SON SÖZ

16.1K 962 111
                                    

Tan, kapatmayı unuttuğu alarmın sesinin kulaklarına dolması ile kaşlarını hafifçe çatarak, yatakta yan dönmeye çalıştı. Ancak hemen soluna ve hatta birazcık da üstüne yerleşerek, kıvrımlarını ona uydurup, adeta onunla bütünleşmiş olan bedenin yumuşak dokusunun farkına vardığında, uyanmamak için direnen beyni, bir anda açıldı. Birkaç saniye önce homurdanan kendisi değilmiş gibi gülümseyerek gözlerini açtı ve ona baktı.

Bal rengi saçları, günlerdir güneşin altında kalmaktan yol yol açılmış, altın ışıltılı atlas bir örtü gibi genç adamın göğsüne yayılmıştı. Yanağını tam da kalbinin üstüne dayamış, derin soluklanmalarla uyumaya devam etmesine rağmen, dudakları durmaksızın kıpırdanıyor ve mırıldanmalarına son vermiyordu hiç. Hafifçe eğilerek ne dediğini anlamaya çalıştı. Bölük pörçük monolog içinde, anlamlı tek bir kelime bile yakalayamamıştı ne yazık ki. Belki bir şey yakalayabilirim düşüncesiyle bir süre daha dinlemeye devam etti.

Mehir’in mırıltısı zaman zaman alçalıyor, kimi zamansa tam tersine adeta hayretle nida ediyordu. Sevimli, konuşmayı yeni yeni öğrenen kızlarına benzetmişti bir an onu. O da bir türlü bir araya getiremediği harflerden kurduğu anlamsız mırıldanmalarıyla tam da böyle, sevimli bir telaş içinde konuşmaya çalışıyordu.

Mehir’in saçlarını alnından hafifçe geri iterek, dudakları için açılan o güzel boşluğa alnına ufak bir buse kondurduktan sonra, başını arkaya yaslayarak güldü. Bu benzetmeden haberi olsa, hemen hırçınlaşır, tırnaklarını çıkarırdı kesin. Bazen evde kaç çocuk var bilemiyordu, Umut ve Mihri’nin yanına, Mehir hanımı da saymak gerekiyordu sanki.

İki çocuğu olan koca bir kadın değil de, haylaz bir yumurcak gibi ufaklıklarla evin içinde dolanıyor, adeta onlarla çocuk oluyordu. Derin bir nefes aldı. Kolunu sırtına sararak iyice kendisine doğru çekti kadını.

Mehir sanki bunu bekliyormuşçasına bacağını onunkinin üstüne atarak, iyice üstüne tırmandığında, bir kez daha güldü hafifçe. Şimdi alnını, Tan’ın boynuna dayamıştı ve sanki mırıltıları daha net anlaşılır olmuştu.

Mehir’in çıkardığı kesik sesler, sert notalara dönmeye başladığında, rüyasında biriyle tartıştığını anlayabilmişti. Sonunda huysuz bir burun kıvırmayla net bir şekilde “İtiraz ediyorum Hâkim Bey …” dediğini duyduğunda, rüyasında kendisini mahkeme salonunda gördüğünü anlayarak, elinde olmadan kahkahayı patlattı.

Mehir kulağını dibinde kopan bu gümlemeyle bir anda fırlayarak, yatakta oturur pozisyona geçereki şaşkınlıkla etrafına bakındı kısa bir an. Başını hafifçe çevirdiğinde ise hala gülmekte olan Tan’ın, ona bakan ela gözlerinde buldu kendisini.

Gözlerini kısarak kocasına baktı. “Pes yani!édiye geçirdi içinden. Yaş 35 yolun yarısına yaklaşmıştı ama çocuk aynı çocuktu işte. Bu erkekler hiç büyümez miydi Allah aşkına? Kim derdi ki bu, 2 çocuk babası koca adam diye.

“Çok fenasın Tan, insan böyle mi uyandırılır mı ya!” diyerek ona sitem ederken, eli hala dışarı çıkmak istercesine göğüs kafesinin çeperlerini zorlayarak atan kalbinin üstündeydi.  Derin bir nefes alarak, düşen askısını düzeltmek için hamle yaptığında ise Tan aniden uzanarak genç kadını tekrar üzerine çekmiş ve yatakta yuvarlanarak genç kadını altına alıvermişti.

Olgunlaşan yüz hatlarına hafif hafif yerleşmeye başlayan, o çok minik, ancak seven gözlerin fark edebileceği çizgileriyle, güzelliği taçlanan kadına baktı. Ellerini başının iki yanına dayadıktan sonra hafifçe yükseldi.

 “Ne oldu? Benim hırçın karım itiraz mı edecek yoksa? “diye sordu gülerek.

Mehir, bir an kaşlarını çattıysa da, “Ederim tabi!” dedi.

HIRÇIN ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin