Chapter 25

5.2K 356 305
                                    


Merhabalar!  Sizleri çok çok özledim. Uzun bir bölümle geldim bu sefer. Bu yüzden yorumlarınızı esirgemeyin, sizi seviyorum.

İyi okumalar!










Yoon Hye yüzüne fırlatılan yüzükle afallamıştı.  İnce dudakları şaşkınlıkla aralanıp, karşısındaki nişanlısına baktığında ki artık eski nişanlısıydı anlaşılan şoka uğramıştı adeta. Gözlerinin dolmasına engel olamazken kaşlarını çatmış, yere düşen nişan yüzüğünü hırsla alıp Jungkook'a bakmıştı.

"Bu ne demek ş-şimdi Jungkook?  Ne yaptığını san-" Jungkook'un, bu kadının ses tonunu duymaya bile tahammülü yoktu artık. Gözlerini sıkıca kapatarak sözünü kesti bu yüzden.

"Kes sesini Yoon. Bu ilişki bitmiştir.  Artık rahatça siktirebilirsin kendini. Ben, yokum."

Yoon Hye avucundaki yüzüğü sımsıkı tutuyordu.  Nerden.. Nerden öğrenmişti? Nasıl? Gözlerinden akan yaşlarla birlikte Koşmaya çalıştı.  Fakat gözyaşlarından önünü göremediği için yalpalayarak yere düşmüştü. Buğulu gözlerinde şimdi arkasını dönmüş, çekip giden bir Jeon vardı sadece.



_




Jungkook arabasına bindiğinde kalbi öyle bir hızla atıyordu ki, patlayacağını düşünmüştü.  Kanı kaynıyordu sinirden. Elleri direksiyonu sıkıca tutuyor, önüne bakıyordu dümdüz. Dikiz aynasından baktığında Yoon Hye'nin yerde oturup ağlayışı zerre umrunda değildi.  Birkaç gün önce telefonuna gelen çıplak fotoğraflarından sonra tek yapması gereken buydu. Bunu ona gönderen de arkadaşı denen piçin tekiydi. Alnını direksiyona yaslayarak derin bir nefes aldı.

Sinirlenmesine gerek yoktu. Fakat aldatılmak gururunu incitmişti. Zamanında sevdiği insanın başkasına dokunmuş olması.

Şimdi anlıyordu Jimin'i. Onun nasıl acılar çektiğini. Ve bunları düşünürken bu zamana kadar hiç empati duygusunun olmadığını fark etmişti. Onunla hiç empati kurmamıştı.  Gözlerine bakarken aslında haykırdığı acıları anlamamıştı,  ya da işine gelmemişti. 

Düşüncelerinden kurtulmasına neden olan şey telefonunun çalmasıydı. Yan koltuktan telefonu aldığında Jimin'in aradığını görünce derin bir nefes aldı. Adını okuyunca bile rahatlıyordu. Cevapla tuşunu kaydırarak telefonunu kablosuz kulaklığına bağlamış ve eski yerine koymuştu.

"N'aptın?" Jimin'in her şeyden haberi vardı. Bu yüzden fazlasıyla meraklıydı. İyi olup olmadığını bilmek istiyordu.

"Bitirdim. Artık..  artık özgürüm, seninim." Jimin duyduğu kelimeyle kalp atışının hızlanmasına engel olamamıştı. Gülümseyen dudaklarını küçük parmağıyla engellemeye çalışıyordu. Utanmıştı.

"Şey. Güzel o zaman.. Geliyor musun? Bir şeyler yapalım, hem acıktım ben." Jungkook onun utandığını fark edince sessizce tebessüm etmişti. Başını o görmese de hafifçe salladı.

"Tamam, pizzaya ve biraya ne dersin?"

"Süper derim! Bol kaşarlı olsun benimki." Jungkook gülerek başını salladı tekrar.

"Tamam, yarım saate evdeyim. Görüşürüz,  sevgilim." Jimin daha ne kadar şaşıracağını bilmiyordu. Başını sersemce sallayarak gülümsedi. Ardından telefon kapanmıştı.  

Alt dudağını ısırarak telefonu kenara bırakacakken, aklına Taehyung gelmişti.  Ne zamandır onunla konuşmuyordu, bu yüzden aramalara girip Taehyung'un numarasını tuşladı. Birkaç çalış sonunda telefon sonunda açılmıştı.

We Don't Talk Anymore °jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin