Yazar
Ormanın içindeki o kasvetli evi herkes duymuştur.
Evet, az çok kulaktan duymada olsa şehir efsanesi gibi karşılansa da duymayanı yoktur.
Bizim hikayemizde işte o ev ve çevresindekileri konu alıyor. Gözünüzde canlanması için biraz daha yakına, ormanın içine, daha derine inelim. Sık ve uzun ağaçların; çamların sardığı Hale Malikanesine. Evin dışı baya kasvetli nedeni ise birçok şey olarak yorumlanabilir. Birincisi yaşadıkları örnek: Yangın, ihanet ve özlem; ikincisi ise fiziksel özellikler: Ağaçların güneşi kapatacak kadar uzun ve gürbüz olması...
Bu evde odaların kapısından tutun merdivenlerine kadar her şey iç karartıcı bir şekilde kasvetli.
Yürüdükçe gıcırdayan merdiven ve holden; pencerelerine vuran çıplak dallardan oldukça güzel bir senfoni yapılabilirdi. Ancak içinde yaşayan kimselerin talihsiz ölümleri, geriye kalan varisin ise bu işlere dikkat verecek sabrı olmaması bu işi bitiriyordu.
Evet, Derek Hale o varis.
O sabırsız insan, evle bütünleşmiş kıyafetleri ve bir o kadar da ev kadar sesli olmayan karakteriyle Derek karşınızda. Uzun süredir yollarda... Farklı şehir ve kasabalarda kaldı. Artık dönme zamanı idi; sessizlikte çok kaldı. Olur ya sizde yaşamışsınızdır: O kadar yalnız kalırsınız ki artık kendinizle bile konuşmazsınız. Aklınıza cümleler gelmez, direk uygularsınız.
O sabah kalktığında gazetede eski kasabasında olaylar olduğunu görünce çok geçmeden arabasına atlayıp yola çıkmıştı. Bu geri dönmesi için işaretti.Derek bir lisenin önünde geçiyorken gençlerin şakalaşmaları ve kahkahaları ile canı sıkılmıştı. Gün geçtikçe daha da katlanamıyor, huysuz oluyordu. Kırmızı ışık yandığında bir grup liseli tayfadan birisi arabasına çarptı. Az daha durmasa eziyordu. Bir yandan vurduğu çocuğun sinek gibi cama yapışması, bir yandan da gelen gülme sesleri sinirini bozunca kornaya bastı. Daha dikkatli olmaları gerekti; şakalaşmalarını gözünün önünden başka bir yerde yapmalılar yoksa gerçekten boğazlarından ısırmak istiyordu.
Hem de dişleriyle...
Kornanın sesiyle irkilen çocuğun kendini zoraki toplar gibi bir hali vardı ve yüzünde çarpmanın verdiği acı da olsa salak salak gülmeye çalışıyordu. İşte bu Derek'in sevmediği davranışlardandı. Çocuğa biraz daha dikkatli baktı. Soğuk bakışlarında merhametten eser yoktu. Çocuk ise karnını tutarak başıyla özür dilemişti. Aslında çocukta bir suç yoktu, onun aptal arkadaş grubu bu çocuğu kullanmasını, hor görmesini çok severlerdi. Diplerinden de hiç ayırmaz, ayak işlerini yaptırırlardı. Bazen bu arkadaşlar biraz kaba şakalar yaparlardı. Aynı biraz önce gibi. Az kalsın araba çarpıyordu. Şoförü bu kadar kızgın durmasa hadi neyse ama çok utanmıştı.
***
Derek, yemek yemek için kasabanın çok uğrak olmayan bir restoranına girip oturdu.
Birkaç saniye geçmeden de girişte büyük bir gürültü, boğuk sesler geldi. İlgisiz gözlerle etrafına baktı sonra içeriye garsonların giydiği türden önüne beyaz önlük asılı bir genç girdi. Kafası eğik olsa da yüzünün kırmızılığı belliydi. Uzaktan patronun da el kol işaretlerine duyarlı olsa gerek birkaç kol ve kafa işaretini izledikten sonra döndü ve masalara doğru sipariş almaya başlamıştı.
Derek garsonun yoğun tempolu işlerine dalmış bir şeyler düşünüyorken, sipariş vermediği aklına geldi. Görünürde garson çocukta yoktu. Patron tıknaz haliyle köşede oturmuş, terini silip etrafı izliyordu. O sırada Derek'in bakışlarını yakaladı bir şeylerin ters gittiğini fark etti; etrafına baktı ve neyin eksik olduğunu anladı. O da biraz önce geç kaldığı için azarladığı Stiles... Stiles ise bu sırada yeni yıkanmış tabak ve bardakları dolaplara yerleştirmekte idi. Kapı yüksek sesle açıldı ve patronu kapıda görünce bir şeylerin yine ters gittiğini anlamıştı.
Tekrardan kan ter içinde masalara sipariş almaya gitti.
Defterini kalemini çıkarıp, sipariş için kafasını kaldırdığı anda müşterinin kim olduğunu hatırladı. Yüzüne kan, sıcak bir şekilde çoktan nüfuz etmeye başlamıştı.
Stiles, müşteriye arabasına çarptığı günden özür dilemek için birkaç cümle ağzından çıkarmaya çalıştı fakat, patron oyalandığını görünce sinirli sinirli bakmıştı. Stiles da bunu fark edince boşa çabasını bir yana bırakmaya ve siparişini almaya devam etti. Siparişini geri getirdiğinde Stiles heyecanlı heyecanlı yerleştirmeye başladı. Tedirgin olduğunda hep böyle olurdu. İşte her şey yerinde, titizce sıralanmıştı. Son bir kez masada göz gezdirdi. Her şey tamdı, bu sefer bir şey kırıp dökmediği için mutluydu.
Derek bu ergen gencin bu kadar titiz ve tedirgin olmasına anlam veremiyor, aynı zamanda gülünç buluyordu. Su içmek için bardağa uzandığı sırada kurt adam kokusu almıştı: Bir beta olsa gerekti. Evet, karşı kaldırımda geçen birkaç genç vardı. Onların peşinden gidip gitmeyeceğini düşünürken bardağı koyduğu yerin sağlam olmasına dikkat edemedi. Stiles da karşıda bir olay olduğunu düşündü. Uzanıp bakmaya çalıştığında tepsinin ucu masaya hafifçe dokundu ve bardak sallandı.
Daha ne olduğunu anlayamadan:
Stiles'ın gözleri korkuyla iyice açık, yere doğru indirdi bakışlarını. Hemen yere eğildi ve çok özür dilediğini, hemen suyunu tekrardan getireceğini söyledi. Aynı zamanda da Derek'e mendil uzatmayı ihmal etmedi. Derek bu kadar gerilecek ne var diye somurturken havadaki kan kokusunu aldı ama ne olduğunu tam algılayamadı çünkü uzun süredir kan kokusu onun peşini bırakmıyordu.
Stiles hararetli bir halde cam kırıklarını çoktan toplamaya başlamıştı. Patron görmeden elinden geleni yapıyordu. Elinde biraz kaşınma hissetti; fakat bunu sonra halledebileceğini düşündü öncelik cam kırıklarıydı. Patron ses geldiğini duyunca başını bir hışımla çevirdi:
"Stiles seni beceriksiz çocuk, bak bu son anlıyor musun? Kovulursun!" Diye tehdit etti.
Stiles, ayağa kalkmış özürlerini sıralıyor hemen hallettiğini dile getirmeye çalışıyordu ki patronu daha fazla rezillik çıkmasın diye arkasını dönüp gitti. Çocuk elinde cam kırıklarıyla beraber kafasını eğdi. Hemen sonra ise işine geri döndü elindekileri atıp faraş ve süpürge ile geldi en sonunda temizlik bitmişti.
Garson çocuğun adı demek Stiles'dı.
Stiles'ın yüzüne baktığını hissetti. Biraz tedirgin duruyordu. Elini yüzüne götürdü, alnını kaşıdı. O sırada Stiles'ın elini camların kanattığını görmüştü. Stiles ise ağzını açtığında dediği tek şey:
"Başka bir şey arzu eder miydiniz?" oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alpha and Human -Sterek
Fiksi PenggemarStiles arkadaşları tarafından dışlanan bir çocuktu. Para kazanmak için çok çalışsa da genç yaşta kimsesiz kaldığı için masraflarına yeterli gelmiyordu. Patronu da anlayışsız bir adamdı ve okul ve iş hayatı arasında yıpranan Stiles, bir gün arabasına...