Erina, beni ertesi gün eve götüreceğini söyledi. Onun görüşüne göre asla benim olmayan, beynimin yıkandığı eve.
İsteksizdim çünkü bir hain gibi hissediyordum. İsimsiz bir azap beni içten içe kemiriyordu.
Açık havaya çıktığımız zaman derin bir nefes aldım. Bir günde güneşi özlemiştim.
Tepelerden aşağı yürüdük, eski eve, o hep benim sandığım yere. Evin aslında ne kadar küçük olduğunu hayretle fark ettim. Nasıl yaşamıştık biz burada? Dökülüyordu duvarlar, nasıl yıkılmamıştı başımıza?
Erina bu süreci hızlandırmak ister gibi kapıya bütün gücüyle vurdu.
Kapıyı bir kız çocuğu açtı, Poli, ağzım da hayretle açıldı. Kıpkırmızıydı gözleri. İki günde ne kadar zayıflamıştı!
“Belda!” diye haykırdı. “Ne bu halin? Tıpkı bir Seçkin gibi giyinmişsin. Neler oluyor?”
“Karşında Seçkin var, haddini bil” dedi gerçek Seçkin. Ben ise ağzımı açamamıştım henüz.
“Bir açıklama istiyorum."
“Olan şu ki, artık Belda gidiyor. Onu daha fazla kandıramayacaksınız.”
Poli yardım ister gibi gözlerimin içine baktı fakat ne kadar zorlarsam zorlayayım hiçbir şey söyleyemedim. Ben, ne olduğumu bilmiyordum ki ona da yardım edebileyim.
“Ama biz Belda’yla kardeşiz."
Ne olduğumu bilmiyordum ama, ne olmadığımı biliyordum.
“Hayır. Biz kardeş falan değiliz. Kötükullarda nesep kavramı yok ki. Kim bilir hangi çocuk tohumcusundan dünyaya geldik. Erina’nın dediğine göre ben Seçkin bir aileden kaçırılmışım. Şimdi gideceğiz. Sen iyi bir kızsın Poli; ama durum böyle.”
“Ne yani, sen de bu saçmalıklara inandın öyle mi?” dedi hırçın bir sesle Poli. Başımı salladım. Ne kadar benim de kulağıma saçmalık gibi gelse bunlar, durum böyleydi.
Poli’nin yüzü buruştu. “Seni tanıyamıyorum Belda. Aklını mı kaçırdın? Babaannemizin getirdiği sistemler hakkında, Kötükullar hakkında bu kadar bilgisiz olamazsın. Hepsini unutmuş olamazsın. Sen Seçkin falan değilsin tamam mı? Artık sana ne yapmışlarsa kendini öyle zannediyorsun.”
“Tam tersi bence!” dedi Erina.
“İyi” dedi Poli. “Ama izin verin de, babaannemin altmış iki yıl önce Kötükullar arasında…”
“Yeter!” diye bağırarak sözünü kesti Erina. Ayağa kalkmıştı. “Bir kelime daha söylersen cezalandırılırsın.” Sonra bana döndü. “Kalk, gidiyoruz.”
Ne oldu şimdi? Niçin bu kadar aniden gitmemiz gerekiyor?
...
Erina’nın Poli’yi susturuvermiş olması kafasını karıştırsa da, Belda işin başından beri Erina’ya inanıyordu. Poli’nin tam kapıdan çıkarlarken Erina’ya sezdirmeden koynuna sokuşturduğu kâğıtları aldı ama onları gider gitmez atmayı düşünüyordu.
Tam kapıdan çıkarlarken camda yansımasını gördü. Şakağında bir kesik vardı.
...
Anlamadığım şeyler var. Şakağımdaki kesiğin ne zaman oluştuğunu Erina’ya sordum. Bilmiyormuş ama ben baygınken olmuş olabilirmiş. Sesi hiç inandırıcı gelmiyordu.
Poli’nin verdiği kâğıtları kimseye fark ettirmeden yatağımın içine sakladım. Atmadım, çünkü merak etmiştim. Okumak için tek fırsatım gece yarısıydı.
Gece oldu. Yatağın içine girdim ve gündüzden temin ettiğim el fenerini açtım.
İlk kâğıt bir gazeteydi ve en büyük başlık olarak şu göze çarpıyordu:
“SOYADI ARTIK ASSEN”
Gazete tam altmış iki yıl öncesine aitti. Yani tam Poli’nin söylediği tarih.
“Sadece Seçkin yöneticilere özel olan nikâh merasimini küstah iki Kötükul uyguladı. Buna bugüne kadar ilk cesaret edebilen kişiler.
Elma Bridgit(23) ve Oral Assen(25) isimli iki KMYD üyesi, geçtiğimiz günlerde evlendi. Bilindiği üzere evlilik, sadece Seçkinlerin yöneticilerine mahsustur.”
Ama Erina bana tüm Seçkinlerin nikâhlandıklarını söylemişti. Okumaya devam ettim.
“Bu olayı engellemede yetersiz kalan yetkililer, KMYD derneği ile bir anlaşma yapacak. Şimdilik bu evlilik kabul edilerek Elma Bridgit’in soyadı Assen olarak değişti.”
Bu KMYD de neyin nesi? Bilmediğim çok fazla şey var benim. Bu cehaletimle nasıl dünyayı değiştirebilirim? Dünya çok büyük. Bense henüz işin çok başındayım.
Adım adım olacak bu işler. Önce kim olduğumu çözmeliyim. Kendimi tanırsam, dünyayı da tanırım.
Diğer kâğıda baktım. O da bir haberdi. Önceki haberin yedi yıl sonrasına aitti.
“CEZASI VERİLDİ
Bu Topraklarda İlkel Kötükullar Evlenemez.
Bilindiği üzere yedi yıl önce KMYD (Kötükullar Medeni Yaşam Derneği) üyeleri Elma ve Oral evlenmişlerdi. Diğer Kötükullar böyle bir işe kalkışmasınlar diye Oral Assen yakalandı ve halkın içinde kanına hava enjekte edilmesi yoluyla idam edildi. Oral’dan iki bebeği olduğu iddia edilen Elma Assen ise üzüntüsüyle baş başa kaldı.”
Kötükullar Medeni Yaşam Derneği yazısını okur okumaz beynimin içinde Erina'nın sözleri yankılandı: "Onlar hayvanlar gibiler, onlara baskı uygulamazsak bizi çiğ çiğ yerler!"
Bu haksızlıktı! Eğer doğruysa, dedem namusuyla yaşamak istediği için öldürülmüştü. Bu da Erina’nın anlattıklarına tamamen tersti.
Kafam iyiden iyiye karışmıştı. Bunları kimseye söylememeye karar verdim. Kendim araştırmalı ve doğruyu bulmalıydım.
Üçüncü ve son kâğıtta ise bir fotoğraf vardı. Otuzlu yaşlarında olan babaannemle biri kız biri erkek iki çocuk vardı fotoğrafta. O kadar tatlılardı ki… Bu çocuklar, önceki haberde adı geçen bebekler olmalıydı. Bir an annemle babam olduğunu düşündüm onların. Sonra, kardeşlerin birbiriyle evlenmediği aklıma geldi - yani herhalde öyle olmalıydı, tohumcular dahi kendi kardeşlerine tohum atmıyorlarsa birbirleriyle evlenmemelilerdi, değil mi?
Ofladım. Ne kadar da bilgisizdim. Resimdeki bebeklerden ya kız olanı annemdi, erkek olanı onun kardeşi; ya da erkek olanı babamdı, kız olan onun kardeşi. Annenin erkek kardeşine ya da babanın kız kardeşine ne denir?
Erina’ya güvenim gittikçe azalıyordu. Zira bu üç belge de onu yalanlıyordu.
Sorulması gereken ayrı bir soru da şuydu: Poli bütün bunları nereden biliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Kentin İsyancısı
Science Fiction"Bundan yüz elli yıl önce, dünya bambaşka bir yermiş Poli. İnsan sayısı çokmuş, milyarlarca insan yaşarmış. Tüm insanlar eşit ve hürmüş. Ülkeler arası bazen çekişmeler olsa bile kimse kimsenin ayağına kapanmak zorunda değilmiş. Bunu tercih edenler a...