Ulukara; Zorbattı, Gündoğdu ve Kocazirve adlı üç eyaletten oluşuyordu.
Seçkinler de aldıkları eğitime göre üç kısma ayrılırdı: Bilim Efendileri, Sanat Efendileri ve Yönetim Efendileri.
Yönetim Efendileri, Kocazirve'de otururdu. Kanunları onlar koyardı, en üstün seçkinler onlardı.
Bilim Efendileri Zorbattı Laboratuvarı'nda, Sanat Efendileri ise Gündoğdu Sanat Evi'nde yaşardı.
"Olanları duydun mu Marel?" dedi Surita. Yüzünde inanılmaz bir memnuniyet ifadesi vardı.
"Evet, duydum." dedi genç adam. "Ama niçin bu kadar sevindiğini anlamadım. Olanlar hepimize olacak."
Surita kafasını salladı.
"Bu, senelerdir içimde büyüttüğüm intikam ateşini söndürmek için harika bir fırsat. Endişelenmene gerek yok Marel, burayı bulamazlar. Zorbattı'yı yerle bir ederler, o kadar. Yönetim kolaylıkla isyanı bastırıp kendini başkan sanan kadına gereken cezayı verecektir."
Marel bir türlü ikna olmuyordu:
"Otuz bin kişilik bir halktan bahsediyoruz Surita, otuz bin! Tüm Seçkinler olarak tüm askerleri de yanımıza alsak tükürükle boğarlar bizi. Ki bu durumda hiçbir askerin bize itaat edeceğini sanmıyorum. Sonuçta söz konusu Ulu."
Surita zaten çekik olan gözlerini iyice kısarak bağırmaya başladı:
"Ulu, Ulu, Ulu! Başka mevzu yok mu yahu? Duyan da ciddi bir şey zannedecek. Neymiş? Bir zamanlar yaşadığı varsayılan birisi. Dünyanın en iyi başkanıymış. Her sanattan, her bilim dalından anlarmış. Hah! Koca bir maymun sürüsü bu yalanla yönetiliyor. Kardeşim bu yüzden on bir yaşından beri Kocazirve'nin elinde kim bilir ne işkenceler çekiyor. Gerçi sen bu konuda Erina'nın haklı olduğunu düşünüyorsun ama...
İşin doğrusu, Ulu diye birinin bir zamanlar var olduğuna bile inanmıyorum ben."
Marel, onun yanına gitti ve sakinleştirmek için sırtını okşadı.
"Bak canım, ben de inanmıyorum Ulu'nun varlığına - bir dünya başkanından geriye hiç mi iz kalmaz - ama Kötükullar inanıyor. İsyan buraya sıçrayabilir. Hem Erina'yı gözden düşürmenin Dorita'ya hiçbir faydası olmayacak."
"Anlamıyorsun Marel." dedi Surita. "Dorita'dan çoktan kestim ümidimi ben. Öldü mü acaba? Onu kurtarmamın imkânı yok. Ama Erina'dan intikamımı almadan gitmeyeceğim. O benim kariyerimi, hayallerimi, kardeşimi çaldı benden. Tek yapmak istediğim skoru eşitlemek. Umarım bunu çok görmeyeceksindir."
Marel cevap vermedi. Surita, taburesini ve boyalarını alıp tuvalin başına oturdu ve resim yapmaya başladı.
"Surita..." dedi Marel. Surita arkasını döndü.
"Biliyorum başkan." dedi. "Ne söyleyeceğini biliyorum merak etme."
Gündoğdu'nun başkanı, baş müzisyendi Marel. Yapılı ve uzun boyluydu. Kadın gibi yüz makyajı yapardı ama bu suratının erkeksiliğini bozmazdı. Saçları siyahtı, düzdü ve boyu çenesine geliyordu. Marel saçlarını ikiye ayırır ve bolca jölelerdi. Resmi kıyafetin dışında siyah bir gömlek ve aynı renkte parlak bir tayt giyerdi.
Surita ise ufak boyluydu ve koyu kızıla çalan saçlarını hep topuz yapardı. Kürk atkı takmayı severdi. Zayıf bir vücuda sahipti. Her şeye rağmen sevimli bir yüzü olduğu söylenebilirdi, gözleri oldukça çekik ve dudakları inceydi.
Baş ressam ve başkan yardımcısıydı Surita, resim yapmaya da bayılırdı ama aslen Zorbattılıydı. Bilim eğitimi almıştı. Çok zeki olduğu için on beş yaşında Bilim Efendiliğine kabul edilmişti. Yirmi üç yaşında da başkanlık sınavına girmiş, kendisinden beş yaş büyük olan Erina ile aynı puanı almıştı.
Erina, Surita'nın kendisinden küçük olduğu için başkanlık görevine yeterince uygun olmadığını düşünüyor, Surita ise aynı sebeple Erina'dan zeki olduğunu savunuyordu.
Yönetim karar alamadı. Erina ve Surita da birbirlerini mat etmeye çalıştılar. Erina bir şekilde Surita'nın kardeşi Dorita'nın sosyete tohumcusundan değil, sıradan bir tohumcudan anne rahmine düştüğünü öğrendi. Bunu Kocazirve Konseyi'ne haber edince mahkeme kuruldu ve konsey Dorita'nın Kötükul olduğuna karar verdi. Böylece Dorita esir alındı, Surita Gündoğdu'ya sürüldü ve Erina Zorbattı'nın başkanı oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Kentin İsyancısı
Ciencia Ficción"Bundan yüz elli yıl önce, dünya bambaşka bir yermiş Poli. İnsan sayısı çokmuş, milyarlarca insan yaşarmış. Tüm insanlar eşit ve hürmüş. Ülkeler arası bazen çekişmeler olsa bile kimse kimsenin ayağına kapanmak zorunda değilmiş. Bunu tercih edenler a...