Chapter 21

6.9K 697 510
                                    


Titrek bir nefes alarak hızla bir şerit hâline gelen ağaçları izliyordum. Parmaklarım birbiriyle uğraşırken içimdeki gerginlik yüzünden sakin kalamıyordum. Bana geçen gün bile arkadaşlarından uzak durması söylemesine rağmen şu an en yakınlarından olan Chanyeol'le buluşacaktım. Hem de onları tanıştırmak zorunda da kalacaktım. Oflamamak için kendimi zorlarken arabanın çoktan durduğunu fark etmiş ve bakışlarımı ona çevirmiştim. Vitesi geri çekip bana bakış attığında boğazımı temizleyerek tebessüme ettim zorlukla.

"Geldik." başımı sallayarak onu onayladığımda kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes daha almıştım fark ettirmeden. Yüzümle kendime yelpaze yaptıktan sonra cebimden telefonu çıkararak bir mesajın gelip gelmediğine baktım. Fakat sonradan aklıma gelen şeyle benden bir cevap bekleyen Jungkook'un yüzüne baktığımda dudaklarımı aralayarak konuşmaya çalıştım.

"Hyung şey, daha gelmemiş sanırım o. Sen en iyisi git, ben onunla konuşup buluşurum burada."

Şüpheli bakışları yüzümü taramaya başladığında aynı anda şekilli kaşları da çatılıyordu. İnanması adına tekrar tebessüm ettim.

"Pekâlâ, öyle olsun bakalım. Ben buralarda olacağım. İşlerim vardı zaten, sen de işin bitince beni ararsın."

Ben gerçekten onun bu ilgili hâllerine alışık değildim, olamıyordum. Onun o kötü karakterine o kadar alışmışım ki, o iyi davrandığında şaşıp kalıyordum. Saçma sapan hareketler yapıyordum.

Ah, tanrım..

Başımı iki yana sallayarak boğazımı temizledim ve ona baktım.

"Şey, tamam o zaman. Görüşürüz."

Emniyet kemerimi açarken onun bakışlarını hissedebiliyordum yüzümde. Titreyen ellerimi saklamak için yumruk yapmıştım. Arabanın kapısını açacağım sırada kolumdan tutulduğumu hissetmiş, geri arabaya binmiştim. Şaşkın bakışlarla arkamı döndüğümde onun kolumu tutarak gülümsediğini görmüştüm.

"Abini öpmeyecek misin?"

"N-ne-" Anın şokuyla mırıldanmış ve şaşkınlıkla ona bakmıştım. Yüzündeki tebessümü görünce derince yutkunmuş, kendimi toparlayarak hafiften sırıtmıştım.

Şu an tam bir aptala benziyordum.

"Ha, şey.. Tabii. Öperim yani."

Bir kaç saçma mırıltıdan sonra kulağımda gümbürdeyen kalp atışlarımı görmezden gelmiş, uzanıp yanağına bir öpücük bırakmıştım. Elim ayağım birbirine dolaşırken ona son kez bakmış ve saçma bir şekilde el sallayarak arabadan inmiştim hızla. Onun görmemesini umarak kalbimi tutarken, gözlerim kapanmış ve düzensiz nefeslerimi düzenlemeye çalışmıştım.

Sonra ise araba motorunun sesi doldurdu kulaklarımı. Rahat bir nefes alarak gözlerimi açtığımda telefonum da cebimde titremişti. Chanyeol'ün mesaj attığını bildiğim için elime almış ve gelen mesaja bakmıştım.

"Sana söylediğim kafede bekliyorum."

Mesajı okuduğumda etrafıma bakınmaya başlamıştım. Bulunduğum caddede bir sürü kafe vardı. Her birinin ismine bakarken caddenin ortalarına kadar inmiş, Chanyeol'ün söylediği kafeyi görmüştüm sonunda. Derin bir nefes alarak kafeye giriş yaptığımda içeriye doğru adımlamış ve koca salonda onu aramaya başlamıştım. O da zaten sürekli kafenin kapısına baktığı için beni görmüş ve elini sallayarak ayağa kalkmıştı. Onu gördüğümde ufak bir tebessümle yanına doğru ilerlemiştim. Masaya geldiğimde, tokalaşmış ve yerimize oturmuştuk.

"Çok beklettim mi?"

Üzerimdeki ceketi çıkarırken ona sormuştum. O da henüz bir şey sipariş etmediği için yeni gelmiş görünüyordu.

We Don't Talk Anymore °jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin