Bölüm 11

20.2K 1.1K 30
                                    

Bir saat sonra ise gözlerinden alevler çıkıyordu genç kadının. Tan'ın boşanmayı ve ayrılığı konuşmak için onu alıp da Kurtuluş Parkına getirmiş olmasına inanamıyordu. Onu üniversiteye öncesi öğrenim hayatlarının neredeyse burun buruna geçtiği yerin bu kadar yakınına getirirken ne düşünüyordu. Bu deni anılarla dolu bir yere getirirken ne planlamıştı. Etrafına bakındığında gözünün değdiği her yerde geçmişten bir an yakalıyorken nasıl konuşabilirlerdi ki...

Asık bir suratla, simit alan Tan'ı izlerken, bacaklarının onu daha fazla taşıyamayacağını fark edince, zorlukla en yakın banka attı kendisini. Kollarını bedenine sararak kendisini ısıtmaya çalıştı. Ilık hava bile hatıraların anaforuna kapılmış ruhunu ısıtamıyor, aklından geçenlerin soğuk dehlizlerinde içi ürperiyordu. Ona doğru ilerleyen Tan'a, hüzün dolu bakışlarını dikti. Ona bunu neden yapıyordu, bilmiyordu Mehir. Neden böylesine çaresiz bırakıyor, geride Kaanların ağırlığı taşınamayacak kadar ağırken neden hala ısrarla işkenceye devam etmek istiyordu anlamıyordu. Bitmiş tükenmiş, bir yerlerde yüreğini kaybetmişti sanki. Ne kadar geri istese de geçmiş değişmiyor, yüreği ona geri dönmüyordu.

Tan sonunda yanına oturarak, yüzünde huzurlu bir ifadeyle elindeki simidi ona uzattığında, öfkeli bir hareketle simidi elinden alarak, kaşlarını çattı ona. Yine de Tan yanına geldiği an geçmişti üşüme hissi. Genç adamın, hemen yanı başında hissettiği bedeni, ısıtmıştı onu bir anda... Zorlukla nefes alarak "Allah'ın yardım et bana ..." diye yakardı içinden.

"Tan."dedi en az benzi kadar soluk bir sesle. Hissettiklerinin ağırlığıyla dolu gözleri, ona yöneldi.

Genç adam, sesiyle beraber ona dönüp dirseğini bankın arkasına dayamıştı.

"Efendim..." dedi ondan gözleri ayırmadan.

Sanki bakmıyor görüntüsünü hafızasına kazımak için, o anı yudum yudum içiyordu gözleriyle. Uzanarak alnına düşen bir tutamı şefkatle arkaya doğru itti.

Yutkundu Mehir. Tan'ın temasıyla ısınan tenini, ona akmak isteyen kanını, karıncalanan dudaklarını yok saymak için, onu isteyen bedeninin haykırışlarını duymamak için yutkundu.

"Sen şimdi konuşmak için bula bula Kurtuluş Parkı' nı mı buldun?"derken, kelimelerinin hırçınlığı vurmamıştı sesine. Harfler titreyen dudaklarının arasından kısık bir soluk gibi yuvarlanmıştı.

Gülümsedi Tan, "Eskiye dönmek istediğine göre, buraya gelmek belki daha iyi olur diye düşündüm."diyerek cevapladı onu buruk bir sesle.

Mehir anlamamıştı onun ne demek istediğini "Eskiye dönmek mi?"dedi şaşkınlıkla.

Tan içini çekti.

"Boşanmak istemiyor musun Mehir?" dedi sertçe.

Mehir başını öne eğdi hızla "Evet istiyorum..."diye mırıldandı hafifçe.

Bu sefer, "Kararlı mısın?"diye sordu aynı sert ses tonu.

Mehir bu şekilde düşünmemişti bu konuşmayı. Kafasında defalarca planladığı, onu incitmemek için incelikle kurguladığı her cümle, zihninin derinliklerine gömülmüştü sanki.

"Evet, Tan ben çok düşündüm. Ben istiyorum ki ..."diye atıldı heyecanla.

Tan sertçe sözünü keserek "Tamam... Zorlamayacağım..."dediğinde ilk anda algılayamadı Tan'ın kabul ettiğini.

"Tan lütfen beni..." derken dondu sözcükleri dilinde. Tamam, mı demişti Tan? Karşı çıkmadan... Bu kadar rahat bir şekilde... Bu kadar, bu kadar hazır bir şekilde...

HIRÇIN ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin