XIV: Ateşin Ortasında

720 104 1
                                    

Zorbattı Laboratuvarı'nın içinde büyük bir telaş hakimdi.

"Bizi yok edecekler." dedi mırıltılı bir sesle, Seçkinin biri. Camların yarısı kırılmış, kırık camlardan halen taşlar geliyordu.

"Hayır, buna izin veremeyiz!" dedi Matt, gelen bir taştan başını korumaya çalışırken.

Dışarıdan cehennemi bir gürültü geliyordu. Kalabalık ateşli sloganlarla haykırıyordu. İnsanların içine birikmiş enerji tüm çatırtısıyla ortaya çıkmıştı.

Bu arada başkan yardımcısı Matt, Erina'nın nerede kaldığını merak ediyordu.

"Yeter artık!" diye haykırdı Seçkinin biri. "Şu ahmak yığınlarına Ulu'nun dondurucusunun savaşta yok olduğunu söyleyelim. Ne yapacaklarsa yapsınlar."

"Evet..." diye katıldı öteki. "Ne Seçkinliğimiz ne de KocaSalakların vereceği ceza umurumda."

Matt'ın dondurucuların mahzende olduğunu söylemesine ramak kalmıştı ki, son anda dilini tutmayı başardı. Sadece başkanlar ve yardımcılarının bildiği sırları söylemek, kişinin canına susadığının işaretiydi. Ya da daha kötüsü.

"Söyleyemeyiz arkadaşlar." İkna edici bir şekilde konuşmaya çalıştı. "Erina Başkanımız birazdan burada olacak. İsyanın bastırılmasına az kaldı. Halka Ulu'dan bahsetmek Zorbattı'yı yaktırmak olur sadece. Maalesef insanlar... Ah! Bu ne ya!"

Matt konuşmaya dalmış, doğruca koluna gelen demir parçasını görmemişti.

Bu sırada kapı çaldı. Seçkinlerden birisi yavaşça araladı.

Kapıda bekleyen bir Kötükuldu.

Bilim Efendisi kapıyı kapatmaya çalışsa da, Kötükul izin vermedi:

"Beni içeri almazsanız hepiniz öleceksiniz!"

Bu çıkış üzerine Seçkinler Kötükulu içeri almak zorunda kaldılar.

Kız, kendine güvenli dursa da içten içe titriyordu, bir şeylerden korkuyor gibiydi. Fakat bu korkunun Seçkinlerden kaynaklanmadığı anlaşılıyordu. Yavaş ve emin adımlarla Genel Salon'a girdi. Ellerini arkaya kavuşturdu:

"İsyanı beş dakika içinde bastırabilirim."

Seçkinlerin, "E bunu hemen yap o zaman!" anlamına gelen bakışları arasında devam etti.

"Fakat bazı şartlarım var."

"Nelerdir onlar?" dedi Seçkinlerden biri.

"Belda Assen'i sağ olarak önüme getireceksiniz."

Bir uğultu oldu. Kimisi bu Kötükulun hemen cezalandırılması gerektiğini söylüyor, çoğunluk da Ulukara'yı korumak uğruna Seçkinlik haklarından biraz taviz verilebileceğini söylüyordu.

"Durun!" dedi Matt. Kıza döndü. "Teklifini kabul ediyoruz. Fakat bize önce ismini söylemelisin."

"Poli."

"Peki, Poli, Belda şu anda mahzende güvenlik güçlerimizden kaçmakla meşgul ve..."

Matt devam edemedi. Çünkü Poli "NE!" diye bir çığlık koyuvermişti.

Telaşla "Dur! Dur! Sandığın gibi değil!" dedi ama dinletemiyordu kıza.

Öfkeyle "Canını yaktıysanız sizi de yakarım!" diyerek haykırıyordu Poli. Matt "Sana mahzenin gidiş yolunu göstereyim." deyince ancak sakinleşebildi.

"Çabuk göster! Nerede benim Belda'm?"

"Şu-şu tünelden." dedi Matt gizli bir girişi göstererek. Erina bunu öğrendiğinde kendisine ne kadar kızacaktı kim bilir. Çünkü mahzenler arası bağlantıyı kuran, sadece başkan ve yardımcılarının bildiği bir yerdi bu geçit. Neyse ki diğer Seçkinler o kadar telaşlıydı ki Matt'ın niçin böyle bir bilgiyi gizlediğini sormadılar.

Matt "Ufak bir uyarı yapacağım ama..." derken, Poli çoktan geçide atlamıştı bile.

Üç Kentin İsyancısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin