"Abi, yavaş ol biraz. Yetişemiyorum sana!" kısa bacaklarına rağmen hızlı hızlı koşup abisine yetişmeye çalışıyordu küçük çocuk.
Abisi ise ayağında doladığı topla beraber kendi imkanlarıyla yaptıkları kaleye doğru koşturuyordu. Küçük olan tekrar bağırmaya yeltendiği sırada ayağının takılmasıyla hızla yere düşmüştü.
"Ah, bacağım! Çok acıyor!" bacağını tutarak acıyla inlemeye başladığında uzun olan korkuyla arkasını dönmüştü.
"Jimin! İyi misin?!" bağırarak küçüğünün yanına doğru koştu tekrar.
Jimin kanayan bacağına bakıp ağlamaya devam ederken uzun olan hızla yere çöküp küçüğünün bacağına bakmaya başladı.
"Neden dikkat etmiyorsun?!" küçüğe bakıp bağırarak konuştuğunda Jimin titreyerek ve hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu.
Jungkook kanayan büyük yaraya bakıp yüzünü buruştururken dudaklarını büzüp yaraya üflemeye başladı. Jimin abisine baktığında bacağına üflediğini görmüştü.
Yarasını çoktan unutmuştu.
"Annemin yanına gidelim. Krem falan sürsün." küçüğün bakışlarını fark ettiğinde uzunca baktı büyük olan.
"Hadi, kalk." kolundan tutup ayağa kaldırmaya çalıştı fakat ayağının takılmasıyla iki çocuk da yere düşmüştü tekrar.
Küçük olan bulunduğu pozisyonla, gözlerini açmasına engel olamazken kalbinin sesi bütün bahçeyi dolduruyor gibi hissediyordu.
Tıkanmış nefesine rağmen serçte yutkunmaya çalıştı fakat onu bile yapamıyordu.
"J-jimin, eziliyorum. Kalk üstümden!" altında acı çeken büyüğünü duymasıyla hızla toparlandı ve acıyan bacağına rağmen ayaklandı küçük olan.
"Şey.." eli ensesine gidip gergince kaşıdığında devam etti.
"Ben gideyim." koşarak bahçeyi tekrar ettiğinde odasına çıkıp banyoya kapattı kendini.
Küçük elini kalbine götürdüğünde ne kadar hızlı attığını fark etmişti. Top peşinde koşarken bile bu kadar hızlanmamıştı.
"Jimin!"
"Hey, kime diyorum?!"
Kafama yediğim şaplakla anılarımdan kurtulduğumda çatık kaşlarımla yan tarafımda oturan Tae'ye baktım.
"Mal mısın oğlum sen? Bir insanın kafasına öyle vurulur mu?!" tıslayarak bağırırken elimi başıma götürüp acıyan saç köklerimi rahatlatmak için okşadım.
"Sen insan olmadığın için vurabilirim." kötü bakışlarım, yavaş çekimde onu bulduğunda, tırsarak geri çekildi ve ayaklanıp çantasını koluna taktı.
"Neyse kalk, ders bitti." uyuşuk adımlarla sınıfı terk ettiğinde, masaya bakıp kitabım kalmış mı diye kontrol ettim.
Kitaplarımı toplayanın Taehyung olduğunu anladığımda istemsiz bir gülümseme olmuştu yüzümde. Ardından bunu düşünmeyi bırakıp çantamı aldığım gibi okuldan çıkmaya koyuldum.
Bisikletimi son hızda kullandığım sırada kaldırımda yürüyen salak arkadaşımı görmemle yavaşlatıp yanına doğru sürdüm.
"Beni niye beklemedin mal herif?" sokağın ortasında bağırdığım için bir kaç kişi bize baktığında Taehyung sinirli kürelerini üzerime dikip karşılık verdi.
"Beyinsiz, bağırmasana yolun ortasında!" kıkırdayıp bisikleti yanında durdurdum ve hızlı yürüyen arkadaşıma seslendim.
"Arkama bin, seni yarı yolda bırakayım." adımlarını durdurup bakışlarını bana çevirdiğinde yanıma doğru adımlamaya başladı.
"Abin almıyor mu seni bugün?"
"Hayır,bisiklet aldığım için ona buna gerek kalmadığını söyledim. Sadece sabahları okula bırakacak." dudaklarını büküp başını salladı ve arkamdaki oturma yerine yerleştikten sonra ellerini karnımda birleştirdi.
"Sıkı tutun!"
"Yavaş git gerizekalı, senin yüzünden bir de sakat kalmayayım!" kahkaha atıp pedalı çevirmeye başladığımda yolun kenarında ilerledim dikkatlice.
"Ya, ben en iyisi sizin eve geleyim. Bizim evde çok sıkılıyorum." rüzgardan dolayı net duyamasamda Taehyung bağırdığı için az çok anlamıştım.
"Tamam gel ama fazla kalma." alayla konuştuğumda kafamda ikinci şaplağı yememle direksiyon yana doğru hafifçe gitmiş ve ikimizi bir kazaya kurban götürmüştü az daha.
"Lan vurma kafama!" bağırıp hızlı hızlı sürmeye başladım. Bu çocuk tam bir gerizekalıydı.
***
Eve yaklaşmaya başladığımda kulağıma fısıldayan Taehyung dikkatimi çekmişti.
"Bak şimdi. Seninle bir oyun oynayacağız."
"Ne oyunu lan?" evin önüne geldiğimde Taehyung bana daha çok yapışıp başını sırtıma dayadı.
"Jungkook hyungu kıskandıracağız." söylediği şeyle kahkaha atarken cevap verdim.
"Sevgilisi varken bunu nasıl başaracağımızı merak ediyorum doğrusu."
"Aptal, biz yine de oynayalım. Bakarsın gerçekten de kıskanır."
"Hiç sanmıyorum dostum, ama deneyelim." bunu dememle birlikte sinsi kıkırdaması kulağıma dolarken bende gülümsedim. Ardından bisikleti durdurup ikimizde indik.
Taehyung elini belime koyup beni kendine çekince gözlerim kocaman açılmıştı.
"Yuh, yavaş gel."
"Sus ve yürü seni saftirik" etrafa mal mal gülümserken bir yandan da konuştuğunda gözlerimi devirip kapıya anahtarı anahtar deliğine koydum ve kapının açılmasını sağladım.
"Evet biliyorum güzelim. Onu da yaparız bir gün." iyi ki annem ve babam bugün misafirlikteydi..
Çünkü Taehyung eve girer girmez seslice konuştuğunda kıpkırmızı kesilmiştim. Ama yine de tehlikeli bir kıkırdama bırakıp yukarıya giden merdivenlerden ilerlemeye başladık.
Bugün abim erken gelecekti diye biliyordum. Hatta belki şu an bile odasında olabilirdi.
"Jimin? Taehyung?" kadife ses kulaklarımı doldururken belimdeki el sıkılaştı ve gergince gülümsememi sağladı.
"Ah, abi? Sen evde miydin?" kekelemediğime şükrederken aptal gibi uzun holde dikilmeye devam ediyorduk.
"Evet.. evdeydim." imalı ses tonuyla mırıldanıp tek kaşını havaya kaldırdığında bağırmamak için zor tutmuştum kendimi. Bakışları belimdeki ele indiğinde bir süre orda gezindi.
Kıskanmış olamazdı, değil mi?
"Merhaba Jungkook hyung." Taehyung elini belimden çekmeden eğildiğinde gergince derin nefesler almaya başladım.
"Merhaba Taehyung. Siz odaya geçip rahat rahat oturun. Ben arkadaşlarla takılacağım." sert bir ifade takınıp yanımızdan geçerek gittiğinde arkasından bakakaldım.
"Gördün mü? Nasıl da bozuldu hemen." kısık sesi duyduğumda başımı ağır ağır salladım.
Kıskanmıştı, beni kıskanmıştı..
Heyyo millet pezevenk yazarınız bir günde 3 bölüm attı.
Bu bölüm oldu mu bilmiyorum biraz duygusuz gibi geldi bana..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Don't Talk Anymore °jikook
Fanfiction❝ Onunla aramdaki tek bağ, kardeşlikten ibaret değildi. ❞