Annemin masayı Jungkook'un odasına taşımak için babamla konuşma seslerini duyduğumda gülümsedim ve hızlı adımlarla yürüyerek Jungkook'un yanına ulaştım. Yalnız kalmak onları daha mutlu edecekti, buna inanıyordum.
"Nereye gidiyoruz?"
Jungkook ellerini ceketinin cebine soktu ve meraklı gözlerle beni izlemeye başladı. Ona dair olan şüphelerimi zamanla aşmıştım. O sadece biraz hasta bir çocuktu ama bunu da onunla uzun zaman geçirmediğiniz sürece anlayamıyordunuz. Herkes gibi normal duruyordu ve öyle olmak için çok çabaladığını biliyordum.
Onunla gittikçe yakınlaşıyorduk ve çok yakın iki arkadaş gibi olmaya başlamıştık. Kimseyle konuşmadığım şeyleri bazen ona anlatıyordum ve Jungkook sesini bile çıkarmadan beni dinliyordu sonra ise birkaç tavsiye veriyordu ve biz kahvelerimizi içip gülüşmeye başlıyorduk.
Hayatıma gireli sadece birkaç hafta olmasına rağmen böyle olmamız güzeldi ve onu daha iyi anlayabildiğimi düşünüyordum. Artık sabahları erken kalktığımda tek başıma bahçede oturmuyordum. Jungkook da bana eşlik ediyordu ve bunu yapmaktan mutlu gibi duruyordu.
"Roseanne?"
Silkindim ve gözlerimi Jungkook'tan ayırıp önden yürümeye başladım. Neden böyle yaptığımı bilmiyordum, bir miktar utanmıştım sanırım ama bu önemli değildi. Jungkook hızlıca yanıma geldi ve aynı ritimde yürümeye başladık.
"Görebileceğin en küçük ama en büyük AVM'ye gidiyoruz. Kendini bu eşsiz yolculuğa hazırlasan iyi olur Jungkook."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Goodbye, Rosé
FanfictionBir sonbahar günü evimize gelen değişim öğrencisinin ikimizin de kaderini değiştireceğini, ikimizin hayatına yeni bir anlam katacağını hiçbirimiz beklemiyorduk. Ben, onun sayesinde saf sevginin nasıl bir şey olduğunu öğrendim. O ise bana verebileceğ...