O yanımda olduğu sürece her gün geç yatıp okula da geç kalmak zorunda kalıyordum. Ve sonra ne oluyordu?
Annem ve babam çalıştıkları için okul müdürümüz abimi çağırıyordu.
Neden mi?
Sürekli devam eden devamsızlıklarım yüzünden. Bunları abim öğrendiğinde ise soluğu benim yanımda alıp sorguya çekiyordu.
'Neden geç yatıyorsun Jimin?'
'Aşık falan mı oldun Jimin?'
'Sabah okuldan önce başka bir yere mi uğruyorsun Jimin?'
En sonunda bıkmış olacak ki şirkete gitmeden önce her sabah beni okula kendisi bırakacağını söylemişti. Onun yanında yeterince kalp ağrısı çekerken bir de sabah beni okula bırakırsa kesinlikle ilk derslerime odaklanamazdım. Bu seferde müdür başka bir şikayet için çağıracaktı abimi.
Ah, bunu gerçekten istemiyordum.
Ama sevgili abim bana ne derse itaat etmek zorundaydım.
Çünkü ailem beni ona emanet ediyorlardı. Doğal olarak o da beni korumak zorundaydı. Ama artık büyüdüm, lise son sınıftım ben tanrı aşkına. On sekiz yaşındaydım. Kendimi koruyabilirdim.
"Ne düşünüyorsun yine? Uyusana." düşüncelerim, abimin sesiyle parçalara ayrılırken bana bakan kahve irislerine ifadesizce karşılık verdim.
Aish, o bana böyle bakmaya devam ederse dayanamayıp üstüne falan atlayabilirdim.
Tek kaşı havada, vereceğim cevabı büyük bir ciddiyetle bekliyorken sakin kalamıyordum.
Ayrıca beyaz tişörtünü giyerek kitap okurken kas ziyafeti sunuyordu bana.
Evet, biraz arsız olabilirdim. Ama tanrı aşkına, karşınızda şişmiş kol kasları ve ciddi ifadesiyle kitap okuyan bir Jeon varsa elbetteki ister istemez arsızlaşırdınız.
Bir süre sonra gözlerini devirip kitabını okumaya devam ettiğinde sinirle dudaklarımı büzdüm. Ne olurdu biraz daha bakışsaydık sanki?..
Sinirle arkamı döndüğümde keyifli sesi kulağımda yankılandı.
"İyi geceler." karşılık vermeyip uyumaya devam ettim. Kalp atışlarım her ne kadar kanımı hızlandırıp vücuduma adrenalin salgılayarak uyumamı zorlasa da uyumak zorunda olduğumu düşündüm.
Daha çok onunla ilgili hayaller kurdum.
***
"Jimin, kalk hadi."
"Jimin, on saniyen var." rüyamda yankılanan abimin sesiyle kollarımı görmediğim uzun bedene doğru uzatıp dudaklarımı büzerek konuştum. Hala uykudaydım.
"Biraz daha, lütfen~." harfleri yayarak konuşuyor ve abimi boynundan tutarak yüzüme anlamsız bir şekilde yaklaştırmaya çalışıyordum.
"J-jimin! Bıraksana beni!" sonunda bağıran abimle beraber kaşlarımı çatarak açtım gözlerimi. Bir süre görüşümün netleşmesini beklerken rahatça esnedim.
"Tam bir baş belasısın sen. Uyan hadi, bugün okula tam vaktinde yetişeceksin." yorganı üzerimden çekerek sadece şortla kalan bacaklarımın üşümesini sağlarken huysuzca kıpırdandım ve yataktan doğrularak paytak adımlarla banyoya doğru adımladım.
Aynada gömleğinin kol düğmelerini düğümleyen abim aynadan bana ciddi bir ifadeyle bakmıştı. Sanırım biraz korkmuştum..
Sonunda hazır olduğumda arabaya binerek abimin yola çıkmasını bekledim. Abim arabayı çalıştırarak yola koyarken bende telefonumdan oyun oynamaya başlamıştım.
"Jimin, sana söylemem gereken bir şey var." oyundaki bakışlarımı abime çıkarırken o da bana bakıp tekrar yola döndü.
"Artık büyüdün ve tek başına yatabilirsin. İkimiz de yetişkin insanlar olduk. Aynı odada kalmamıza gerek yok." söylediği cümlelerle kaşlarım havalanırken bir süre düşündüm.
Küçükken fazla korkak biriydim. Yani daha çok karanlıktan korkardım. Ama hiçbir şekilde yanımda biri kalmadığı sürece uyuyamazdım. Bu alışkanlığı yedi yaşından beri edinmiştim. İlk zamanlar korktuğum için abim bizzat bana sıkıca sarılıp saçlarımı öperek uyuturdu beni.
Sanırım hayatımda yaşadığım en güzel anlarım gece birbirimize sarılarak uyuduğumuz zamanlardı..
Burukça gülümsedim ona. Daha çok yola bakarak gülümsedim.
Haklıydı aslında, o büyümüştü artık. Kendine ait bir oda istemesi doğaldı.
Fakat ben ona çok alışmıştım.
Geceleri nasıl tek başıma uyuyacaktım?
Her gece onu izleyerek uykuya dalardım ben, şimdi ise beyaz duvarı izleyerek mi uyuyacaktım?
"Pekala.. Haklısın, hyung." ona bakarak konuştuğumda gülümsemiş, ve elini dizime koyarak sıkmıştı.
Hayır, tanrım sakinim.
"Eskisi gibi korkmazsın, değil mi?" ilgiyle sorduğu soruya karşın ellerimle oynamaya başladım. Küçük parmaklarımı izliyordu o da.
"Sanırım korkmam. Ama alıştığım için zor olacak gibi görünüyor." belli etmeyip gülümseyerek ona baktım.
"Sorun değil hyung, artık büyüdüm ben." konuşmamı bitirdiğimde anlamsız bir ifadeyle bana bakmıştı. Daha fazla onu izlememem gerektiğini düşünip önüme döndüm ve bir an önce okula gitmek istediğimi düşündüm.
Sanırım sonraki geceler benim için zorlu olacaktı.
Klasik ve sıkıcı bir bölümdü biraz.
Erken ama fikirlerinizi yazarsanız çok sevinirim.
Bir de oy vermeyi unutmayın. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Don't Talk Anymore °jikook
Fanfic❝ Onunla aramdaki tek bağ, kardeşlikten ibaret değildi. ❞