Chapter 24

5.4K 443 475
                                    

Selam bebeklerim,,,,,,, düzenleme yapmadım ama umarım beğenirsiniz.

Bol bol yorum istiyorum!!!!!!!!!






İçimdeki mutluluğu anlatamıyordu, kelimelere dökemiyordu Jimin. Göğsünde sürekli büyüyen bir sevinç vardı. Sanki bir kuş vardı göğüs kafesinde, her nefes alışında sevinçle cıvıldıyordu. Gökyüzünde dans eden kuşları izlerken yanaklarının ağrıdığını hissetmişti artık. Gülümsemektendi çünkü. Nerdeyse bir saattir yerde oturmuş, arabanın kaportasına yaslanarak gökyüzünü izliyordu ikisi de. Huzurla  gözlerini kapattı Jimin.  Şu an onun kolları arasında, onun göğsünde dinleniyordu.

Başını çevirip Jungkook'a baktı, ve onu izlediğini görünce tekrar gülümseyerek başını önüne eğdi hemen. Fakat ensesinde hissettiği öpücükle huylanmış, kıkırdayarak başını tekrar kaldırmıştı.

"Çok güzelsin." Aniden gelen itirafla kalbi göğsünü dövmeye başlamıştı küçük olanın.

"Hep gülsene böyle." Konuşmaya devam etti büyük olan. Gözlerinin içine içine bakıyordu. Jimin'in soluğu kesilmişti. Nefesini tutmuş, onu izlemeye dalmıştı. Jungkook onun bu şaşkın hâllerine gülümseyerek eğilip, alnına bir öpücük kondurdu onun. Jimin alt dudağını ısırmış, yerinde hafifçe doğrularak büyük olana dönmüştü. Sıcaklıktan ayrıldığı için ürpererek derin bir nefes aldı. Kendini cimcikledi, henüz gerçekliği kabullenemiyordu.

"Rüya değilmiş.. herşey gerçek.. her salisesi..." uzaklara dalarak kendi kendine konuşmaya başlamıştı. Jungkook yine gülümseyerek küçüğün ellerini kavradı ve dudaklarına götürüp ikisinin de üzerine öpücük kondurdu.

"Bundan sonra yaşayacağımız her dakika gerçek. Seninle olacağım her saniye, her gün."





                                    ***




Eve döndüklerinde ikisi de deli gibi mutluydu hâlâ. Bayan Jeon, bu iki oğlanın gülümseyen şapşal hâlini görünce o da gülümsemişti. Uzun zamandır ikisi de birbirine soğuktu çünkü.

Jungkook ev terliklerini giydikten sonra içeri geçmiş, annesine sarılıp yanağına bir öpücük kondurmuştu.  Bayan Jeon şaşırsa da gülmüş ve oğlunun sırtını patpatlamıştı.

"Bensiz mi sarılıyorsunuz?"

Hemen ardından koşan adımları duyunca ikisine de sarılan kolları hissetmişti ikisi de. Jungkook gülerek annesinden ayrılıp kendilerine sarılan küçüğü görünce saçlarına öpücük kondurmuştu onun da. Bu sarılma esnasında Jungkook'un telefonu çalınca üçlü ayrılmak zorunda kalmışlardı.  Bayan Jeon ikisine de gülünseyip salona girdiğinde Jungkook hiç istemese de telefona cevap vermişti. Gözleri,  kendisini merakla izleyen küçüğüne kayarken cevap verdi.

"Ne istiyorsun Yoon?"

Jimin'in adını duymasıyla gülen yüzü asılmıştı. Jungkook küçükğe hafifçe tebessüm edip elini  cebine koydu ve bahçeye doğru adımlamaya başladı. Telefondan gelen ağlama seslerini duyan Jimin ise merakla peşibden gitmiş, balkon kapısının pervazına yaslanarak onu izlemeye devam etmişti.

"Ee, benden ne yapmamı istiyorsun? Kendin neden halledemiyorsun? " hyungunun sinirli sesini duyunca dudaklarını birbirine bastırdı.  İyi şeyler olmuyordu anlaşılan.

"Bana bak Yoon, yarın akşam yüzüğü getir ve bu iş bitsin. Tamam mı? Yoksa yaptığın rezillikleri herkes öğrenir."

Jimin duyduğu şeylerle dudaklarını kocaman aralamıştı.  Yoon Hye ne boklar yemişti ki?

We Don't Talk Anymore °jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin