IX: Kovalamaca

849 131 21
                                    

"Ne yapıyorsun sen orada?"

Erina önce çığlık atmış sonra da yukarıdaki cümleyi söyleyerek üzerime doğru gelmeye başlamıştı.

"Senden korkmuyorum." dedim. "İşte, foyalarını ortaya çıkarttım. Gidiyorum şimdi. Herkese her şeyi anlatacağım."

"Demek seni kullandığımız deneyi duydun." dedi alaycı alaycı gülerek.

Kendimi küçük düşmüş hissetmiştim ve bu da iyice öfkelenmeme yol açmıştı.

"Hiçbir şey yapamazsın." dedi Erina. "Anlatsan bile Kötükullar bize isyan etmeyi akıllarından bile geçirmezler. Hepinizin onurunu yerle bir etsek bile bize ve Ulu'ya tapmaya devam edeceksiniz. Çünkü sizler kendinizi yönetmekten aciz maymun sürüsünden başka bir şey değilsiniz!"

Son kelimelerinde sesini yükseltmişti Erina ve ben de yükselttim.

"Özgürlük onların hakkı ve ne yapıp edip onları bunun bilincine vardıracağım!"

"Kumandan elimdeyken mi?"

Son anda yana sıçrayarak Erina'nın elindeki cihazdan çıkan ışınlardan kurtulmayı başardım. Çip hâlâ beynimdeydi ve ışınlar yapacağım her şeyi imkânsız kılardı. Çevik olmak zorundaydım. Odadan hemencecik çıktım. Erina arkamdan bağırıyordu.

"Beyninin tüm kontrolü iki parmağımın ucunda. Boşuna kaçma!"

Rastladığım herkes beni yakalamaya çalışıyordu. Nefesim kesilene kadar koştum. En alt kata indim ancak çıkış kapısında teçhiz edilmiş askerler bekliyordu. Ani bir U dönüşü yaparak bodrum merdivenlerine yöneldim. Uçarcasına aşağı indim.

Aşağıda hiçbir şeyden haberi olmayan saf bir nöbetçiden başka biri yoktu. Bodrum ufak gözüküyordu, her tarafa sıralanmış kapılar dışında. Hafiften adım sesleri gelmeye başladı. Temizlikçiden anahtarı istedim. Hangi kapının anahtarını istediğimi sorunca da rastgele işaret ettim. Bodrumun tek duvarını neredeyse kaplamış olan kocaman bir kapıydı.

"O kapının anahtarını veremem." dedi. "Oraya Bölüm Başkanları bile giremez. Tek girebilecek olan, Zorbattı'nın başkanı."

"Kim?" dedim.

"Erina Zorbattı." Seçkinlerin soyadı olmaz, nerelilerse ona göre ad verilir.

"Beni o gönderdi! Bak elimdeki anahtara inanmıyorsan. Odasının anahtarı."

"Olmaz..."

"Seni cezalandıracak. Ben onun sadık öğrencisiyim. Emirlere uymuyorsun."

Ceza lafını duyunca biraz durakladı ve anahtarı uzattı. Bu bir kart değil, iki parmağım kalınlığında şekilli, kocaman bir demir parçasıydı. Koşarak kapıyı açtım.

Kapı ardımdan kapanıverdi ve kendiliğinden kilitlendi. Rahatlamıştım. Açamazlardı. Beni korkutan tek şey zifiri karanlıktı. Elimi bile göremiyordum.

Dikkatlice yürüdüm. El yordamıyla duvarı buldum. Yürüdüğüm mesafeye bakılırsa burası bodrumdan çok daha büyük olmalıydı. Hem düşünmek, hem de dinlenmek için duvarın dibine oturdum ve arkama yaslandım.

İşte ne olduysa o anda oldu.

Ödüm kopmuştu. Ayağa fırlamış, çığlık atmış, öylece kalakalmıştım ve ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Zira ben arkama yaslanır yaslanmaz çığlımı bastırabilecek kadar şiddetli bir ses gelmeye başlamış ve tüm ışıklar yanmıştı. Hemen yaslandığım yere baktığımda büyük, kırmızı bir düğme gördüm. Bilmeden bir mekanizmayı çalıştırmıştım.

Gürültü yaklaşık kırk beş dakika sürdü. Bu sırada duvarda bir çıkıntı gittikçe parladı. İnsan boyundaydı, daha çok dik tutulup duvara yaslanmış bir tabut gibi görünüyordu. Odadaki diğer ışıklarsa defalarca yanıp söndü.

Sonra ses kesildi, tüm ışıklar ortalama bir parlaklıkta sabit kaldı ve çıkıntının kapağı yere düştü.

Nefesimi kesen bir şey fark ettim. Bu çıkıntı sahiden de tabuttu, içinde birisi vardı. Elleri göğüslerine sıkıca dolanmış, gözleri kapalıydı. Bu da kimdi, burada ne arıyordu?

Ortalığı bir soğukluk kapladı. Aklıma ürkünç bir düşünce geldi. Yoksa şu anda bir cesetle mi birlikteydim?

Neyse ki korkularım yersiz çıktı, gizemli adam yavaş yavaş ayıldı ve yere düştü. Kendisine gelmeye çalışırken ben sadece izliyordum. Biraz önce yaşadığım şokun etkisinden çıkamamıştım.

Göz kapakları yavaşça aralandı. Başını kaldırdı, beni gördü. "Merhaba..." dedi. "Artık deney bitti mi?"

"Deney mi?" dedim.

Yoksa biraz önce okuduğum nottaki Rebel burada mıydı?

"Sen Rebel misin?" diye sordum. Şimdi tamamen kendine gelmişti. Ayağa kalktı. "Hayır," dedi, "Adım Rae. Kaçırıldım. Bana yardım eder misin?"

Üç Kentin İsyancısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin