"İsteseydin bizi yakalayabilirdin." dedim. "Ne oldu, niye geldin?"
"Anlatayım." dedi Erina şaşkın bakışlarımız arasında. "Tüm Kötükullar Seçkinlerin bir bütün olduğunu düşünüyor ama yanılıyorlar. Kocazirveli Yönetim Efendileri, diğer Seçkinleri yönetir. İyi işler yapanlar onurlandırılır ve kötü işler yapanlar kınanır." Ağlamaya başladı. "Benim yaptığım affedilmez bir hata. Bir devlet sırrını açığa çıkardım."
Ne var ki bize timsah gözyaşları gibi gelmişti Erina'nın gözlerindeki damlalar.
"Merak etme, egon tatmin olmazsa bir şey kaybetmezsin. Yüz yirmi Seçkinden biri olmak zaten yeterince onur verici bir şey olmalı."
"Bilmediğin şeyler var, zamanla anlayacaksın Belda." dedi sadece.
Ulu'ya, pardon Rae'ye döndü. "Siz..." dedi ancak devamını getiremedi.
"Neler olup bittiğini biliyorum." dedi Rae.
"İyi" dedi Erina. "Ülkenin işleyişini anlatmakla vakit kaybetmeyeceğim. Ama emin ol ki Belda, hiçbir şey sandığın gibi değil."
"Ben bir şey öğrenmek istiyorum." dedim. "Rebecca ve Rebel kim? Sakın öyle insanlar yok deme bana. Odanda gördüm. Sen Bilim Efendisi olmadan evvel sana verilen bir emirde geçiyor."
"Anlatayım." dedi. "Peşimden gelin."
"Telegram deneyi, Ulukara'da yapılmış en önemli deneydir fakat başarısızlıkla sonuçlanmıştır." dedi Erina, koridordaki gizemli kapının topuzunu açarken.
Beyaza boyalı yataklar vardı odada, yatakların üzerinde uykuda, hatta ölü gibi duran bir adam ve kadın vardı. Erina devam etti: "Telegram değişik bir akıl kontrol yöntemidir. On beş yıl önce Bilim Kurulu denek olmak üzere Rebecca ve Rebel Assen'i seçti. Yani nikâh yoluyla dünyaya gelen ilk Kötükulları."
"NE?" dedim.
"Fakat" dedi "Deneyin henüz ilk aşamasında komaya girdiler. Buraya geldikleri günden beri hiçbir Bilim Efendisi onları uyandırmayı başaramadı."
"Soy isimleri Assen dedin." dedim.
"Evet Belda. Yatanlar senin baban ve halan."
İçim bugüne kadar hiç tatmadığım hislerle dolmuştu. Yanlarına yaklaştım. Ne kadar da benziyorlardı sevgili babaanneme. Ben tohumcudan olmamıştım. Gerçek bir anne ve babadan dünyaya gelmiştim.
Onları tanımadan sevdiğimi fark ettim. Babaannemin gençlik fotoğrafındaki çocuklar, şimdi karşımdalardı.
Erina da bu sırada Rae'ye çocuk yapma sistemini anlatıyordu. Evliliğin yaygın olmamasına pek şaşırmıştı.
"Erina" dedim aniden. "Onları uyandıramaz mısın?"
"Maalesef." dedi. "Çünkü sistemi ben değil, can düşmanım Surita kurdu."
"Yalancı!" dedim. "İşine gelmiyor. Kötükulum falan ama Surita'nın Gündoğdu başkan yardımcısı olduğunu bilmeyecek kadar cahil değilim herhalde."
"Bilmediğin şeyler var demiştim." dedi Erina yine.
"E ANLAT O ZAMAN!" dedim.
"Bir saniye..." dedi Rae. "Bir isyan var ve Seçkinlerin varlığı tehlikede. Doğru mu söylüyorum?"
"Evet" dedi Erina.
"Sana yardım edecektir. Bence çağırmalıyız."
Erina derin bir iç çekti. "Sanmıyorum. İsyanın haberi gittiyse, çoktan dört köşe olmuştur bile."
"Beni gösterin insanlara, sonuçta, beni mitolojik bir varlık falan sanıyorlar ya..." diye fikir yürüttü Rae, "Yumuşayacaklardır. Yönetim sistemindeki yanlışlıkları hep beraber oturur giderirsiniz."
Araya girdim: "Babaannemin vahşice idamından beri hiçbir Seçkine güvenmiyorum. Diğer Kötükulların da güveneceğini sanmıyorum."
"Vahşice mi?" dedi Erina "Allah aşkına söyler misin, diğer eyaletlerdeki ceza sistemleri hakkında bir şey biliyor musun?"
"Ben babaannemin nasıl öldürüldüğünü biliyorum. Kanına hava pompaladınız. Zehirlediniz!"
"Bence en insancıl idam." dedi Erina. "Bak acını anlıyorum ama suçlunun yer altındaki hücrelerde aç susuz ölüme terk edilmesinden - Gündoğdu'da - veya kılıçla, Kestane Kılıcı'yla yaralanıp ateşe atılmasından - Kocazirve'de - daha iyi değil mi?"
"Söylediklerinin doğru olup olmadığını bilmiyorum" dedim. O an gözümün önüne gelmişti. Farkında olmadan titriyordum. "Ama babaannem... Suçsuzdu!"
"Sakin ol." dedi Erina. "Biliyorum tatlım. Elma Hanım idam edildiği sırada ben sadece öğrenciydim. Eğer Başkan veya Efendi olsaydım, asla böyle bir şeye izin vermezdim. Anlıyor musun?"
Başımı sallamakla yetindim. Yalan söylediğini biliyordum ancak bunu yüzüne vuracak gücü bulamadım. Bana hafifçe sarıldı. "Ağlama. Babana kavuşacaksın. Halana. Yeter ki işbirliğini kabul et. Çok güzel olacak."
Ulu'ya baktım - hâlâ ona böyle demeyi seviyorum.
"Eğer Kötükullar haklarına kavuşacaksa..." dedi Rae.
"Kesinlikle!" dedi Erina.
"Peki, o zaman." dedim gözlerimi silerek. "Anlaştık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Kentin İsyancısı
Science Fiction"Bundan yüz elli yıl önce, dünya bambaşka bir yermiş Poli. İnsan sayısı çokmuş, milyarlarca insan yaşarmış. Tüm insanlar eşit ve hürmüş. Ülkeler arası bazen çekişmeler olsa bile kimse kimsenin ayağına kapanmak zorunda değilmiş. Bunu tercih edenler a...