Okuldan çıktığımızda abimin arabasına doğru ilerledik beraber. Nasıl hissetmem gerektiğini kestiremiyordum artık. Abim yüzünden dengesi bozulmuş terazi gibiydim.
Ön tarafın kapısını açıp içeri geçerken abimin de şoför koltuğuna binişini izledim. Damarlı elleri simsiyah direksiyonu kavradığında istemeden de olsa yutkunmuş ve titrek bakışlarımı camdan tarafa çevirmiştim.
"Anlaşılan seninle uzun bir konuşma yapmam gerek." geçen bir kaç dakikanın ardından tuhaf sessizliği bozduğunda korkak bakışlarım ondan tarafa döndü.
"Ne demek istiyorsun?" siyah irisleri bir anlığına bana döndüğünde gözlerimi kırpıştırmadan edemedim.
"Demek istediğim, seni düşüncelerinle boğuşan ruhundan arındırmam gerek. Bundan sonra benden birşey gizlemek yok Jeon Jimin,anlaşıldı mı?" sorduğu soruya karşı anlamasam da başımı sallayarak gideceğimiz yeri beklemeye başladım.
Sonunda araba durduğunda geldiğimizi anladım ve abimin inmesiyle bende indim. Yavaş adımlarla yanına adımladığımda her zaman yaptığını yaparak elini sırtıma koyup beni gideceğimiz yere yönlendirdi.
Sanırım bir bara gidiyorduk, çünkü girdiğimiz yer fazla yüksek sesli şarkı çalan ve içki kokan kalabalık bir yerdi.
Kalabalık bara doğru adımlarken abimin eli yavaşça belime inmiş ve beni kendine daha çok çekmişti. Anlaşılan etrafta bize yiyecekmiş gibi bakan kızlardan korumak için yapmıştı bunu.
Bende ona itaat edip iri vücuduna sokulduğumda ikimizi de boş bir alana, koltukların olduğu bir yere götürmüştü. Koltuklara otururken abim oturduğu gibi garson çağırmış ve adını bilmediğim içki siparişi vermişti.
Abimin kulağına biraz yaklaşarak konuştum.
"Abi, içki içmeme izin var mı gerçekten?" sorduğum soruya karşın gülümsemiş ve hafifçe başını sallamıştı. Gözlerimi dikmiş ona bakarken rahatsızca kıpırdanıp boğazını temizlediğinde sonunda kendine gelmiştim.
Ne yapayım, onda kayboluyordum bilmeden.
Masaya içkiler geldiğinde mora benzeyen içkiyi bana uzatmış ve kendisi de sarı renkteki şeyi içmeye başlamıştı.
Hayranlıkla onu izlerken başka bir yere odaklanamıyordum.
Toparlan Jimin,
Toparlan, kendine gel.
İç sesimi uslu çocuklar gibi dinleyerek kendince başımı salladım ve içkimi alarak yudumlamaya başladım.
Evet, okul üniformasıyla fazla kötü çocuk havası veremiyordum fakat yanımda Jungkook olduğu sürece bunun bir önemi yoktu benim için.
"Tatlı çocuk, tanışmaya ne dersin?" yanımda duyduğum kadınsı sesle irkilerek geri çekilirken ürkek bakışlarımı, elbisesini giymeyi unutmuş kadına diktim.
"B-ben sadece içki içmeye geldim." titrek sesimle konuştuğumda silikonlu dudaklarını büzmüş ve elini yakama koyarak okşamaya başlamıştı.
"Fazla gergin görünüyorsun, seni rahatlatmamı istersin, değil mi?" ürkek bakışlarımı kadının üzerinde gezdirirken aniden kolunun çekilmesiyle zar zor topukluları üzerine ayağa kalkmıştı.
"Defol git sürtük!" abimin kadife sesi sinirle yükseldiğinde seslice yutkunmuş ve korkan kadının gidişini izlemiştim.
Sinirlenmiş irisleri benimle buluştuğunda başımı eğdim ve içkimi elime alarak yutmaya çalıştım. Bakışları hala üzerimdeyken ve doğru düzgün nefes bile alamazken yanıma yaklaşarak elini belime attığı gibi kendine çekişiyle gözlerim kocaman açıldı. Başım hızla kalkıp gözlerimiz buluştuğunda soğuk sesiyle içkisini yudumlamadan önce mırıldanmıştı.
"O kadar masumsun ki buradaki kız kılığına girmiş erkek sürtüklerin seni yemesine göz yumacaksın Jeon Jimin." içkisini sinirle kafasına dikip bardağı seslice masaya bıraktığında dudaklarında kalan içkiyi yalamıştı.
Ah,evet. Yaşıyorum.
Bir elim göğsünde, gözlerim ondayken yüzüne dalmış gibiydim. Aniden başını çevirip bana baktığında yüzüm istemsizce ona yaklaşmıştı.
Alayla gülümseyip önüne dönerken kaşlarım hafifçe çatılmıştı.
"Taehyung ile sevgili olduğunu neden bana söylemedin Jimin?" ortaya bambaşka bir soru sorduğunda anlamsızca ona baktım.
"Ha?" başını çevirip gözlerimizi birleştirmesiyle sertçe yutkunmuştum.
"Sizi biliyorum, ne zamandır berabersiniz?"
"H-hyung, bunu da nerden çıkardın?" kaşlarım çatık bir şekilde göğsünden doğrulduğumda derin bir nefes alıp gömleğinin bir kaç düğmesini açtı.
Aç kurtlar gibi hemen abimin pürüzsüz cildine bakan sürtükleri gördükçe onlara türlü türlü işkenceler uygulamak istiyordum.
"Birbirinize aşkla baktığınız dışardan bile fark ediliyor Jimin. Bilmiyormuş gibi yapmayı kes." soğuk sesiyle mırıldandığında tekrar içkisine uzanmak istese de boş bardağı görünce masaya bıraktı.
Gergin olmaya başladığım için bende önümdeki içki bardağımı kafama dikip tek dikişte bitmesini sağladım. Bardağı masaya bırakırken abimin anlamsız bakışlarıyla karşılaşmak içtiğim içkiyi boğazında bırakmamı ve şiddetlice öksürmemi sağlamıştı.
"Aish, şaşkın çocuk." yanıma gelip belimi daha sıkı kavrarken nefes alamadığımı fark ettim.
"Pekala pekala, seni bu konuda fazla sıkmayacağım. Hazır olduğun bir gün bana olanları kendin anlat."
"Hyung! Öyle bir şey yok!" boğazımı sıkıca tutarken kızarmış gözlerimi kara irislere sabitlemiş ve sitem edercesine bağırmıştım.
Fakat o ise alaylı ifadesini takınıp ayağa kalkarak kolumu kavradı sıkıca.
"Eve dönelim. Bizimkiler endişelenmiştir."
oy verin loooooo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Don't Talk Anymore °jikook
Fanfiction❝ Onunla aramdaki tek bağ, kardeşlikten ibaret değildi. ❞