Eve dönme zamanımızın gelmemesini dilerdim. İkimizin aynı eve gireceğini düşünürken ayrı evlere hatta ayrı ülkelere düşmüştük.
Eve geldiğimizde içeriden yabancı bir kadının sesi geliyordu ve ikimiz de bir süre şaşkınca birbirimize baktıktan sonra hızlıca mutfağa girdik. Jungkook bir anda gördüğü kadın ile şaşırıp dursa da ben, ne olduğunu anlayamamıştım bile. Sadece mutfağın bir köşesinde dikilmiş ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Jungkook bir anda silkinip kadına doğru ilerlediğinde kadının ona gülümsediğini ve kollarını açtığını gördüm. Jungkook da hiç düşünmeden kollarını kadına sardığında gülümsemeleri ikisinin de tüm yüzüne yayılmıştı. Diğer köşede ise annem ve babam birlikte onları gülerek seyrediyorlardı.
O an bir şeyler olduğunu anlamıştım ama yine de ne olduğunu tam kavrayamamıştım. Birilerinden açıklama bekler gibi ailemin yüzüne baksam da onlar hala sarılan ikiliyi izliyorlardı. Beni düşüncelerim ve korkularım ile yalnız bırakmışlardı.
Jungkook en sonunda kadından ayrılıp bana gülümseyerek baktığında gülümsedim ve birkaç adım atıp yanlarına gitme cesareti edindim. Bu durum benim için garipti ama yine de bir şeyler yapmam gerekiyor gibi hissediyordum.
Kadın bana gülümseyerek yanındaki sandalyeyi işaret etti ve kolumdan tutarak oturmama yardım etti. Buna gerek yoktu ama yine de bana yakın olmak ve kötü bir insan olmadığını kanıtlamak istiyor gibi bir hali vardı. Ona kötü bir karşılık vermedim ve gülümseyerek bakmaya devam ettim.
"Roseanne bu benim annem. Anne... bu da arkadaşım Roseanne."
Bana İngilizce annesine Korece söylediğinde bir anlık şaşırsam da belli etmedim ve kadına gülümseyerek selam verdim. Kadın da aynı şekilde güldü ve saçımı okşadı. Annesi çok sevecen ve iyi bir kadına benziyordu ama yine de içimdeki korku bir türlü geçmemişti. Neden buraya geldiğini ve ne yapmak için geldiğini bilmiyordum ve bu durum beni strese sokuyordu.
"Biz biraz onları yalnız bıraksak iyi olur Rose. Konuşacakları çok şey olmalı."
Ailemi onayladım ve yavaşça sandalyemden kalktım. Son kez kadına ve Jungkook'a bakıp ailemle birlikte mutfaktan hızlıca salona geçtim. Bir şeyler dönüyordu ama bir türlü anlayamamıştım. Artık ailemin bir şeyleri demesi gerekiyordu ve ben daha bunları düşünürken babam konuşmaya başlamıştı bile.
"Annesi Jungkook'u bir süreliğine Kore'ye geri götürmeye geldi. Kore'de yapmaları gereken bir iş varmış."
Bir anda olduğum yerde durdum ve söylenenleri anlamaya çalıştım. Bu kadar çabuk muydu? Sadece birkaç hafta olmuştu ve hemen gitmesi mi gerekiyordu? Buna daha kendimi hazırlamamıştım. Gitmesi fikrini hiç düşünmemiştim bile.
Daha önceden gelmemesini isterken şimdi ise gitmemesini istiyordum ve bu durum beni de şaşırtıyordu. Varlığına yeni alışmışken bir anda gitmesi beni etkileyecek ve bir boşluk yaratacaktı. Bunun olmasını istemiyordum.
"Ne zaman ve ne kadar süreliğine gidiyor?"
Verecekleri cevaptan korkuyordum. Bu sürenin çok uzun olma ihtimalini düşünmek bile istemiyordum. Uzun süre Jungkook'tan ayrı durma fikri hoşuma gitmemişti. Onunla anlaşmıştım ve ailemden biri gibi olmuştu. Şimdi ise gidiyordu.
Ailem bir süre birbirlerine sıkıntıyla baktıklarında cevap benim için iyice korkutucu olmuştu. Artık duymak istemiyordum. Sadece Jungkook'un gitmek istemeyeceğini umuyordum ama bu da imkansız gibi duruyordu.
"Yarın sabah gidiyorlar ve ne zaman döneceğini bilmiyoruz. Belki bir yıl sonra belki de daha uzun bir zaman sonra."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Goodbye, Rosé
FanfictionBir sonbahar günü evimize gelen değişim öğrencisinin ikimizin de kaderini değiştireceğini, ikimizin hayatına yeni bir anlam katacağını hiçbirimiz beklemiyorduk. Ben, onun sayesinde saf sevginin nasıl bir şey olduğunu öğrendim. O ise bana verebileceğ...