46 / Başka Bir Bozukluk

1.4K 147 156
                                    

Olivia

Ne söyleyeceğimi bilemesem bile, "Harry," diye fısıldadım. Gözleri benimkileri buldu ve öylece kalakaldı. Spiker konuşmaya devam ediyordu ve şimdi saçma, az önceki kadar önemi olmayan bir haberi anlatıyordu. Harry ile yaşadığımız şok ortamın atmosferini keskin bir şekilde değiştirmişti ve odaya bir sessizlik hakim olmuştu. 

"Ne oluyor?" diye sordu William bizdeki farklılığı görünce. Ona bakmaya, gözlerimi Harry'ninkilerden ayırmaya korktum. Ne yapacağımı bilmiyordum, bu anın içinde eridiğimi, yok olmaya başladığımı hissediyordum. Duyduğumuz bu şey, bu kötü haber ikimizi de kara bir deliğin içine çekiyor gibiydi.

Harry aniden ayağa kalktığında hiç beklemeden aynı şeyi yaptım. Onun da benim gibi tutulup kalmamasına, bir şeyler yapmak için ilk hamleyi benim sırtıma yüklememesine memnundum içten içe. Onun peşinden kapıya koşar adımlarla yürürken odadaki herkes afallamıştı, neler olduğunu merak ediyorlardı. Annem beni durdurmaya çalıştı.

"Olivia, bana neler--"

Harry kapıdan çıkıp giderken kendimi annemden kurtaramadım. William yanımdan geçip kapıya ulaştı, bir anlık tereddütle bana döndü.

"Git!" dedim hemen. "Onu yalnız bırakma."

William çoktan durumun ciddiyetini anlamıştı, başını eğdi ve koşarak bahçe yoluna çıktı. "Onun kullanmasına izin verme!" diye bağırdım arkasından. "Taksiye binin."

Kendimi ileri atınca annem beni sıkıca tutup içeri çekti. "Olivia!" diye feryat etti. "Neler oluyor, Tanrı aşkına!"

Anneme ve şaşkın ve korkmuş görünen kızlara döndüm. Ağladığımı fark edip ellerimle yüzümdeki yaşları sildim. "Anne, haberde gördüğümüz..."

"Bıçaklanan çocuk?" diye tahmin yürüttü annem. Başımı sallarken hıçkırıkların boğazımı düğümlediğini hissettim.

"Evet, o." dedim. "O, Harry'nin arkadaşı. Çok yakın arkadaşı."

"Aman Tanrım," annem eliyle ağzını kapattı. Kızlar üzüldüklerini mırıldanıp yanımızdan ayrıldılar. "Çok üzüldüm, güzelim." dedi annem gelip bana sarılırken.

"Anne," Ondan çabucak ayrılıp gözlerine baktım."Londra'daki arkadaşlarını arayıp onun hangi hastanede olduğunu bulabilir misin?"

Annem başını salladı ve hemen telefonunu çıkarıp bir numarayı aradı. O konuşurken yerimde duramadan bekledim. Annem birkaç kişiyi aradı, aradan neredeyse yarım saat geçmesine rağmen hala bir bağlantı bulamamıştı.

Aradığı dördüncü kişi, şükürler olsun ki Louis'nin olduğu hastanenin baş hekimiydi. Annem onunla konuşurken bana göz ucuyla bir bakış attı ve mutfağa ilerledi.

Meraktan ve endişeden dudaklarımı dişleyerek kendi telefonumu çıkardım ve bir süre korkunç bir ikilemin içinde alete öylece bakakaldım. Onu aramalı mıydım? Ona telefondan ne diyecektim ki? Onun yanında olmalıydım, hem de hemen.

Annem yanıma geri geldiğinde gidip onun ellerini tuttum. Kötü bir şey söylememesi için ona yalvaran gözlerle baktım. Annem derin bir iç çekti, aşağıya baktı.

"Londra'da, Saint Clarence Hastanesi'nde. Olivia, David çocuğun durumunun çok kötü olduğunu söylüyor. Ayrıca onu görmeye kimse de gelmemiş."

Başımı salladım. Hala yaşıyordu ve şimdilik önemli olan buydu. "Harry'e gitmeliyim." dedim, fakat annem anlatacaklarının bitmediğini söyler gibi ellerimi sıktı.

"Başında polisler bekliyormuş," dedi sesini kısarak. "Olivia, o birini öldürmüş."

Başımı hızla iki yana sallarken art arda yutkundum."Olmaz," diye itiraz ettim. "O böyle bir şey yapmaz!"

The Lucky Coin | StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin