Gece boyunca neyi düşünürsen, sabah kalkar kalkmaz aklına ilk o gelir. Benim de yerine gelmeye başlayan bilincimde dönen, gece son olarak baktığım belgelerdi.
"Fotoğrafta annem yok. O erkek bebek babam, yanındaki kız da onun kardeşi. Babanın kardeşine özel bir şey deniyordu, 'hala' olması gerekiyor galiba. Bilmiyorum."
Soyadından çıkarmıştım bunu. Eğer babam başkası olsaydı, soyadımın da farklı olması gerekirdi.
Erina'nın kapıyı tıklatmasıyla düşüncemi fotoğraftan ayırarak gözlerimi açtım.
"Belda! Haydi, neredeyse öğlen oldu."
"Kalkıyorum." dedim. Saat hakikaten onu geçmişti. Dikkat etmezsem gece uyanık kaldığımı anlayabilirdi.
Belgeleri yatağıma sakladıktan sonra yemekhaneye inip kahvaltımı aldım. Geç kalktığım için sadece ben vardım. Biraz sonra da Erina bana eşlik etmek için çayını alıp yanıma geldi. Biraz ağzını aramanın tam sırasıydı.
"Erina" dedim sosisleri ağzıma atarken. Yuttuktan sonra devam ettim. "Kaç yaşındasın sen?"
Utangaç bir tavır aldı, gülümsedi, "Kaç gösteriyorum?" diye sordu.
"Yirmi altı" dedim. Gülümsemesi iyiden iyiye sırıtmaya dönüşürken "Kimseye söyleme, otuz beş yaşındayım" dedi. Şaşırmıştım, baya büyüktü.
"Ben senden on beş yaş küçüğüm. Acaba eğitime bugün başlasam, ben de bir Bilim Efendisi olabilir miyim?" dedim.
"Bilim Efendisi olacak olan çocuklar, on üç yaşında eğitime başlarlar" dedi Erina. Cevap olumsuzdu.
Buradan, yalan söyleyip söylemediğini anlayacağım bir soruya geçemedim. Ağzını arayamamıştım.
Ben kahvaltımı bitirdiğimde Erina da çayını bitirmişti. Beraber kalktık. Erina bana işleri olduğu işleri olduğu için gitmesi gerektiğini, benim de kütüphanede kitap okuyabileceğimi söyledi ve ayrıldı.
Kütüphanenin yerini bilmiyordum. Orada temizlik yapan hademeye seslendim: "Kardeş, bakar mısın?"
Sanki çok tuhaf bir şey söylemişim gibi şaşırdı. Sonradan anladım, burada Seçkinler çalışanlara "kardeş" demiyordu.
Hemen önümde eğildi. "Özür dilerim efendim, buyurun efendim, emrinize amadeyim efendim..." demeye başladı.
"Dur, ne yapıyorsun?" dedim, afallamıştım. Ben bunu söyleyince iyice telaşlandı.
"Hi! Kötü bir şey mi yaptım yoksa? Özür dilerim efendim."
"Doğrul ve bana 'Efendim' deme tamam mı?" dedim. "Sadece kütüphanenin nerede olduğunu soracaktım."
"Haa..." dedi "Kütüphane sorumlusu Silvia Hanım sosyete tohumcusuna gitti. Bu yüzden kütüphane bugün kapalı."
"Tohumcu mu? Silvia evli değil mi?" dedim şaşkınlıkla.
"Evlilik mi? Ha-ha. Güzel espriydi efendim." Hademe gülmeye başlamıştı.
Teşekkür ettim. Anlamıştım.
Yapacak bir şey olmayınca ortalarda dolanmaya başladım.
Laboratuarlardan birinin önünden geçerken Erina'nın sesini duydum.
"Yarın akşam, deneyimizin ikinci aşamasına geçiyoruz arkadaşlar. Düşük seviye yönlendirme ile bile onun bazı düşüncelerini değiştirmeyi başardık. En çok emin olduğu bilgilerden bile şüpheleniyor artık. Ancak her ne kadar kimliğini değiştirsek bile beyin fonksiyonları tam olarak... Belda, senin burada ne işin var!"
"Hiç... Canım sıkılıyordu da seni görmeye geldim."
"Bak, yoğun çalışıyorum ve rahatsız edilmekten hoşlanmıyorum." Durakladı. Cebinden bir kitap çıkardı. "Al bunu, odanda okursun."
"Tamam."
Odamda akşama kadar kitabı bitirdim.
Gece boyu deliksiz uyumuşum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Kentin İsyancısı
Science Fiction"Bundan yüz elli yıl önce, dünya bambaşka bir yermiş Poli. İnsan sayısı çokmuş, milyarlarca insan yaşarmış. Tüm insanlar eşit ve hürmüş. Ülkeler arası bazen çekişmeler olsa bile kimse kimsenin ayağına kapanmak zorunda değilmiş. Bunu tercih edenler a...