Bölüm 12

100 22 12
                                    


İlk defa beni böyle çepe çevre saracak bir dost bulmuştum kendime. Belki yaralarımı geçiremeyecekti fakat bir yara bandı gibi gizli tutacaktı. Dostluk bu olsa gerekti, çölüne yağmur olmak ha, ne kadar da güzel ve içten bir cümle. Umarım içimdeki bu izleri sarıp sarmalayabilecekti. Bana bir harf öğretenin ben kırk yıl kölesi olurum. O benim bir yaramı sarsın, ben onun yaralarının olduğunu bile unuttururum.

"Dostluklar güzeldir. Kimine gölge olursun, güneşinden korursun; kimine rüzgâr olursun sıcağından korursun. Eğer gerçekten olursan bil ki sen bir dostsun."

Benim küçükken çok arkadaşım yoktu. Öyle sayabileceğiniz kadar vardı, taş çatlasa on veya yirmi. Hepsini de birbirinden çok severdim. Küçüktüm ama arkadaşlık için çok olgundum. Onlara komik gelen bana bazen komik gelmiyordu, benim anladıklarımı anlamaları için benim yaşadıklarımı yaşamaları gerekiyordu. İstemem tabi ki, kimse benim kadar üzülmesin. Bir tuhaf hissediyordum. Bir yanımın acısını dindirmeyi isteyen bir dostum ilk defa olacaktı. Kaybettiğim mavileri bana tekrar yaşatabileceğine inandırdı.

"Çabuk kanmazdım ben, sana çok güvendim."

Ece ile bir an göz göze geldik ve bir şey fark ettim. İkimizin de birbirimize bakarken gözleri dolmuştu. Duygusal dakikaların yaşandığı o anda, başımı Ece'nin omzunda, gözyaşlarımı gözlerimden usulca akarken buldum. Arkadaşımın elini, saçlarımı okşarken hissettim. "Anne sevgisiydi bu, tatmak isteyip de tadamadığım."

Artık nasıl iyi hissettiysem kendimi, uyuyakalmışım o koca yürekli omzunda. Bir o kadar şefkatli, bir o kadar acının derine indiği bir omuz. Başımı kolayca yaslayabildiğim bir omuz, bana rahat ettiren o omuz. Annemin omzuna hiç yatmadım ben. Ama yatmış kadar oldum.

Uyandım ve boynumun hafif tutulduğunu hissettim. Kalkıp boynuma kıtlatacaktım fakat o an bir şey daha fark ettim. Ece de uyuyakalmış.

"Bir insan bu kadar güzel uyumamalı kardeşim, kelebekler kıskanır."

Hafif irkildiğim de Ece usulca gözlerini açtı ve "Uyandın mı?" diyip, gülümsedi. Allah'ıma dua ediyordum, bizi hep böyle güzel eylesin. Dostluğumuzun kimsenin bozmasına izin vermeyeceğim.

Dersler de bittikten sonra, Ece ile servisimize binip yola koyulduk. O benden sonra iniyormuş. İyi akşamlar geçirmesini dileyip, servisten indim.

Eve çıktım. Ahsen abla ve Ahmet ağabey gelmemişlerdi. Mesaide kalacaklardı galiba. Hemen ayakkabılarımı dolaba koyup, montumu askıya astıktan sonra odama çıktım.

Arkadaşlık çok güzel bir şeymiş. Düştüğünde kaldırıp koruyup kollayan güzel bir detay. Komik olmayan bir esprinize bile gülen arkadaşlarınızı asla kaybetmeyin. Çünkü onlar, kolay bulunamayan insanlardır. Elmaslardan, mücevherlerden daha çok değeri olan arkadaşlardır. Onlar satılmaz ama değeri vardır işte, say say bitmez...

**

Bahsettim mi bilmiyorum. Yakın zamanda çok zorlu süreçler atlattım. Eskiden yaşamış olduklarımın bıraktığı derin izler, okula alışmam, yeni arkadaşlar, duygu karışıklıkları, sınavlar ve bitmeyen stres. Ortaokul son olduğum için geleceğimin planlarına başlamıştım. Annemin günlüğünde sağlıkçı olmamı istediği yazıyordu. Bugüne kadar kimseye bir yararım dokunmadığı için annemin isteğini yerine getireceğim. Annem ister de ben yapmaz mıyım? Yaparım tabii. Annem günlüğüne derin yazılar yazmamış. Sadece kendisi de sağlıkçı olmak istiyormuş, ama ailesi okutmamış. Ve içinde ukde kalmış.

"Ah be canımın içi, senin içindeki ukdenin her bir zerresine kurban olurum."

İşte sırf bu yüzden sağlıkçı olacağım. Dediğim gibi annem sadece sağlıkçı olmamı istediğini yazdığından, geriye kalan detaylara girmemiş. Hemşire mi olsam, ATT(Acil Tıp Teknisyeni) mi? Yoksa ebe veya yardımcısı mı? Veya daha çok ilerleyip tıp okuduğumda, doktor mu olsam? Aslında bir şey itiraf edeyim mi? Bana bunların içinden en çok hemşire canıma yakın geldi. Hemşire olarak kendimi düşündüğüm de hiç de fena olmaz gibi.

"Kendi yaralarını saramamış biri, başkalarının yaralarını sarabilir miydi ki?"

Deneyip öğrenecektim.

"Her birinin yarasına merhem olduğum zaman, kendi yaralarıma tuz bastığımı

"Çaresiz kaldığım anda inanmaya inandım, başarmayı başardım. Ağlamayı ağlattım."

Düşünmeyi bıraktıntan sonra karnımın acıktığını hissettim. Yatağımdan kalktım, elimdeki telefonu yatağın üstüne bırakıp odamın kapısını açtım. Mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Buzdolabını açtım ve saniyeler içinde tekrar kapattım. Sonra aklıma bir şey geldi. Ben niye buzdolabını açmıştım ki? Ha, doğru acıkmıştım. Kendi halime gülerek tekrar buzdolabının kapağını açtım. Buzdolabının soğukluğu yüzüme vururken düşünüyordum. "Acaba kahvaltı mı yapsam, yemek mi?"

Ah Şima, sen yemek yapmayı bilmiyorsun ki. Yapsan yapsan en fazla bir yumurta kırarsın. Hadi diyelim onu da geçtim, domates falan alıp menemen yaparsın. Biraz daha ilerletip patates kızartması yaparsın. Yaptığın domates sosunu patates kızartmasının üstüne dökersin. Oh, mis. E hani ben yemek yapmayı bilmiyordum? Ay, yemek yapmasını biliyormuşum!

Böyle sevindikten sonra biraz peynir, zeytin, domates, salatalık ve reçeli buzdolabından çıkardım. Elimde taşıyarak bir şeyler hazırlamak mümkün olmadığı için onları tezgâhın üstüne koydum. Tezgâhın alt kısmındaki çekmecenin içinde kaşıklık vardı. Oradan bıçak ve çatal aldım.

Tabi zenginler fazla anlamaz kaşıklıktan. Şimdi bunu okurlarken kaşıklıktan bıçak mı çıkar diye düşünürler. Adının kaşıklık olması içinde sadece kaşıklık olacağı anlamına gelmez. O zaman şöyle bir örnek vereyim ben size. Telefon iletişim kurmak için icat edilmiştir fakat fotoğraf çekiniyorsunuz. Veya çorap ayağın üşümemesi için giyilen bir şeyken, bazılarınız bone olarak kullanıyor. Bunla o aynı şeydir.

Hani bazılarınızın dışı güzeldir ama içini de bilmezsiniz. Evin dışı güzeldir ama önemli olan içidir. Bilmem anlatabildim mi?

Anlamadıysanız şöyle söyleyeyim. Narın da dışı pek iç açıcı değildir ama içinde pare pare güzellikler serilidir.

Bugün çok sinirliyim. Bir o kadar da üzgün.

Dün internette haberleri okurken, Ceylin adlı bir kızın haberini gördüm. Merak edip okumak istedim. Haberin başlığıyla saatlerce nutkum tutuldu diyebilirim. 

DÜZENLENDİ: 08.08.2018

Gözün OkyanusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin