1.Bölüm

639 299 365
                                    

"Bazen göremezsin ritimleri, görmene gerek yok hissetmen yeterli..." -Damla KOTAN

Duyuyorum, kanat çırpışını kuşların. Kuş onlar biliyorum. Görmesem de, ayağa kalkıp peşinden koşmaya çalışamasam da sen bir kuşsun biliyorum.

Üşüyorum, tenimde hissettiğim derin soğuk kollarıma usulca değiyor. Her kış soğuğunu bu denli yoğun hissettiriyor bana. Kaçarım yok yada görmem gereken kışın muazzam güzellikleri yok. Benim için sadece soğuktan ibaret. Camın önündeki çiçeğimin kokusu yayılıyor odaya. Rüzgar estikçe daha da artıyor kokusu. O benim sembolümdü aslında. Dayanırdı kış ne kadar soğukluğunu ona yaşatsa da.

Ne kışlar görmüştür kim bilir? Ben görmesem de o görmüştür elbet.

"Madam Isla, rahatsız etmeyin uyuyordur şu anda kızcağız"

Temizlikçi Oliver'ın holden gelen sesini duyuyorum. Madam Isla, benim kendi soyluluğundan başka hiçbir şeye önem vermeyen teyzem. Annemin ani ölümünün ardından bana bakmak zorunda kaldığını söyler hep. Onda annemin sıcaklığını hissedemesem de hep bir umut sevgiyle yaklaşır diye düşündüm bana. Neydi ki bana olan nefreti bunca yıldır acaba?

Umursamadım, tenime değen soğuğa inat durdum camın önünde. Uyuma numarası yapmak için çok geç değil miydi zaten? Yatağa tek başıma geçemezdim ki.

"Kalkmışsın bakıyorum" sert sesini arkamda hissetmiştim. Oliver'a inat girmişti odama. Bir gram anlayış yoktu onda farkındaydım.

"Oliver kapat şu camı! Küçük hanım donmak istiyor herhalde."

Donmak mı? Bu kadının benimle olan inatlaşması her geçen gün boğazıma dayanan bir bıçak gibi can yakıyor. Bazı zamanlar annemle kardeş olduklarından bile şüphe duyuyorum.

"Kahvaltı hazır Amelia." dedi kısık sesiyle.

Aç değildim sadece göremediğim ve dışarı çıkıp tadını çıkaramadığım manzarayı tenimde hissetmek istiyordum.

Duyduğum çocuk sesleri beni bir o kadar mutlu ediyor bir o kadar ise hayal kırıklıklarına sürüklüyordu. Onlar koşabiliyor ve görebiliyordu. Bense her şeye rağmen oturduğum yerde yüreğimle dimdik duruyordum. Sadece bekliyordum. Neyi beklediğimi bilmesem de, sonum ne olur tahmin edemesem de mutluluğu neyde bulacağımı bekliyordum.
Lakin mutluluğun ne olduğunu öğrenemeden öleceğimi düşünmek üzüyordu beni.

"Kahvaltıya gelecek misin? Yoksa sana ayrılan yemekleri köpeklere mi verelim?"

Susmayacaktı, yine inadı tutmuştu. Bilmiyordu ki köpekler ondan daha anlayışlıydı.

O değil miydi kocasının yemeğine fare zehri katan cani? O değil miydi kocasının kendine zarar verdiğini söyleyip en sonunda mahkeme uzamasın diye suçlamasından yol yakınken vazgeçen?

Yoksa ben miydim tüm bunları yalan yanlış duyan? Değildim.

Onunla koskoca evde beraber yaşasak da, annemin ani ölümünden sonra bana bakmak için beni evine alsa da unutturmazdı tüm olanları bana. Beni hafife alıyordu. Görmeyebilirdim ya da koşup ondan kaçamıyor olabilirdim ama duyduklarım da sorun yaşayacak değildim.

O gün susmuştum. Hatasını anladı demiştim ama kocasının o mahkemenin ardından bir hafta sonra ki ani ölümü nefretimi yoğunlaştırmıştı kalbimde. Yine de umut doluydum. Düzelmesini beklemiştim ama mümkün değildi. Onun kötü kalbi masum kocasının ölümüne sebep olmuştu. Oysa adam ne de hayat doluydu.

Çok durmadı kapıda. Gıcırdayan kapımı sertçe kapattı. Kulaklarımda çınladı kapının sesi. Yer bile titremişti inatla karışık öfkesinden.

ViyolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin