Bölüm 11

54 23 4
                                    


-Bu komşum Şima. Koruyucu ailesiyim. Annesi yıllar önce vefat etti, babası da yok. E malum okul zamanı. Kendisi sınava girip Sağlık Meslek Lisesi'ni kazandı. Bir an önce okula kaydını yaptırmak istiyor. Bizim de birinci dereden bir yakınımız yok. Yardımcı olmanızı rica edecektik.

-Memnun oldum Şima ve Ahsen Hanım. Öncelikle Şima, seni başarından dolayı tebrik ederim. Umarım başarılarının devamı gelir. Ahsen Hanım, bu konuda benzer durumlarla karşılaşmaktayız. Şima'nın kaydı okulda otomatik olarak kaydolunmuş durumdadır zaten. Artık sistem değişti, kayıtlar otomatik bir şekilde halloluyor.

-Anladım, peki okul araç gereçleri neler?

- Ben kızımızın adını soyadını alayım, gerekli işlemleri biz hallederiz. Ev adresini de verirseniz, okul araç gereçlerini biz gönderebiliriz.

-Çok teşekkür ederiz. Peki, okullar ne zaman başlıyor?

-Aysel Hanım, iki hafta sonra okullar eğitim ve öğretime başlayacak.,

-Teşekkür ederiz, iyi günler.

-İyi günler Ahsen Hanım.

Dayanamayıp tekrar Aysel ablama sarıldım. O da bana sarıldı. Hemen merdivenlerden indik ve hızlıca eve gittik. Aysel ablaya teşekkür ettim ve kendi evime gittim. Gideceğim okulun ilk gününü hayal edemeden duramıyordum. İçim içime sığmıyordu. Ahsen abla ve Ahmet ağabey eve geldiklerinde bana kocaman sarıldılar. Beni tebrik ettiler.

-OKULLAR AÇILMADAN BİR GÜN ÖNCE-

Çok mutluydum.

Sabahın erken saatlerinde guguk kuşlu saatim tik tak çalışırken, birden kapı zilinin çaldığını duydum. Yatağımdan kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Hafif bir sesle "Kim o?" dedim. "Benim" dedi. Hemen açtım kapıyı. Sanki çok tanımışım gibi. Kapıyı açtığımda karşımda genç bir ağabey vardı. "Buyur ağabey" dedim. Bana kendisini Milli Eğitim Müdürlüğü'nün gönderdiğini söyleyip bana büyük bir karton kutu uzattı. "Bu da okul araç gereçlerin, güle güle kullan. Bu arada yarın sabah saat sekiz buçukta okul servisi gelip seni alacak. Servisin plakası karton kutunun içindeki kâğıtta yazılı, aman ha başka servise binme. Kutu ağır. Dur sen taşıyamazsın ben şöyle kapının girişine koyayım" dedi ve kartonu ayakkabıların bulunduğu köşeye koydu. Teşekkür ettim ve gitti. Günlük rutin işlerimi yaptım. Heyecanımı biraz azaltmak için biraz dışarıda hava almaya çıktım. Gezdim, temiz havayı içime çektim, martılara simit attım. Akşamüzeri eve geldiğimde saat sekiz buçuk civarıydı. Kendimi koltuğun üzerine fırlattığım anda gözüm uykuya dalıvermiş.

Uyandığımda, uyuyakaldığımı fark ettim. Hemen tekrar saate baktım, fazla uyumamıştım. Saat 20.30'a geliyordu. Kalkıp kutudaki gerekli eşyaları çıkardım ve çantamı hazırladım. Saatimi ayarladım ve yatağıma geçtim.

Okulların açılmasına, daha doğrusu okula başlamama sayılı saatler kaldı. Saat artık 22.00'ydi. Saatimin ayarlanıp ayarlanmadığına tekrar baktım ve yatağıma geçtim. Gözlerimi kapattım.

Guguk kuşumun sesiyle uyandım yine bu sabah. Hem de hemen uyandım. Üşenmeden, yorulmadan. Kalktım hemen banyoya gidip, ellerimi ve yüzümü yıkayıp duruladım. Okul kıyafetlerimi ütüledim ve giydim. Saçlarımı taradım. Gündelik hayatımdaki gibi bir atkuyruğu yaptım. Ahsen abla ve Ahmet ağabeye okula gittiğime dair not bıraktım. Yanaklarına bir öpücük kondurdum. Saat sabah sekiz buçuğa on dakika kala çantamı ve montumu alıp, ayakkabılarımı giydim. Kapıyı kilitledim ve merdivenlerden indim. Apartmanın önünde bekledim. Servis plakası yazan kâğıdı yanıma almıştım, unuturum diye. 

Servisim beş dakika sonra geldi ve servisime bindim. Yarım saatlik bir yoldan sonra, okula varmıştım. Okulu ilk defa görmüyordum, bir keresinde kitaplarımı almaya gitmiştim. Bahçesi çok genişti. Okulun binası güzeldi. Beğendim. Hemen karışık sıralara geçtik. İlk önce İstiklal Marşı okuduk ve ardından müdür tek tek isimleri okuyup sınıfları söyledi. Benim sınıfım 9/A imiş. Hemen sınıfa gittim. Yerimize oturduk. Yanıma bir tane erkek çocuk oturdu. Hafiften tebessüm etti, ben de tebessüm ettim. Ardından öğretmenimiz geldi ve tanışma faslı başladı. Herkes ilk önce kendini, sonra hayallerini anlattı. Ailesini de en son tanıttılar. Sıra bana geldiğinde her şey çok güzel gidiyordu. Ta ki aile konusuna gelene kadar. Yaşadıklarımı bilmelerinde bir sakınca yoktu. Zaten ben bundan utanmıyordum. Olanları anlattım, öğretmenim bir sıkıntım olduğu zaman rehberliğe gidebileceğimi söyledi. Teşekkür edip, yerime oturdum.

Yerime oturduktan sonra biraz zaman geçti ve teneffüs zili çaldı. Neredeyse bütün sınıf başıma toplanıp birkaç soru sordular. Hatta bazılarının yaşadıkları benim yaşadıklarım gibiydi. Kiminin annesi yoktu, kiminin babası. "Zaten bir insanın ne kadar kırıldığını ben anlarım, dediğim gibi yaşayan bilir". Sınıftakiler ile tanışma mevzusu bittikten sonra beni yanına oturmam için çağıran kız ile iletişim kurmaya çalıştım. Bana baktı ve dedi ki:

+Ben Ece, arkadaşlar bana genellikle suskun kız derler.

- Memnun oldum da niye öyle bir hitapta bulunma gereksinimindeler?

+Onlar ile fazla konuşmuyorum, çünkü ben konuştuğum zaman karşımdaki insanın kırılmasından korkuyorum. Bu yüzden kelimelerim cam kırıkları gibi. Sussam acıtır, konuşsam kanatır.

Ece öyle bir cümle kullandı ki söyleyecek kelime bulamadım. Şu iki kelimeyi bir araya getirsem, onun kurduğu cümlenin yanında benim cümlelerim söz grubu olarak kalır giderdi. Biraz kalakaldıktan sonra sordum;

- Niye böyle çok derdin varmış gibi konuştun ki?

+ Bak Şima, Mevlana'nın bir sözü vardır; "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol". Bu söz bana şart anlamı katmıyor. Olduğum gibi görünsem yine kırgın bir çiçeğim, göründüğüm gibi olsam yine kırgın bir çiçeğim. Bu yüzden ben böyleyim. Olduğum ve göründüğüm gibiyim. İçimde ne var ise dışımda, dışımda ne var ise içimdedir. Anlattığın kadar hayata 1-0 geride başlamışsın. Bak arkadaşım, bu hayat sana her zaman gülmez...

- Evet, bu hayat bana her zaman gülmez. Bana bir gün güler, iki gün ağlar. Üçüncü gün ise yas tutar. "Benim umudumun kesildiği yerde, hayallerim yara bandı oldu." Çok yaralar aldım, alıştığım için hissetmedim. Bazen hissettiğim oldu fakat hissettirmedim. Çünkü bunları etrafıma yansıtacak kimsem yoktu.

+ Acılarımız ortak seninle, var mısın gökyüzüm olmaya?

-Benim gökyüzümün mavisi, annemde kaldı. Sen çölüme yağmur olabilecek kadar büyük bir dost olabilecek misin peki?

+ Ben yaşadıklarımı kimseye yaşatmam. Bu yüzden değil çölüne yağmur olmak, gecene gündüz olurum.

DÜZENLENDİ: 08.08.2018

Gözün OkyanusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin