Olivia
Zamanda birkaç hafta geri gitseydim ve o zamanki Olivia'ya Harry Styles'la arkadaş olduğumu, dahası onu gecenin bir yarısı evine taşıdığımı, sonrasında onunla mutfak alışverişine çıktığımı söyleseydim sanırım kendi kendimi intihara sürüklerdim. Kafayı yediğimi sanırdım ve hayır, yanlış anlaşılmasın; gelecekten gelen versiyonumu karşımda kanlı canlı gördüğümden değil. Harry Styles'la olan kısım beni çıldırtırdı. Gerçekten.
Hayat böyleydi işte. Benim durumumda bu tabir çok boş kalsa da,beklenmedik şeyler olurdu. Bu sefer de en beklenmediği yaşama sırası bendeydi belli ki. Bir şeyle sınanıyordum, bundan emindim. Sonunda bir ödül olduğunu varsayarak akıl sağlımı korumaya çalışıyordum. Her şeyin bir nedeni vardı, buna inanıyordum. Benim durumumda da bu neden eninde sonunda ortaya çıkacaktı.
Günler rüyadaymışım gibi geçiyordu. Kızları inceleyince hayatlarının ne denli farklı olduğunu görmüş, buna çok şaşırmıştım.Herhangi birine hayranlık duymuyorlardı. Takıntılı hayran gruplarının hiçbirine bağlı değillerdi. Sıradan, hatta sıkıcı genç kızlar olmuşlardı. Buna sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim. Bir hayranlığın insanın hayatında bu kadar yeri olmasını aklım almıyordu. Harry'i unutunca hayatlarında bir boşluk oluşmuş gibiydi.
Annem,Gemma'nın olayından sonra daha sık Harry'le görüşmemem gerektiğini tekrarlar olmuştu. Canımı sıkıyordu. Harry'i tanıyordum, fakat bir o kadar da tanımıyordum. Yeni Harry'i kendisi bile tanımıyordu ki! Bu yüzden onu savunmak zordu, nasıl yapacağımı bilmediğim bir şeydi.
Hafta sonu boyunca telefonumu hiç olmadığı kadar yanımdan ayırmadım.Farkında olmadan ondan bir mesaj ya da arama bekliyordum. Durduk yere ona bir şey yazmak geliyordu içimden. İyi olup olmadığını merak ediyordum. Kendimi onun yerine koyduğumda manevi olarak nasıl hissedebileceğini anlıyordum çünkü.
Ogün öğleden sonra, yemeğimi bitirmiş, boş paketleri çöpe atmaya zahmet bile etmeden bilgisayardaki araştırmama dalmıştım.Büyükannemin dükkanda bulunan kitap kayıtları arasında kaybolmamak elde değildi. Çoğunu çoktan kolileyip göndermiş olmalıydım zaten ama yine de, kayıtlı kitapların arasında dilekler, tılsımlar, sihirli bir şeylerle ilgili bir kaynak aramaktan vazgeçmiyordum.
Adını, yazarını ve basım yılını not ettiğim birkaç kitabı kontrol etmek için rafların arasına bir kez daha daldım. Dükkanın yeni havası oraya yerleşme hissi uyandırıyordu insanda. Burada yaşayabilir, burada yaşlanıp son nefesimi tozlu rafların arasında seve seve verebilirdim.
Adı hiçbir şey ifade etmeyen yazarın kitabını bulmayı zaten ummuyordum. Üzerini çizdim. İkinci kitabın bir tür kurgu roman olduğunu fark edip hayal kırıklığıyla onu da listeden çıkardım.Geriye kalan kitap son çaremdi. Kitap ismiyle bile – Şans Tılsımları, Diğer Büyülü Objeler ve Dilek Kuyuları- bir Hogwarts dersi kitabını çağrıştırıyordu. Onu bulmak için epey uğraşmış, sonunda pes edip bilgisayarın başına dönmüştüm.Kitabın adını ve hakkındaki diğer bilgileri unutmadan ajandama not ettim. Onu başka kitapçılara da soracaktım.
Hemen internete girip birkaç kitap sitesinin mesaj kutusuna birkaç cümleyle kitaba acilen ihtiyacım olduğunu yazdım. Cevap verecekleri konusunda çok umutlu olmasam da elimden geleni yapmadan rahat etmeyecektim. Birkaç kitapçı adresi de aldıktan sonra internetteki haberleri gezinmeye başladım.
Böyle bir durum başkalarının da başına gelmiş miydi merak ediyordum.Ne yazık ki dişe dokunur hiçbir haber yoktu. Bloglar hep saçma sapan uydurmalarla doluydu. Gerçi, Harry'nin, daha doğrusu ikimizin bu durumunu üçüncü bir kişi olarak herhangi bir blogdan okusam aynı şeyi düşünürdüm. Belki okuduklarımın hepsi gerçekten olmuştu ve umutsuzca onlara inanacak insanlar arıyorlardı? Umurumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lucky Coin | Styles
FanfictionBir dilek tutmuştu. Gerçekleşecekti belki Ama olmayacak mıydı bir bedeli? Çaldıysa bir başkasının dileğini.. * © o-ophelia 2016