Güzel bir rüya. Rüyanın etkisinden kurtulmak için hızlıca banyonun kapısını açtım, içeri girdim, musluğu açtım. O soğuk suyun şırıltısı bile kendime gelmemi sağladı. Çünkü kulağımda annemin sesi yankılanıyordu. Havluyla yüzümü duruladıktan sonra havluyu asıp içeri geçtim. Yatağımı topladım ve Cute'yi uyandırdım. Onun kahvaltısını verirken bir yandan da kendimi doyurdum. Ona gördüğüm rüyayı anlattım, çok masum bakıyordu bana. Galiba Cute beni anlıyordu. Cute'ye bir isim koymuştum, fakat Cute benim adımı bilmiyordu. Onun kulağına yanaşıp "Ben Şima" dedim. Bir an gülümseyerek baktı bana. İsmimi beğenmiş olmalıydı, bende seviyorum ismimi. Çünkü annem ile babam koymuştu ismimi. İsmim en güzel armağanlarıydı.
Okulumu yarıyılda bıraktım. Koruyucu aileme maddi anlamda yük olduğumu düşünüyordum. Onlara bunu söylemeden, evde sıkıldığımı söyleyip çalışmak istediğimi anlattım. İlk başlarda itiraz etseler de böyle mutlu olacağımı bildikleri için izin verdiler. Aslında canım sıkıldığı için değil onlara yük olmamak için çalışıyordum. Aldığım para bana yetiyordu. Başlarda teyzem kanser olduğu için paranın bir bütünü tedaviye gidiyordu. Bu sebeple okumak için bir imkânım olmadığından okumayı pek düşünmedim açıkçası. Sonradan okumak istedim, bu sefer de hevesim kalmadığını anladım. Uygun zamanı beklemeye karar verdim. Yalnız okuyun siz, okumak güzel. Okuyan insan yazan insandır. Şarkı dinleyin, duygularınızı yazın çünkü yazan insan duyguları olan insandır. Uzun zaman önce günlük yazarak duygularımı dökmeye başlamıştım. Hayatın üzerimde bıraktığı bütün duygu karışıklıklarını yazardım kâğıda. Sözler unutulur. Benim sözlerim uçtu fakat duygularım ve yazdıklarım hiç uçmadı.
Dün gibi hatırlarım yaşayamadığım küçüklüğümü. Annemle babam elimden tutup parka götürememişti beni. O günü tekrar yaşamak istedim. Salıncağa bindim bir keresinde. Sallanırken bir ara inme isteği gelmişti. Sallanırken atlamıştım salıncaktan ve düşmüştüm. O zaman kendi başıma kalktım, kendi başıma sildim üzerimi. Ama parka küsmemiştim. Birileri gelipcanımın acıyıp acımadığını sordular. "Acımadı, bu daha başlangıç" diyemedim.. O yüzden birazcık acıdığını söyledim. Ama anneme "Öpersen geçer anne, geçmezse de yaramın ayıbı" diyemedim.
Küçükken elimi tutup karşıya geçmeyi öğretmeyen babam, ben bugün arabaları durdurup karşıya geçmeyi kendim öğrendim.
Ve geceleri sarılarak uyuduğum ayıcığım yine en yakın uyku arkadaşım.
Bazı geceler korkuyorum anne. Kapatmamak için ısrar ettiğim lambam vardı. Artık ışıkları bile açmıyorum. Karanlıktan korkmuyorum, karanlık benden korkuyor. Küçükken ilkokulda giydiğim pembe çiçekli ayakkabılarım. Artık ben siyah giyiyorum. Küçükken çizgi film karakterli defterleri almak için dua ettiğim zamanlara sesleniyorum, artık ben kâğıda yazıyorum. Renkli kalemlere para verdiğim günlere sesleniyorum, artık siyah kalemle yazıyorum. Evde giydiğim hayvan şekilli terliklerime sesleniyorum. Artık evde kalın çoraplarımla geziyorum. Ne zaman komedi filmi görsem izlemek için ağladığım günlere sesleniyorum, artık film izlemiyorum. Yazı yazarken defterlerimin köşesine yapıştırdığım çıkartmalara sesleniyorum. Artık ben çiziyorum sayfaya renk katan resimleri...
"Ve düşündüğümde, ağzım kulaklarıma varan zamanlara sesleniyorum. Artık gülümseyemiyorum."
Bunları düşünürken hava kararmıştı. Cute'nin canı sıkılmış olmalıydı, huysuzlaşmıştı. Benim de aslında canım sıkkındı, bu yüzden dışarıda biraz gezmeye karar verdim. Tabii tek başıma verdiğim kararla bir yere varamazdım. Odamdan çıkıp merdivenlerden indim. Ahsen ablaya ve Ahmet ağabeye "Cute'nin canı sıkıldı, hep beraber dışarıda gezelim mi?" diye sordum. Hep beraber olursa olabileceğini söyledi. Ahmet ağabey ve Ahsen abla hazırlanırken, ben de hazırlanıp, Cute'yi aldım. Üstümde beyaz bluz, siyah pantolon ve yüksek taban spor tarzı siyah ayakkabım vardı. Saçlarımı salık bıraktım ve evden çıktık. Merdivenleri birer ikişer inerek apartman kapısını açıp çıktık. Dışarıda çok güzel bir hava vardı. Cute ile beraber yürümeye başladık. Ahmet ağabey ve Ahsen abla el ele tutuşmuş, arkamızdan geliyordu.
Canım çikolata çekmişti, Ahmet ağabeyden izin aldım. İzin verdikten sonra bana para uzattı. Bende para olduğunu söyledim ve hemen köşedeki bakkaldan bir adet çikolata aldım. Enerjimi almıştım ve sahile doğru yürüdük. Cute sahilde koşarken ben her zaman oturduğum banka oturdum. Denize baktım, düşündüm kendi kendime. Bu kadar mutsuzken bir tebessüm etmemi sağlamıştı Cute, Ahsen abla ve Ahmet ağabey. Belki daha da mutlu olacaktım. Birden uzak gökyüzünde şimşekler çakmaya başladı. Herhalde yağmur yağacaktı. Yanımda şemsiye yoktu.
Ahmet ağabey ve Ahsen abla yağmurda şarkılar söylüyordu. Ben ise onları izliyordum. Üşüdüğümü düşünüp yanıma geldiler ve eve gitmemiz gerektiğini söylediler. Biraz daha kalmak istediğimi söyledim. Onların da işine gelmişti, on beş dakika daha oturacaktık. Cute bana üşümüş bir şekilde baktığı için içim acıdı. Ahsen abla ve Ahmet ağabeye artık gidebileceğimizi söyledim. Cute'yi de alıp, bir taksiye binip gittik.
Gece ateşimin çıktığını fark ettim. Kalkıp, bir aspirin içecektim. Ahsen abla yanıma geldi ve ateş düşürücü şurup verdi. Bütün gece başımda gözünü kırpmadan bekledi. Aradan biraz zaman geçtikten sonra ateşimin düşmeye başladığını söyledi. Eskisinden iyiydim. Hasta olmak, yalnız olmak, kırık olmak ve buruk olmak, çok ağır geliyordu bana. Tek başıma taşıyamayacağım. Yalnızlığın hüznü çöktü bu gece üzerime. Ben daha on üç yaşında bir genç kızım. İleriki yaşlarda belki geçer.
Hiçbir zaman insanlar bana ne gözle bakar, ne derler, küçümserler, sevmezler beni diyerek hayata bakmadım. Belki düzenli bir hayatım yoktu. Fakat iyi kötü bir hayatım vardı. Benimkisi ailemden bana kalan eksik bir hayattı. Bu hayatta kimsenin düşüncesi beni çok ilgilendirmiyordu. Çünkü ben kendimi gördüğüm gibiydim. Onlar eleştirileriyle ne düzelerim ne de bozulurum, iyisi mi eleştirmeyin. Ben buyum. İşine gelen arkadaşım dostum olur, gelmeyene güle güle.
"Aslında ben kendimi çok seviyorum ama bazen soğuyorum sanki kendimden"
DÜZENLENDİ: 08.08.2018
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözün Okyanusu
ChickLitKadının yaraları okyanuslar kadar derin,ama adam daha önce hiç deniz bile görmemiş