Bölüm 15

58 12 45
                                    



"ERTESİ SABAH"

Saat sabahın beşi, alarm çalıyor. Kalkıp, alarmı kapattım. Banyoya gidip ellerim ve yüzümü yıkadım. Elimi ve yüzümü kuruladıktan sonra banyodan çıktım. Odama geçip, biraz telefonda takıldım. Kalktım ve yatağımı düzelttim. Sonra mutfağa gidip kahvaltı yaptım. Kahvaltım bittikten sonra yediklerimi topladım, kahvaltılıkları yerine yerleştirdim. Servisin gelmesine yarım saat vardı. Çantamı hazırladım ve oturdum. Servisin gelmesine beş dakika kala apartmandan çıktım.

Hava soğuktu, çantamdaki poları üzerime giydim ve servis geldi. Diğer öğrencileri de aldıktan sonra toplam yirmi dakika içinde okulda olduk.

Sınıfa gidip çantamı bıraktım ve dışarıya çıktım. Sıraya geçtik ve sonra sınıflara girdik. Bugün hiç neşeli değil gibiydim. İlk ders matematik idi. Dersin yarısında bir nöbetçi öğrenci gelip, 2269 numaralı öğrenciyi müdür yardımcısının çağırdığını söyledi.

"Allah Allah, farkında olmadan bir şey mi yaptım acaba?" diye düşünmedim değil. Öğretmenden izin aldıktan sonra nöbetçi ile beraber sınıftan çıktık.

-Pişt

--Efendim?

-Neden çağırıyor beni, bir bildiğin var mı?

--Bir tane adam var içeride, başka bir şey bilmiyorum.

-Adam mı?

--Evet, hadi git.

-Tamam, sağ ol.

Kapıyı tıklayarak içeri girdiğimde, tövbe estağfurullah adam üzerime atlayacakmış gibi bakıyordu.

-Buyurun hocam, beni çağırmışsınız.

--Geç kızım, otur şuraya.

Korkudan elim ayağım kolum bacağım titriyordu.

-Şu adamı tanıyor musun?

--Hayır, tanımıyorum.

Derken adam bana bakıp;

---Kızım, beni nasıl tanımazsın?

Bütün sinir hücrelerim bir araya toplandı.

--Ne kızımı, ben nereden senin kızın oluyorum?

---Kızım sakin ol, insan babasıyla böyle konuşur mu?

Bayılmamak için kendimi zor tutuyordum. Nutkum tutulmuştu. Gelen adamın babam olmaması için bildiğim bütün duaları etmiştim. Beni on iki yıl önce bırakıp, bir daha yüzüme bakmayan adam burada benim babam olduğunu oturup rahatça söyleyemezdi. Hemen itiraz ettim.

--Hocam ne babası, ben babamı öldüreli yıllar oldu. Hocam özür dilerim ama ya bu adam gider ya da ben.

Babam denilen adam kolumdan tuttu.

--O elini çek, yumruk olarak sana geri dönmesin. Sakın ama sakın bir daha bana dokunma.

Utanmadan konuştu.

---Benimle geliyorsun, evimize gideceğiz.

-- Sen kimsin? Sen kimsin de ben seninle geliyorum! Çabuk git buradan, polis çağıracağım. Bıktım senden, sen benim çocukluğumu öldürdün. Katil! Hocam size de gerçekten çok kırıldım, ne yaşadığımı biliyorsunuz. Ve her şeye rağmen beni yüzsüz biriyle yüzleştirmeye çalışıyorsunuz.

-Kızım...

--Hocam lütfen, sorun sizde değil. Bende ki tüm her şeyimi sizlere güvenerek anlattım. Hayatımı alt üst eden bir adamı babam diye karşıma getirdiniz. Beni çağırmasaydınız daha iyiydi. En azından o adamdan değerli ve önemli bir dersim vardı. İlk on dakikasını boş biri için harcadım. Şimdi sen de al pılını pırtını çek git okulumdan. Benle ilgili ne varsa uzaklaş. Polisi arayacağım, uzaklaştırman var. Bak bakalım ne olacak sana.

Dedikten sonra ağlayarak sınıfa koştum. Kapıyı çalıp içeri girdim. Öğretmenime sarılarak ağladığımda, sınıftakileri bahçede hava almaları için gönderdi. Ve benimle dertleşmeye başladı. Anlamıyorum, yıllardır yalnızlığımla boğuştuğum o karanlıktayken, beni tekrar karanlığa iten adam niye tekrar gelip düzenimi bozuyordu? Tam mutlu olacağım derken, bozuluyor bir şeyler.

-Ne oldu kızım? Müdür bir şey mi dedi?

Olanları anlattım. Gelip sarıldı ve başımı okşadı.

-Üzülme kızım, ben senin arkandayım. Kimse seni alıp bir yere götüremez de dokunamaz da. Bana güven. Müdür Bey ile de konuşacağım. Veli diye gelen kimseyi seninle görüştürmeyecek.

--Teşekkür ederim hocam.

Diyip ağlamaya başladım. Bir tane peçete verip, yüzümü silmemi istedi. Tebessüm ettim ve beni bahçede hava almam için ikna etti. Kendisi de müdür ile görüşecekti.

Çıkışta, sınıfın penceresinden etrafa bakındım. O adam ile aynı havayı solumak istemiyordum. Müdür sınıfa girdi. Ayağa kalktım.

-Otur kızım otur. Gerçekten özür dilerim, böyle olacağını bilemezdim. Bir daha böyle bir şey olmayacak.

-Önemli değil öğretmenim. İzninizle çıkabilir miyim, servis beni bekliyor.

-Çık kızım.

Dedikten sonra koşarak sınıftan çıktım. Servisime bindim ve eve gittim. Eve girdikten sonra üstümü değiştirdim ve yemek yedim. Her şeyi unutmak için kendimi yatağa fırlattım. Biraz ağladım. Hiçbir şey olmamış gibi karşıma çıkması adamlığa sığmazdı. Ağlarken uyuyakalmıştım. Ahsen abla ve Ahmet ağabey gelip beni uyandırdılar. Müdür bey onlara her şeyi anlatmış. Gelip bana kocaman sarıldılar. Sarılmaktı asıl ilaç. Onlara hissettiklerimi anlattım. Ahsen abla ve Ahmet ağabey, kimse seni alamaz. Sen artık bizim kızımızsın dedi. Sarıldık. Sonra öptüler beni ve işe gittiler.

Ağlarken uyuyakalmak en acısıydı her zaman ki gibi. Ağır bir uykuydu, yorgundu gözlerim. Bazen camın kenarına oturup düşünüyorum kendi kendime. Acaba neden ben diye? İsyan etmiyorum, yanlış anlamasın kimse. Sadece merak ediyorum, bunları hak edecek ne yaptım diye?
Benim tek suçum başta da söylediğim gibi annemin karnından çıkmamdı. Keşke biraz daha kalabilseydim orada. Sana karışan yok, hayatın yükü omuzlarında değil, suçlu değilsin. En azından sırf senin için ölen bir annen yok. Diyorum da keşke ben ölseydim. Annem yaşasaydı da mutlu olsaydı. Ben yaşadım da ne oldu, çok mu mutluyum?
Siz siz olun bu devirde kimsenin sonsuza dek kalacağına inanmayın. İnanmayın, çünkü kimse kalmıyor. Kalan tek şey, gidenin gittiğiyle kalması. Ama içim rahat benim. Bu yaşıma kadar yurtta büyüdüm, kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalıştım ve başardım. Yarı yolda bırakıldığım hâlde karşıya geçmeyi öğrendim. Ben üst geçitten değil, yolun ortasından yürümeyi öğrendim.
Bunu bana hayat öğretti. Hayatın gerçekleri öğretmen iken ben öğrencisiydim.
İlk öğrendiğim şey dik durabilmekti. Her şeye karşı başımız dik duracaktı. Kendimize güvenmeyi bilecektik. Korku diye bir şey olmayacaktı hayatımızda. Kendi başımın çaresine kendim bakacaktım ki alışayım gerçeklerle yüzleşmeye. Hiç bir zaman kimseye boyun eğmedim. Asla. Sen de eğme, adı üstünde hiç kimse. Senin için hiç kimse olan hiçtir, boynunu eğmeye değmez.

DÜZENLENDİ: 08.08.2018


Gözün OkyanusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin