrıca bu bir oyun olsa da olmasa da neden benim başıma geldiği hakkında en ufak bir fikrim de yoktu.
Styles'ın söyledikleri, kısa saçları ve kızların son günlerdeki tavırlarını düşünerek sabahı etmiştim.
Sabah kahvaltısında ikizleri dikkatlice izlemekten ağzıma tek lokma koymamıştım.
"Posterlerinizi asmamakta ısrarcı mısınız? Sizce de bu şaka çok uzamadı mı? Ayrıca hiç de umurunda olmayan birine yaptığınız bu şaka?"
Katherine içini çekip "Olivia, sana şaka filan yaptığımız yok. Ne posterlerinden bahsediyorsun?" dedi usanmış bir halde. Karren tabağındakileri mideye indirmekle fazla meşguldü. Sohbetimize katılmıyordu bile.
"Dün sizin kıvırcığı gördüm." derken hassas noktalarından vurduğumun farkında, arkama rahatça yaslandım. Karren nihayet bana baktı ama bakışları boştu.
"Bizim kıvırcık mı?" dedi. Doğru, diye düşündüm. Saçları kısa olduğunda bukleleri de yok olmuştu. "Harry," diye açıkladım. "Harry Styles."
Birbirlerine bakıp omuz silktiler. "Kimmiş bu Harry?" diye lafa karıştı annem. "İkizleri nereden tanıyor?"
"Onu tanıdığımız filan yok anne!" Karren bana deliymişim gibi bakarken, gözlerini benden ayırmadan Kath'in kulağına bir şey söyledi. Ellerini ağızlarına kapatıp aynı anda güldüler.
"Öyle olsun," Gereğinden fazla öfkelenmiştim, masaya ellerimi gürültüyle dayayıp sandalyemden kalktım. "Verdiği telefon numarasını sileyim de görün!"
Arkamdan bana seslenmelerini ve pes ettiklerini söylemelerini bekleyerek yürüyüp gittim. Kimse arkamdan bir şey söylememişti. Gülüşmeye devam ediyorlardı.
...
Akşam için kırmızı kadife bir etek ve üzerine de kısa siyah bir yün kazak giymiştim, yeni yıl temasına uymak gibi bir takıntım vardı. Küçüklüğümden beri annem yılbaşı günü hepimize kırmızı iç çamaşırları giydirirdi ve bu artık bir alışkanlık haline gelmişti.
Dışarıda yolları kapatacak yoğunlukta kar yağıyordu. Penceremden baktığımda kaldırımda yürümenin zor olduğunu görebiliyordum.Kırmızı püskülleri olan kısa siyah çizmelerimle bunun sorun olmamasını dilemiştim bütün gün.
Saçlarımı başımın üzerinde dağınık bir şekilde topladım, çünkü açık bıraktığımda saçtan çok bir atkıyı andırıyorlardı.Giydiğim yün kazakla birlikte içeride pişmemek adına omuzlarımı açık bıraktım. Bacaklarımın daha güzel görünmesi için ince siyah bir kilotlu çorap giymeye son anda karar vermiştim.
Sebastian'dan bir telefon numarası almadığıma pişman oldum. Sekizde geleceğini söylemişti ama ya yanlış eve giderse ne olacaktı?
Yarım saat kala tamamen hazır bir şekilde penceremin önüne dikilmiş,onu bekliyordum. Annem makyajımı yapmayı teklif etmişti ama onu terslemiş ve buna gerek olmadığını söylemiştim. Yeterince güzeldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lucky Coin | Styles
FanficBir dilek tutmuştu. Gerçekleşecekti belki Ama olmayacak mıydı bir bedeli? Çaldıysa bir başkasının dileğini.. * © o-ophelia 2016