"Ciddiyim. Beni üç gün boyunca eve almaz arkadaşımda kalmama neden olurdu ya da bir saunada, emin değilim."
Bu sefer sadece gülümsedim ve bize doğru gelen siparişimize bakmaya başladım. Garson hızlıca pizzayı ve tepsiyi masamıza bıraktı ve afiyet olsun diyerek masamızdan uzaklaştı.
Jungkook neredeyse ağzından salya akacak gibi durmuş üstünde dumanı tüten pizzaya bakarken onun için bir dilim kestim ve hızlıca tabağına koydum. Bana ufak bir teşekkür etti ve pizzasını yemeye koyuldu.
Elleri çoğunlukla bıçak gibi şeyleri tutarken titriyordu ve bunu hastalığına bağlıyordu. Bazen titremek yerine uyuşuyordu da, garipti ama sorgulamayı istemiyordum. Belki de sadece kendine bu tür şeyleri kullanacak kadar güvenmiyordu ama bu beni alakadar etmiyordu. O, nasıl istiyorsa öyle olmalıydı.
"Jungkook..."
Jungkook hafifçe başını kaldırıp bana bakmaya başladığında devam etmem gerektiğini biliyordum ama nasıl devam edeceğimi bilmiyordum. Seslice yutkundum ve kelimelerimi bir sıraya koymaya çalıştım. Merak ettiğim tek şey buydu ve sormayı her şeyden çok istiyordum.
"Neden kimseye hastalığından bahsetmiyorsun? Bunu öğrendiklerinde seni dışlayacaklarından mı korkuyorsun?"
Sonunda sormuştum, başarmıştım ama şu an sormasaydım diye düşünüyordum. Bir anlığına sadece boş gözlerle bana baktı ve sonra elindeki pizza dilimini tabağına koydu. Bakışlarını da masaya çevirdiğinde artık her şey için çok geçti ve ben, nasıl toparlayacağımı bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Goodbye, Rosé
FanfictionBir sonbahar günü evimize gelen değişim öğrencisinin ikimizin de kaderini değiştireceğini, ikimizin hayatına yeni bir anlam katacağını hiçbirimiz beklemiyorduk. Ben, onun sayesinde saf sevginin nasıl bir şey olduğunu öğrendim. O ise bana verebileceğ...