Cute'nin kapıyı ittirmesiyle çıkan sesle uyandım. Maalesef bu sabaha uyanmak zorundayım. Bugün günaydın diyemiyorum kendime. Ağlamak da istemiyorum artık. Bir yaş daha büyüdüm. Açıkçası niçin ağlayayım bugün? Benim için kendi canını hiç sayan anneme mi yoksa babamın beni bırakıp bugüne kadar kalbim kırık büyümeme sebep olmasına mı? Eminim sen de böyle istiyorsundur. Ağlamayacağım bugün. Sevinmesem de ya da sevinemesem de bugüne, üzülmeyeceğim. Biliyorum ki senin gelme imkânın yok. Babamsa artık gelse de boş, gelmese de. Bugün, ikimizin ortak bir kaderi var. Senin yaşamın bitti, benim kaç yıl süreceğini bilmediğim ömrüm başladı. İçimde senle büyüdüm, yaşamayı sürdüreceğim annem. Senin için yapacağım bunu.
Hakkını helal edecek misin bana anne? Onca acıyı benim için çektin sen, hakkını helal et olur mu annem? Belki seninle aynı mağazada aynı kıyafetleri alamadık, fotoğraflar çekinemedik, beraber kol kola kız kardeş gibi gezemedik, seninle sırlarımızı paylaşamadık ama olsun anne. Hakkını helal et...
Belki bir babam olmadı ama bende çok sevdim anne. Babamı bende sevdim. Beraberken fotoğraflarda ne güzel gülüyormuşsunuz. Babamın seni sevişini sevdim anne. Sen de babamı seviyorsun değil mi? Ona aldığın hediyeleri gördüğümde anlamıştım. Ben mi paramparça ettim sizi, hem sizi hem kendimi. Üzgünüm anne her şey için üzgünüm, bu kırgınlıklar için üzgünüm. Son pişmanlık fayda etmiyor anne, etmiyor.
Bazen anlatmak isteyip de anlatamadığım çok şey var anne. Fakat konuşacak kimsem yok biliyor musun? Bazen mezarına gelirim ama seni üzmemek için anlatamam söyleyemediklerimi. Ne dersin anne, bir gün konuşur muyuz senle yüz yüze?
Bayramlarda evlerde herkes bayram heyecanı ile uyanır sabahları. Sen uyuyorsun, ben uyanamıyorum o sabahlara. Gezecek kimsem yok, elini öpeceğim kimsem yok, sarılacağım annem ve babam yok. Şekerleri, paraları toplayıp evde önünde heyecanla sayacağım bir ailem yok. Beraber el ele gezebileceğim bir ailem yok. Ailemin yok olduğu her yerde yalnızım ben. Mutluluk burada kilo ile satılmıyor annem. Aşk da parayla alınmıyor babam, sarılışındaki duyguda var olan bir şey.
" Ve ben bu kadar kırılmışken, beni teselli eden bir güneşim olmadı."
Hiç ölmek istediniz mi? Sebeplice veya sebepsizce, ölmek kelimesini bağrınıza sığdırdınız mı? Ben sığdırdım kırık kalbime. Gerçek mutluluğun olmadığını bilerek sakladığım minnoş gönlüme.
"Issız bir adada yalnızım, son gemi de terk ediyor limanımı."
Mutlu insanları gerçekten tanımak istiyorum. Gerçekten mi yoksa hayattaki tiyatroları için mi mutluluk rolündeler? Bana kör bir çocuğun mutluluğunu anlatın. Gökyüzünün mavisinin nasıl olduğunu ondan öğrenip bana anlatın. Doğanın sesini sağır bir çocuktan duyun bir de. Koşmanın mutluluğunu sakat bir çocuktan anlayın mesela. Yalnızlığın ne olduğunu da benden dinleyin. Babasız bir kızın nasıl uçma gayreti gösterdiğini, annesiz bir kızın burukluğunu benden dinleyin. Anlayarak ve hissederek dinleyin.
"Kırıldık zamanla. Ayaklar altında ezilmiş bir çiçek gibi kırıldık".
Koptuk bazen, insanların papatyaları sevmesinden kanadımızı kırdıklarından koptuk. Çiçeğimizden koptuk, yaprağımızdan, bağımızdan koptuk. Bağlayamadılar bizi, bir araya getirip de toparlayamadılar. Fakat düştüğümüz gibi kalkmasını da bildik. Ağladığımız gibi gülmesini bilirdik ama istemedik çoğunca. Yıllarca gülmeyi bilen ama unutanlardanız. Hayat bize sırtını çevirdiyse biz de ona çevirmek zorunda kaldık. Sırt sırta vermek için ben de sırtımı döndüm, güçlendim. Büyüdüm artık.
Derken Ahsen abla ve Ahmet ağabey ellerinde büyük bir pasta ve hediyelerde odama girdiler. Hemen çaktırmadan gözyaşlarımı sildim ve bir dilek tutup mumları üfledim. Bir saat kutlama yaptık. Onlara sarıldım ve pastayı yedik. Boğazıma dizilmişti. Annemin ölüm gününde pasta yiyeceğim aklıma gelmezdi. Özür dilerim anne, üzüldüğümü anlasınlar istemezdim. Sonra herkes uyumak için odasına gitti. İyi geceler dileyip, yatağıma geçtim. Üzgünüm ki bir yaş daha büyüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözün Okyanusu
Chick-LitKadının yaraları okyanuslar kadar derin,ama adam daha önce hiç deniz bile görmemiş