~8~

428 23 8
                                    

Okay'dan;

"Nasıl yani abla?" diye sordum durumu anlamayarak. "Bir kız geldi ve seni nedensizce kurtardı öyle mi?"

"Aynen öyle, Okay. Bende anlamadım ki."

Hepimiz kütüphanedeyken aniden gelen Zehra abla ile şaşırmıştık. Zehra ablayı sadece Hazal ve ben tanıyorduk. Öncelikle onu tanıttım diğerlerine. Sonra da Zehra abla dün yaşadıklarını bize anlatmıştı. Şimdi de yapbozu birleştirmeye çalışıyorduk.

"Benim aklıma nedense tek bir kişi geldi" diyen Çınar ile gözlerim yanmaya başladı. Burnumun direği sızlarken ağzımı zar zor açtım.

"Ya... Ya seni kurtaran Hazal'ım ise abla?"

Zehra abla yanıma gelip oturdu. Ardından tam bir anne edasıyla elini başıma koydu.
"İnan bana oğlum. Onu ilk gördüğümde ben de öyle sandım. Tamam dedim Hazal kızım geldi. Ama kızın hareketleri Hazal'ın ki gibi değildi. Yani Hazal risk alan kızdı, planlıydı, işini temiz yapardı. Ama o kız eli boş geldi, ne yaptığını dahi bilmiyordu hatta. Yakalanmaktan korkuyor bile diyebilirim."

"Kim acaba ya?" diye sordu Azat çatık kaşlarla.

"Esin Karahan diye biri."

"Karahan mı?" dedim tekrar edercesine. "Defne'nin akrabası olabilir mi?"

"İyi de ben yıllardır Defne'nin yanındayım ama öyle birini ilk kez duyuyorum."

"Ben de ilk kez duyuyorum" dedi Senem, Azat'ı onaylayarak.

"Anlaşılan bilmediğimiz çok şey var abi. Eğer öyleyse, Defne'nin akrabası Defne'ye niye oynasın? Kuyunun dibine kadar kazmalıyız" diyen Çınar'a başımı sallayarak hak verdim. Kafayı yemek üzereydim. Neler dönüyor zerre dahi bilmiyordum ve bu beni delirtiyordu.

"Ve... Aslında bilmeniz gereken bir şey daha var çocuklar."

Kafamı hızla Zehra ablaya çevirdim. Herkes beklenti ile tereddüt eden Zehra ablayı izliyordu.

"Defne... Hazal'ı kullandığını söyledi. Yani Hazal Defne'nin elinde olabilir. Ben de cezaevinden çıktığım an size gelip Defne'nin kaçtığını söyleyecektim ama Defne erken davrandı."

Kalbimin tam ortasına kurşun yemişim gibi canım yandı. Hazırda bekleyen göz yaşlarım bu cümleden sonra beklemeyi reddedip aktılar. Kapıdan içeri aniden giren Hazal'ımı saracak olan kollarım bu cümleden sonra uyuştu. Kollarımı, hatta parmak uçlarımı dahi hissetmiyordum. Beynim durmuştu, sesler boğuk boğuk geliyordu. Sanki ölüm haberi almışım gibi kalbim korkudan ağzımda atıyordu. Benim kadınımın hayatı tehlikedeydi öyle mi? Bir sürtüğün elindeydi öyle mi?

"O pisliği geberteceğim" deyip aniden ayağı fırladım. Dolaptan silahımı aldığım gibi kapıya koşturdum ama Azat'ın beni tutmasıyla güç bela durdum.
"Abi bırak, ne olur bırak."

"Şimdi değil Okay, bu halde değil."

"Abi gözünü seveyim bırak gideyim. O sürtüğü gebertip Hazal'ımı alacağım."

"İyi git" dedi Azat beni bırakıp ve sözlerine devam etti. "Hadi git. Efe anne hasreti çektiği gibi baba hasreti de çeksin. Hadi gitsene!! Neden duruyorsun? Efe her dakika gelip 'Babam ne zaman gelecek?' diye sorsun. Annesiz kaldı, babasız da kalsın tıpkı zamanında annesinin kaldığı gibi. Yetmedi çünkü o çocuğa bu kadar acı. Git hadi, daha fazla acı çeksin!"

Azat öyle ağır laflar etmişti ki yerime çivilendim. Ne hareket edebiliyordum, ne de nefes alabiliyordum. Hissettiğim sadece ezilmiş kalbim ve yanaklarımdaki ılık yaşlar. Ama haklıydı. Plansız gidemezdim, ayrıca nerede olduğunu dahi bilmiyordum. Sıkıntı ile silahı Azat'a uzattım. Ardından tekrar yerime oturdum. O sırada Zehra abla devam etti.

INTIKAM OYUNLARI 2 - Geri dönüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin