"Bak, bugün güçlü durmalısın tamam mı? En azından onlara belli etme. Annen bunu öğrenirse ne olur biliyor musun Jimin?"
Cansız bedenim başıyla arkadaşımın dediklerini onaylarken, aynadan harap olmuş kendime bakmak için geri çekildim.
Bütün gece Taehyung'un evinde, onun omzunda ağlamıştım. Bir ay geçmişti yaşadıklarımızın üzerinden. Jungkook ve Yoon denen kız evlenmeye karar vermiş, bugün de nişanlarını yapacaklardı. Bu düşünce içimin acımasına neden oluyordu.
Her zamanki gibi.
Ağladığım için gözlerim ufacık yaşlanma da yanmaya başlıyordu. Şimdi de öyle oluyordu.
"Jimin, ne dedim ben sana?" ceketimin uçlarını sıkıca tutarken, Taehyung arkama geçip ellerini omuzlarıma koyup, hüzünle beni izledi.
Ağlamamak için sertçe dudaklarımı ısırdım ve boğazımdaki yumruğu yutmayı denedim.
Bu gün için elbette hazırlıklıydım her zaman fakat.. Her şey çok ani gelişmişti. Dengem şaşmıştı, neye nasıl tepki vermem gerektiğini bilmiyordum.
Vücudum sadece ağlatıyordu beni. Bir süre stres yaptığımda, midem ve başım da ağrımaya başlıyordu. Şu bir ayda kaç tane ağrı kesici içip, okula gittiğimi hatırlamıyordum.
Onun.. Beni öpmesinden sonra yüzüne bakmaz oldum. Bu her ne kadar acı olsa da denedim.
O yakışıklı yüzünü doya doya izlemeyi bıraktım.
Onunla ilgili hayaller kurmayı bıraktım.
Onunla sohbet etmeyi bıraktım fakat,
Onu sevmeyi bir türlü bırakamadım.
Bu kadarını yapamadım. Kalbim onu adeta benimsemişti.
Yapamıyordu bunu ona. Sevgisiyle güç alıyordu kalbim. Bana sevgisini aşılıyordu sadece. Beynim onun sevgisiyle dolup taşıyordu.
Yapamıyordum işte.
"Yeter, bu kadar düşünmeyi bırak ve aşağıya inelim hadi. Misafirler de merak edecek Jimin." dişlemekten yaralanmış dudaklarımı ıslatıp başımı salladım ve Taehyung'un koluna tutunup, çıkmaya koyuldum odadan.
Bahçeye indiğimizde, herkes kendi arasında grup kurmuş, sohbetler ederek içkilerini yudumluyordu. Annem ve babam ise, gelen misafirlerle ilgileniyordu sadece.
Jungkook ve sevgilisi.. arkadaşlarıyla gülüşerek konuşuyorlardı.
Mutluydular.
Sanırım hayatım boyunca, Jungkook'un yüzündeki bu gerçek gülümsemeyi unutamayacaktım. Beynim saniyesinde aklına kazımıştı o gülümsemeyi.
Sanki inadına yapıyordu vücudum bunu bana. Ya da acıya alışmıştım sadece.
Bir masaya geçip, öylece etrafı izlemeye başlarken Taehyung kulağıma eğildi sessizce.
"Güçsüz hissettiğinde elimi tut Jimin." titrek bakışlarımı ona çevirdiğimde, hafif bir tebessümle bana bakmaya başlamıştı. Derince yutkunup bende gülümsedim ve başımı salladım çaresizce.
Dilerdim ki, güçsüz hissettiğimde yanımda olup, elimi sıkıca tutanın Jungkook olmasını.
"Teşekkür ederim Taehyung.." pürüzlü sesimle konuşup önüme döndüm ve masada duran içkilerden birini alıp, içmeye başladım.
***
"Evet, sevgili misafirlerim. Lütfen buraya bakın." bir kaç saatin ardından babamın havuz başına geçip konuşmasıyla sessizleşti herkes. Bende zar zor ayakta dururken kaçıncı olduğunu bilmediğim içki bardağını yudumluyordum yorgunca.
"Uzun zamandır birlikte olan ve birbirlerini seven oğlum ve Yoon kızımın nişanı için buraya gelmiş bulunmaktasınız. İki saatlik eğlencenin ardından sonunda nişan töreninin vakti geldi. Şimdi izninizle töreni gerçekleştirelim." Herkese hafifçe eğilip, yüzündeki büyük gülümsemeyle yanına Jungkook ve Yoon'u çağırdığında, ikisi de yüzündeki gülümsemeyle gelmişti.
Ben ise gözlerinden düşen yaşlarla onların gülümsemelerine eşlik ediyordum.
Bedenim güçsüzlükle Taehyung'a tutunurken, elimi sıkıca tutup belime sarılan Taehyung'un omzuna başımı yasladım.
"T-Taehyung.." ağlamak için kıvranıyordu vücudum. Dizlerim tir tir titrerken, elini sıktım Taehyung'un.
Bulanık görüntümden gördüğüm kadarıyla, babamın nişan yüzüklerini Jungkook'a verdiğini görmüştüm.
Jungkook yüzündeki büyük gülümsemeyle yüzükleri alıp, birini evleneceği kadına verirken, diğerini de onun yüzük parmağına taktı yavaşça. Yoon da elindeki yüzüğü Jungkook'un uzun parmağına geçirdiğinde, bahçede alkış tufanı kopmuştu.
Herkes şapmanya ve içkilerini kaldırıp kutladığında, gözlerimden düşen yaşlar arttı.
Bedenim daha fazlasını kaldıramayıp, koşarak uzaklaşmıştı oradan.
Taehyung'un arkamdan gelen adım seslerini duysal da durmadım. Daha hızlı koşup çıktım o evden.
Sessiz ve karanlık sokakta deli gibi koşarken, ağlıyordum seslice.
Belki de deliriyordum. Vücudum bu kadar acıyı kaldıramayıp, delirtecekti beni. Hissiz bırakacaktı. Ne Jungkook'a olan sevgim kalacak, ne de acılarım yaşayacaktı.
Belki de, böylesi daha iyiydi benim için.
Asıl olayların başlayacağının sinyalini veren bir geçiş bölümü olduğu için kısa oldu.
Umarım olmuştur..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Don't Talk Anymore °jikook
Fanfic❝ Onunla aramdaki tek bağ, kardeşlikten ibaret değildi. ❞