~6~

511 24 11
                                    

(Okay'dan)


"Baba? Annem ne zaman gelecek?" diye sordu Efe ve kalbimin sızlamasını sağladı. İki ay. Koskoca iki ay geçti ama Hazalım'dan hâlâ bir haber yoktu. Her yerde onu arıyorduk. Azat her gününü kullanıp onu sokak sokak arıyordu. Çınar zaten perişandı ve Sedef'i ayakta tutmaya çalışıyordu. Sedef'in doğumuna az kalmıştı ama kızda hâl yoktu. Senem sürekli Hazal'ın başına bir şey geldiğini ve Defne'den kıllandığını söylüyordu. Rüzgar -Senem'in sevgilisi- aileyi olabildiğince sağlam tutmaya çalışıyordu. O da artık bizden biriydi.

Efe ise umutla annesini bekliyordu. Her gün bana "Annem ne zaman gelecek?" diye soruyordu. Annem gelecek mi değil, ne zaman gelecek...
O küçücük yüreği ile emindi Hazal'ın geleceğinden. Ama ne zaman? İşte onu hepimiz merak ediyorduk.

Ben ise... Yürüyen bir ölüydüm. Kalbim parçalara dağılmış, büyük bir özlem ile sevdiğim kadını arıyordum. Hayatımın anlamını, çocuğumun annesini, benim dişi kaplanımı arıyordum. Lanet olsun onsuz ne yapacağım diye düşünürken şimdi nefes almaya çalışıyordum. Hazal benim nefesimdi, ama şimdi o yoktu. Beni ayakta tutan, güçlü kılan ise oğlumdu. Hazalım'dan bir parça...

Ailemiz dağılmış gibiydi. Bu aileyi bir tutan Hazal'dı. Ama... Ama kahretsin o neredeydi? Ne olmuştu sevdiğime?
Hiç birimiz birbirimizin yüzüne bakmaz olduk. Herkes acısını içinde yaşar oldu. Azat her gün, sabahın köründe evden çıkıp gecenin bir vakti eve geliyordu. Deli gibi yeni kavuşuğu kardeşini arıyordu. Ve her gün şu siktiğimin kapıdan girdiğinde gözlerimin içine bakarak başını iki yana sallıyordu. Onu bulamıyordu.

Sedef zaten ayakta zor duruyordu. Hamileliği çok zor geçiyordu. Acı ve üzüntü hamilelikte olmaması gereken şeyler iken, o kız acının dibine batmıştı.
Çınar acısını iki kat çekiyordu. Hem çok sevdiği bir ablası kayıptı, hem de eşi zor bir süreçten geçiyordu. Sedef'in sağlığı için elinden gelen her şeyi yaparken, kendi üzüntüsünü de içine gömmüştü.
Senem ise Hazal'ı bulmak için Laptop'un önünden kalkmıyordu. Hazal'ın ona öğrettiği gibi sokaktaki kamera kayıtlarını almaya çalışıyordu. Bir umut Hazal'ı görüntülerde görür diye. Rüzgar da ona destek oluyordu.

"Yakında gelecek oğlum" dedim ve Efe'nin başını öptüm.

"Annemi çok özledim baba. O da beni özledi mi?" diye sordu bu kez Efe harfleri kaydırarak. O ân burnumun direği sızladı. Oğlum iki aydır annesizdi ve bu beni kahrediyordu. Gözlerim yanarken kollarımı oğlumun bedenine sıkı sıkı sardım. Beni asıl bitiren şey ise; Hazal gibiydi. Hazal da ailesinden küçük yaşta ayrılmıştı. Şimdi oğlum annesinin yolunu gözlüyor... Şimdiye kadar dayanmışsam eğer, bu Efe içindi. Göz yaşlarım akarken titrek bir sesle konuşmaya çalıştım.

"Özlemiştir tabi. Sana söz veriyorum onu geri getireceğim babacığım. Anneyi bulup getireceğim."

O sırada Azat kapıda belirdi. Yine başını iki yana salladığında Efe'ye sığındım. Bir elimle ıslak yüzümü sildikten sonra Efe'den ayrıldım ve onu yatağına yatırdım. Ardından oturma odasına geçtim ve paramparça olan aileme gözlerimi gezdirdim. Bir köşede Çınar ve Sedef, bir köşede Senem ve Rüzgar ve bir diğer köşede Azat oturuyordu. Bu böyle olmazdı.

Biz bir aileyiz. Dağılmamalıyız. Hazal da böyle olsun istemezdi. Bizi yine bir arada görmek isterdi. Toparlanmalıyız. El ele verip Hazal'ı birlikte aramalıyız. Bu yıkıma bir son vermeliyiz.
Bir elimle saçlarımı karıştırdıktan sonra herkesi ortaya çağırdım.

"Bu böyle olmaz abi. Birlikte hareket etmeliyiz. Birbirimizden koparak Hazal'a ulaşamayız" dedim titreyen sesime hakim olamayarak. Azat başını salladı.

"Haklısın birader. İki aydır birbirimize yabancıyız. Kendimize çeki düzen vermeliyiz."

"Peki, Hazal ablayı nasıl bulacağız?" diye soran Rüzgar'a başımı iki yana salladım.

INTIKAM OYUNLARI 2 - Geri dönüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin