Bölüm 24

9.9K 663 30
                                    

Bölüm 24


"Bırakamadın gittin şu mereti Hamit. Kendini zehirlediğin yetmedi, şimdi de beni donarak ölmeye terk ediyorsun .." diye söylendi kadın kaşlarını çatarak.

Yaşlı adam gülümsedi hafifçe. “Evdeki keyfimi mahvettin, bari buradakine karışma hanım.” dedi sonra neşeli bir ses tonuyla. Diğer yandan da tek kötü alışkanlığını keyifle tellendirmeye devam ediyordu.

Kadın hafif sinirli bir bakış attı eşine.Nasıl da keyifle içiyordu.”zıkkım iç .” diye geçirdi içinden ya kıyamıyordu işte kaç yıllık hayat arkadaşıydı, dile kolay.

“Kendim için mi söylüyorum sanki Hamit? Doktorun da bırak dedi sana yine. Ama dinleyen kim. İnatçısın Hamit, hep burnunun dikine gidiyorsun, illaki kalp krizi falan mı geçireceksin şu lanetten kurtulmak için?. “ diye sitem etti sonunda.

Bir yandan ellerini ovuşturuyor diğer yandan da içine üflediği hızlı soluklarla ısıtmaya çalışıyordu buz kesen ellerini. Gözleri, soğuğa rağmen adliyenin bahçesinde dolanıp duran, banklarda oturan kalabalığı tarıyordu aheste bir gezintiyle.Bir an için gözlerine takılan bir görüntüyle, üzüntü içinde buruşturdu yüzünü.

Banktaki kadın,hüngür hüngür ağlıyordu. Hafif yan oturmuştu banka, parmağını sallayarak hemen karşısında duran adama bir şeyler söylüyordu. Genç adam, arada genç kadının eline uzansa da, itiyordu kadın onu. Sonunda, savaşı adam kazandığında, kadın az önce direnen ,ağlayan kendisi değilmiş gibi , kendini omzuna bırakıverdi adamın. Yine de, ona sarılan, teselli eden adama bir şeyler söylüyordu durmadan. Baktığı noktadan bile belliydi kadının. Oysa adam… Nasıl da içi gidiyordu sarıldığı kadın hıçkırdıkça. Elleri dudakları kadının saçlarında dolanıyor, kulağına bir şeyler fısıldıyordu . Bazen saçlarından sırtına iniyordu elleri. Metrelerce uzaktan bile öylesi elle tutulur, öylesi yoğundu yaşanan hüzün, ve onu sarıp sarmalayan aşk.

Birden eşinin sesiyle irkildi kadın.

“Sevda…” dedi adamın sesi sabırsızca.

Kadın başını salladı, gözlerini zorlukla ayırdı karşısındaki manzaradan. "Hımm? Anlamadım…” diye mırıldandı adaman şaşkınca bakarken.

"E anlamazsın tabi , dalıp gittin uzaklara, iyice ıskartaya çıkardın sen beni hanım, anlamadım sanma.Ben yapsam kıyamet kopmuştu, beni dinlemiyorsun da , şuydu da , buydu da…” dedi kadının alnına düşen bir tutamı hafifçe kulağının arkasına sıkıştırarak. Konuşurken ince bir alay taşıyan sesi, hareketlerindeki sevecenlikle yalancı çıkıyordu adeta.

“Kusura bakma Hamit .” dedi kadın hüzünlü bir sesle. Başıyla az önce daldığı noktayı gösterdi ona.

“Şu ileride oturan çifte daldım. Bazen insanın bu mesleğe lanet edesi geliyor. Yaşlandım, duygusallaştım galiba iyice. Kim bilir hangimizin verdiği karar bu hale getirdi şunları. Kadının nasıl ağladığına baksana."dedi iç çekerek.

"Şu, karşıdaki sarmaşık gibi birbirine girmiş çifti mi söylüyorsun ?" dedi adam inanamayarak.

Hemen ardından gür bir kahkaha koptu yaşlı adamın dudaklarından. Tüm bedeni katılmıştı sanki kahkahasına. Dolu dolu… Yüzüne yayıldı önce kahkahası, sonra tüm bedenine, sarsarak.

"O zavallı kızcağızı bu hale getiren hakim, benim ." dedi sonunda gülmesi biraz olsun durulduğunda.

"Sen misin? İyi de senin son dava boşanma davası değil miydi?" dedi kadın düşünceli bir sesle. Bağlantıyı kuramamıştı açıkçası.

"Evet Sevda hatun, ben bunları boşamadım ya… Küçük hanımın hırsı ona.” dedi kaşlarını çatarak sonra eliyle işaret ederek.

“Yahu bak şunların haline Sevda, sen olsan şunları boşar mıydın? Daha yeni boşanma davasından çıkmış, bizim zilli yine kocasının göğsünde ağlıyor.Ne boşayacağım Allah aşkına, bunlar gibileri bütçeye zarar, başka bir şey değil. Hey Allahım. “ diye homurdandı sinirle.

Nasıl kızıyordu gençlere. Ne kolay vazgeçiyorlardı evliliklerinden, sevgilerinden. Hele bunlar… Dosyada yazılanları okurken sıkmaktan diş kalmamıştı ağzında. Sen ananı babanı tanıma, kaç 18 inde evlen, her şeyle başa çık, hayat düzene girince de “Ben boşanacağım !”, 5 seneden sonra olacak iş miydi bunların yaptığı?

“Şimdiki gençler böyle Hamit. En ufak şeyde, hemen bitti gitti.” Dedi kadın eşine katılarak. “Haklısın. Baksana , sen bunları boşasan, iki güne nikah dairesinde alırlardı yine soluğu, ben sana diyeyim. Şiddetli geçimsizlikmiş. Bunların neresi geçinemiyor allah aşkına..." dedi şimdi neredeyse kucak kucağa bankta oturmaya devam eden çifte bakarak. Kadının mırıl mırıl söylendiği beliydi yine de. Adamsa omzundaki başa şakağını dayamış yüzünde muzip bir gülümsemeyle dinliyordu kadını hala. Saatine baktı birden.

“Öğle saati yaklaşıyor Hamit.” Dedi adamın koluna girerek.

“Sen de bana uzun uzun anlatırsın şu davayı olmaz mı…”

Adam elinde olmadan güldü koluna yapışan karısına.

Elini , kalbinin bir ömürlük ziyaretçisinin elinin üstüne koyarken “Ah …ah…meraklandın değil mi… Aldın tabi dedikodunun kokusunu…” diye mırıldandı şakacı, sevecen bir gülümsemeyle. Dönmeden önce kısa bir bakış attı genç çifte.

“Hatırlıyor musun Sevda.” Dedi anılara dalmış sesi derinliklerden gelerek. “Biz de böyle parklarda , çay bahçelerinde ne çok kol kola diz dize otururduk gençliğimizde.”

Bir buçuk saat önce…..

Hamit genç kadın ve adamı çaktırmadan izliyordu başından beri. Hırçın gelgitler gibiydi, durup durup çarpışan , yakalandıkça dört nala kaçan bakışları. Kah kadının dalgaları süpürüyordu genç adamın sahillerini… Kah kadının mavi enginlerinde kayboluyordu adam. Mahkeme salonunu bile ateşe veriyordu bakışları. Hasret arsız bir nehir gibi akıp gidiyordu birinden ötekine… Hamit ifadeleri incelerken , arada gözlüklerinin üstünden, gergin bir bekleyiş içindeki çifte bakmaktan alıkoyamıyordu kendisini. Olmuyordu , bir savaş alanının ortasında gibi sıkışıyordu kalbi.Gençliğine,ilk aşkına, onu hayatının anlamı yaptığı zamanlara gidiyordu serseri ,söz dinlemez anıları. Yıllarını geçirdiği, hala da sevdiği eşini düşünüyordu durmadan. Sabırsızlık buluyordu sonra, şu salondan çıkıp ona koşmak, yanında olmak istiyordu. Yaşlı kalbi çılgınca bir ümitle,gençliğin ateşini arıyordu sanki.

Sonunda dayanamadı daha fazla. Ciddi bir ifadeyle gözlüğünü çıkararak arkasına yaslandı.

"Eee, Tan Bey, burada şiddetli geçimsizlik denmiş?"dedi sert bir ses tonuyla.

Tan, kaçamak bir bakış daha attı Mehir’e. Bir anda ona dönmüştü genç kadının bakışları yine. Binlerce fersah derinlerde gizli o panik, kadının iri iri açılmış masmavi gözlerine vurdu aniden. Keskin bir hançer gibi fırladı yerinden sonra, tam kalbini vurdu genç adamın. En acımasız cellattan daha katıydı Mehir’in paniği… Ölümden bile çok korkutuyor, canını yakıyordu.

"Evet, Hakim Bey..."diyen ses bıkkın, çaresiz, umutsuz çıkmıştı dudaklarının arasından.

Bu noktaya gelinmiş olmasına inanamıyordu hala. Daha kaç ay öncesiydi gölbaşındaki o evden ayrılalı. Üstelik onca zaman sonra ilk defa görmüştü sevdiği kadını. Nasıl da solgundu Mehir’ i. Nasıl da bitkindi… Gözlerinin altındaki halkalarda hasretin ayak izlerini sayıyordu adeta… O da uyuyamamıştı demek ki . Mehir de yanmıştı onun kadar… O da tükenmişti. Gözlerini kapadı o bakışlardan kaçmak için , başını önüne eğdi acıyla.

Onları izleyen Hamit, içinden La havle çekerek, derin bir nefes aldı sonunda.


"E evladım!” diye patladı dayanamayarak. “Bu nasıl geçimsizlik? Madem bu kadar anlaşamıyorsun karınla da o zaman niye içeri girdiğinden beri yavuklusundan ayrı kalmış Mecnun gibi karına bakıp bakıp iç çekiyorsun. Bıraksam buracıkta üstüne atlayacaksın yahu ... Tanıklardan da bir tane bile geçinemiyorlar diyen yok. Gevelemeden, dürüstçe söyle bakalım. Sen bu karını boşamak istiyor musun , istemiyor musun?”

Hamit’in ani çıkışı bomba gibi düşmüştü salonun ortasına. Mehir olduğu yerde bembeyaz kesilirken, Tan tam aksine ismine yakışır bir kızıla bürünmüştü belki de hayatında ilk defa. Aktan’ın gürleyen kahkahasına, Gecem ve Sahra’nın tutulamayan, dışarı taşan gülüşmeleri karıştı , ve tüm bu karmaşanın içine Mirza’nın öfkeli öksürük sesi katıldı sonunda. Mirza oturduğu yerden ayaklanırken, Hamit bu sefer Mirza’ya çevirdi oklarını.

“Ne diye sinirleniyorsun sen şimdi?” diye payladı onu. “” Siz nasıl yaptınız bunu? Kız sürpriz yumurtadan çıkmadı herhalde? Kocası , elbette ister karısını. İki gün sonra torun da torun derken sesiniz çıkmayacak ama değil mi? Otur oturduğun yerde.”

Mirza’nın konuşmasına fırsat vermeden döndü Tan’a.

“Ben…” dedi Tan, dili varmadı istiyorum demeye, Yapamadı genç adam.

Hakim başını iki yana salladı “Bunu hayır kabul ediyorum. “dedi sakin bir şekilde.

Sonunda karar açıklandığında ikinci kez bomba düştü mahkemenin ortasına…

“Medeni kanunun, 170. Maddesi uyarınca, ortak hayatın kurulma olasılığı bulunduğu için, tarafların 1 yıl ayrılığına karar verilmiştir. Karar temyiz yolu açık olmak kaydıyla hazır bulunan taraflara okundu.

Hamit mahkeme salonunu terk ederken Mehir ne olduğunu anlamaya çalışıyordu hala. Başını iki yana salladı inanamayarak. Az önce doğru mu duymuştu? “Boşamıyorum.” demiş olamazdı değil mi hakim? Bir anda öfkeyle döndü Tan’a.

“Sen!!!!” dedi işaret parmağını ona sallayarak. Öfkeden delirmişti adeta. Gözleri alev alev yanarak birkaç adımda yaklaştı Tan’ın yanına. İşaret parmağıyla , her kelimesinde onun göğsüne vurarak

“Hep… senin… yüzünden… oldu! Farkındasın değil mi? Senin, senin… Senin yüzünden…” Gözleri yaşarırken “Boşanmayı bile beceremedik …”diye mırıldandı az önceki öfkesi bir anda uçup gitmiş gibi..

“Beceremedik…”

Kısa bir süre sonra ise onları izleyen gözlerden bir haber, bahçede oturuyordu genç çift. Mehir durmaksızın ağlarken bile aralıksız çıkışıyor, suçluyordu Tan’ı. Onun yüzündendi her şey. Hep engel oluyordu ona bir şekilde ve daha da kötüsü hep kazanan Tan oluyordu.Hep o, ve onun dilekleri buluyordu yolunu.

Kızıyordu ona.. Tan’a… İçin için gülen… Zihninde zafer ilan edip, planlar kurarken, dili “ Üzülme canım …”.”Üzülme Mehir’ im”…”Ağlama ne olur…”, “Bir daha ki sefere söz istediğin gibi davranacağım, yeter ki ağlama …” diyen Tan’a. Sonunda ağlamaktan yorulup kendini onun omzuna bıraktığında bile susmuyordu Mehir’in dili… Kızıyor , kızıyordu. Ona sarılıp yaslanırken, onun kollarında teselli ararken bile kızgındı. Yine de hain bedeni onu en çok yıpratana gidiyordu işte. Hayat denen uçsuz bucaksız denizde, en tekinsiz, en karanlık, en korkutucusu olsa da avuntuyu Tan’ın limanlarında arıyordu hala…Hala…

HIRÇIN ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin